Temsilciler Meclisi’nde, Türkiye’deki basın özgürlüğü ve demokrasinin durumu tartışıldı.
Temsilciler Meclisi Tom Lantos İnsan Hakları Komisyonu’nun düzenlediği oturumda, Türkiye’deki insan hakları, basın özgürlüğü ve demokrasinin durumu tartışıldı.
ABD Temsilciler Meclisi’nde düzenlenen bir oturumda konuşan Demokrat Parti Maryland Milletvekili ve Tom Lantos İnsan Hakları Komisyonu üyesi Donna Edwards, “Türkiye’de bugün özellikle basın ve ifade özgürlüğüne karşı saldırılar olduğunu, hükümeti eleştiren gazete ve gazetecilerin, olağanüstü ekonomik ve adli baskı altına alındığını” söyledi. Toplantıda konuşan Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin ise Doğan Medya Holding’e verilen vergi cezasını değerlendirirken, “Bill Gates bile bu miktarı ödemede zorluk çekerdi” dedi.
Temsilciler Meclisi Tom Lantos İnsan Hakları Komisyonu’nun düzenlediği oturumda, Türkiye’deki insan hakları, basın özgürlüğü ve demokrasinin durumu tartışıldı.
Kamuya açık olarak düzenlenen ve konuşmaların Kongre’nin resmi kayıtlarına girdiği oturum, Temsilciler Meclisi’nin çalışma binalarından Rayburn’da yapıldı.
Oturumu yöneten Demokrat Parti Maryland Milletvekili ve komisyon üyesi Donna Edwards, bölgede kritik bir ülke olan Türkiye’nin Batı, Avrupa ve Orta Doğu arasında tarihi köprü rolü üstlendiğini söyledi. “Türkiye, AB üyelerinin masasındaki haklı yerini almalı ve umarız bu uzun sürmez” diyen Edwards, AB üyeliği sürecinin engeller ve tersliklerle dolu olduğuna dikkati çekti.
Edwards, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldikten sonra, sivil-asker ilişkileri de dahil olmak önemli reformlar başlattığını, ancak bu sürecin zamanla yavaşladığını ve çok sayıda gözlemcinin son yıllarda Türkiye’nin insan hakları karnesinin kötüye gittiğini söylediğini bildirdi.
DOĞAN’A VERGİ CEZASI
Türkiye’de bugün özellikle basın ve ifade özgürlüğüne karşı “saldırılar” olduğunu savunan Edwards, “hükümeti eleştiren gazete ve gazetecilerin, olağanüstü ekonomik ve adli baskı altına alındığını” iddia etti. Edwards, 301. maddede reform yapılmasına rağmen hala Türk medyasında otosansür uygulamalarının olduğunu ifade ederek, Doğan medya grubuna kesilen vergi cezasını hatırlattı ve “grubun yayınlarını hükümetle daha dostça ilişkileri olan şirketlere satmaya zorlandığına inanıldığını” savundu.
Öte yandan Adalet Bakanlığı verilerine göre, hükümet tarafından son 3 yılda gazeteciler, önemli savcı ve hakimlerin de içinde olduğu 113 bin civarında kişinin telefonlarının dinlendiğini belirten Edwards, “Buraya davet edilen bazı gazeteciler, hükümetin misillemesinden çekinerek gelmeyi reddetti” dedi.
Edwards, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporuna göre son 4 yılda 200 entelektüel, gazeteci, yayımcı ve muhalifin suçlandığını ve mahkemeye çıkarıldığını ifade ederek, “Birçoğu, bağımsız ulusal savcılarca başlatıldı. Rahatsız edici bir vaka olarak, Hrant Dink cinayetini araştıran gazeteci Nedim Şener hakkında 32 yıl hapis cezası istendi. Ergenekon davası ile laik ve dini kamplar arasındaki bölünmeler bu durumu daha karmaşık hale getirdi” diye konuştu.
ERGİN: DAHA AZ YAZMAYA HAZIRIM
Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin “demokratik açılım”ın Türk tarihindeki en cesur adımlardan biri olduğunu, ancak bu açılımın henüz kapsamlı ve spesifik adımlara dönüşmediğini söyledi.
Türkiye’yi AB standartlarıyla daha uyumlu hale getirmek açısından asker-sivil ilişkilerinde hala yapılması gerekenler olduğunu belirten Ergin, “Ergenekon” davasının da ilk aşamada haklı olduğunu, ancak daha sonra davanın basın ve akademi dünyasından muhalif sesleri susturmak için kullanıldığı yönünde kaygılar bulunduğunu bildirdi.
