İSRAİL, İRAN, PAKİSTAN AFGANİSTAN

ERGUN OZGEN

Turkish Forum danisma Kurulu Uyesi

Ergun Ozgen <[email protected]>

Genelde, İsrail’in  Pakistan ile doğrudan bir  ilişkisinin olmadığı  görüşü söz konusu olmakla          beraber, son gelişmeler dikkate alındığında peş peşe  ortaya çıkan  sorunlar bazı çağrışımlara neden olmaktadır.

Mart  2009  ayı başlarında CENTROM  komutanı  general Petrous’un    baş                   danışmanının o tarihlerde   6 ay içinde Pakistan’ın  dağılacağına yönelik  ifadesinin  basında yer aldığı hatırlanacaktır! Geçen süre içersinde Pakistan ile  Hindistan arasında Mumbai olayında olduğu gibi ortaya çıkan  bazı terörist saldırıların hasıl ettiği gerginlikler, diğer yönden de gene o tarihlerde Svat vadisinde Taliban saldırılarının  artmış olması, Pakistan’ın mevcut olan sıkıntılarını büyütmüştür…

Diğer yönden, özellikle Pakistan’ın bir İslam ülkesi olarak  elinde Atom başlıklarının bulunması da, İsrail ve ABD’yi rahatsız eden faktörler içinde ayrıca yer almıştır.  ABD yönünden bir diğer açı ile bakıldığında ise, Afganistan’daki varlığının  önemli nedenlere bağlı olduğu da görülmektedir…Bu hususta,

*Türkmenistan  Doğal Gazının kuzeyden güneye  Belucistan  bölgesindeki Gvadar limanına  indirilmesi,

*İran doğal gazının, Pakistan ve Hindistan’a naklinin Afganistan üzerinden ABD kontroluna alınması veya engellenmesi,

*Hazar petrol bölgelerine yakın bir konumda Hazar ve Türkmenistan’ın güneyindeki coğrafyanın  ABD kontrolunda bulundurulmasının sağlanması.

*Bir diğer yönden de, Çin’i batısından kuşaklanacak şekilde bilinen coğrafyanın jeostratejik açıdan  denetiminin  sağlanması,

* Aynı mantık içinde, İran’ın da  doğusundan  Afganistan üzerinden  ayrıca  çevrilmesinin asli nedenler içinde görüldüğü söylenebilir.

*Bu bağlamda, bir süre önce, İngiliz Genel Kurmay Başkanının, Afganistan’da uzun seneler kalınabileceğine ilişkin ve basında yer alan ifadesinin de ön görülen hedefler açısından  değerlendirilmesi  gerekmektedir…

Her ne kadar, ABD’nin  Afganistan’daki varlığı,  Taliban terör örgütüne karşı  bir refleks olarak nitelenmekte ve bu konuda da  gereken uluslar arası desteği sağladığı da  kabul edilmekle beraber şu soruyu da sormak gerekmektedir…Asli sebep, Taliban mıdır? Yoksa,bölgede  jeopolitik ve jeostratejik  çıkarlar mı söz konusudur?

Konu hakkında ,karşıt bir görüş açısı ile süreç sorgulandığında,  bilinen terör örgütlerinin tümü, bu sürecin sonunda  tasfiye edilmiş olsa  ve bölgede ön görülen  güvenlik sağlanabilse, ABD Afganistan’dan tümü ile çekilebilecek midir? Bu sorunun cevabının yukarıdaki maddeler ile birlikte değerlendirilmesinde yarar vardır!!!

Kısaca, genel  görüntü dikkate alındığında ve konuya bu coğrafyadaki hesaplar  yönünden bakıldığında, bir taraftan  İsrail’in , ABD yönetimini İran’a  karşı bir askeri yaptırım konusunda  etkilemeye çalışması da  olayların  seyri ve paralelliği  içinde  ayrıca  hissedilmektedir… Bu bağlamda, İsrail’in politik hedefleri ile ABD’nin  bölgede örtüşen  hedefleri dikkate alındığında, ABD’nin gerek Afganistan’da  etkinliğinin sürmesi yanında  enerji hatlarının  denetiminin geleceği  ve ayrıca da Atom başlığına sahip Pakistan’ın  mutlak denetiminin sağlanması ön görülen hususlar içinde yer almış gibidir…

Konu ile ilgili olarak,zaman içersinde  Pakistan’dan koparılmış bir Belucistan’ın da gene ABD  denetimine alınmasının,kuzey güney ekseninin güvenliği yönünden  birilerinin temennileri içinde olduğu hissedilmektedir…Böyle bir  durumunda , Türkmenistan ve Hazar bölgesinden güneye  döşenmesi ön görülecek Doğal Gaz hattının da Gvadar limanına indirilmesi mümkün olabilecektir..Bu   anlamda  da söz konusu  enerjinin  nakli,  bölgeden ABD denetiminde  sağlanabilecektir. Bu açıdan bakıldığında , ileriye yönelik uzun vadeli  bir projenin  varlığından ayrıca  söz etmek  mümkündür…

Özetle, böyle bir uygulamanın enerji  güzergahları konusunda mevcut bulunanların dışında  ayrı bir alternatif imkanı vereceği de  dikkate çarpmaktadır!  Esasen, geçmiş yıllar içinde  UNUCAL şirketinin Türkmenistan  doğal gazının  güneye Arap