Öte yandan Türkiye’de hala ifade özgürlüğünü yasaklayan birçok yasa bulunduğunu, Doğan grubuna açılan vergi cezasının endişeye yol açtığını ifade eden Ergin, Başbakan Erdoğan’ın köşe yazarlarına yönelik sözlerini hatırlatarak, espriyle karışık olarak, “Eğer Başbakan tarafından isteniyorsa ülkemin barışına katkıda bulunmak için kendimi feda edip daha az yazmaya hazırım” diye konuştu. Ergin, Türk demokrasi tarihinde basın özgürlüğünün “hiç bu kadar hayati önem taşımadığını” savundu.
Oturum konuşmacılarından Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağı, Türkiye’de insan haklarının 5-10 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında ileriye gittiğini söyledi. Uluslararası Af Örgütü’nün geçen yaz kongresini Türkiye’de düzenlemesinin “Türkiye’de insan haklarının suistimal edildiği” iddiasını çürüttüğünü belirten Dağı, Hrant Dink davasının hükümetle ilgisi bulunmadığını ve yasal süreç olduğunu ifade ederek, bu davaların “Ergenekon” sanıklarına yönelik davalarla bir şekilde bağlantılı olduğunu öne sürdü.
“Ergenekon” davasını “Türk demokrasisi ve insan hakları için çok önemli” olarak nitelendiren Dağı, “Genel anlamda insan haklarında sorunlar, eksiklikler tabii ki Ergenekon davasında da var, ama büyük resmi kaçırmamalıyız. Büyük resim şu; Türkiye’nin insan hakları karnesi, önceki zamanlara göre çok gelişti” dedi.
Sabah gazetesi yazarı Hasan Bülent Kahraman da ordunun siyasete müdahalesini engelleyen Anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğunu, 301. maddenin de değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Türk demokrasisinin son 5 yılda çok geliştiğini kaydeden Kahraman, “Türkiye’de hükümetin son 5 yıldaki insan hakları karnesinden mutsuz olduğumu söyleyemem. Demokrasinin güçlendirilmesi yolunda hükümet çok iş yaptı” dedi.
Kahraman, “laikliğin yeni bir tanımına ve Kürtler konusunda yeni bir kimlik politikasına ihtiyaç olduğunu” da belirtti.
Eski AHİM Yargıcı Rıza Türmen, “Türkiye’de toplumun İslamileştirilmesi yönünde gidişat olduğunu, bu gelişmelerin hükümetin politikalarıyla bağlantısı bulunduğunu” savundu. Ahlaki seçimlerin devletler tarafından dayatılmaması gerektiğini ifade eden Türmen, “Ergenekon” davasının da amacından çıktığını ve muhalefeti susturma amacına dönüştüğünü öne sürdü. Gözaltı sürelerinin çok uzun olduğunu belirten Türmen, telefon dinlemelerinin de gerekçelerinin belirtilmediğini kaydetti.
KADIN HAKLARI
Avrupa Kadın Lobisi Yönetim Kurulu üyesi Selma Acuner, Türkiye’de güçlü bir kadın hareketi olduğuna, ancak parlamentoda kadın milletvekili oranının yüzde 9 civarında kaldığına dikkati çekerek, bunun kadına karar alma mekanizmalarında yer verilmediğini gösterdiğini söyledi.
Türkiye’de her 10 kadından 4’ünün şiddete uğradığını, barınma evlerinin sayısının yetersiz kaldığını anlatan Acuner, bu sorunlara ilişkin kurumsal çözümler beklediklerini bildirdi. Kadınların hayatını zorlaştıran bir siyasi eğilimin olduğunu savunan Acuner, 2002 yılından bu yana çalışan kadınların sayısının azaldığını kaydetti.
Uluslararası Af Örgütü ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nden de birer temsilci, toplantıda Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü ve insan hakları konularındaki kaygılarını dile getiren birer sunum yaptı.
“BILL GATES BİLE BU CEZAYI ÖDEYEMEZDİ”
Sunumların ardından Donna Edwards’ın, konuklara, Doğan medya grubuna vergi cezasına ilişkin sorusu üzerine, Hürriyet yazarı Ergin, Doğan grubunun kendi içinde çeşitlilik yansıttığını, hükümet yanlısı ve karşıt yazarları bulunduğunu ve grubu muhalif medya olarak tanımlamanın yanıltıcı olacağını kaydetti.
Cezanın bir “servet” olduğunu belirten Ergin, “Bill Gates bile bu miktarı ödemede zorluk çekerdi. Guinness Rekorlar Kitabı’na bile girebilir” dedi. Ergin, “mahkemenin nihai kararına kadar bu grubun hükümetin elinde rehin olacağını” öne sürdü.
Zaman gazetesi yazarı Dağı ise, bir ülkede bir grubun tek kişinin mülkiyetinde olmasından endişe duyduğunu ve bunun bir mahkemenin dikkatine getirilmesi gerektiğini belirterek, “Şuna inanıyorum ki Türkiye, tek bir kişinin ya da tek bir grubunun medyayı bu kadar çok oranda elinde tutmasına karşı bir yapısal dönüşüm süreci geçirmeli” dedi.
Doğan medya grubunun tekelleşmesinin sorgulanması gerektiğini ifade eden Dağı, “Bu tekel, grup içinde ifade özgürlüğüne izin verdi mi? Bu da sorgulanmalı” diye konuştu.
Rıza Türmen ise Doğan Grubu gazetelerini satmak zorunda kalırsa hiç muhalif gazete kalmayacağını söyledi. Edwards’ın telefon dinlemeleriyle ilgili sorusu üzerine de Türmen, dinlemelerin yaygın olduğunu ve endişeleri artırdığını savundu.
İŞKENCE
Edwards’ın işkence vakalarıyla ilgili sorusuna da İhsan Dağı, işkence sorununun hala devam ettiğini, ama hükümetin bu konuya “sıfır hoşgörü” gösterdiğini söyledi. Sedat Ergin ise, insan hakları örgütlerinin son 2 yıl içindeki bütün raporlarının işkence sorununun düzelmediğini ortaya koyduğunu bildirdi. Hasan Bülent Kahraman da, Türkiye’nin işkence ve insan hakları suistimali konusunda kötü bir karnesi olsa da bugün bu karnenin nispeten daha iyi olduğunu kaydetti.
Cezaevlerindeki hasta mahkumların durumlarına değinen Dağı, bu konuda adli bürokrasinin çok yavaş işlediğini, hükümetin yeni tedbirler alması gerektiğini anlattı.
Türkiye’de “demokrasiden yana güçler ile eski elitler arasında bir sivil mücadelenin olduğunu” da öne süren Dağı, ABD yönetiminin, Orta Doğu’da ve Türkiye’nin yakın çevresinde barışa önem veriyorsa, buralarda demokrasiyi güçlendirme gayreti içinde olması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
“ABD de dahil olmak üzere herhangi bir yabancı ülke, Türkiye’nin demokratik olmayan, otoriter tipte kişilerce yönetilmesinin daha iyi olduğunu düşünüyorsa yanılıyor. Bölgede barış ve istikrarı korumak ve güçlendirmek için bu şart. Türkiye’de, halkıyla savaşan bir otoriter rejim, komşu ülkeler için büyük sorun yaratır. Bence hiç kimse Türkiye’nin yeni Saddamlarca yönetildiğini görmek istemez.”
Selma Acuner ise, kadınlara yönelik şiddet ve namus cinayetlerine ilişkin soru üzerine, Türkiye’de kadın ve çocuklara da işkence edildiğini, hükümetin bu konuda siyasi irade göstermesi gerektiğini belirtti. Namus cinayetlerinin de hala görüldüğüne dikkati çeken Acuner, bunun belli bir bölgeye mahsus olmadığını sözlerine ekledi.
“DEMOKRASİ KOLAY DEĞİL”
Donna Edwards, oturumun kapanış konuşmasında da “bazen dostların ve müttefiklerin kaygı verici noktaları uygun şekilde gündeme getirebildiğine” işaret ederek, şunları kaydetti:
“Hepimiz biliyoruz ki demokrasi kolay değil, zor ve çok çaba isteyen bir şey, açıklığı gerektiriyor. İster ABD ister başka ülke olsun hiçbir hükümet eleştirilmeyi sevmez. Seslerin, bazen de azınlık seslerini duyurmak için bağımsız faaliyet gösteren sivil toplumu kucaklamaya çok daha fazla ihtiyacımız var. Bu, ABD ve Türkiye dahil, dünyadaki tüm güçlü demokrasilerde geçerli. Muhalefete hoşgörü göstermek, gerçek anlamda güçlü bir demokrasinin ayırıcı özelliği”
Bir yanıt yazın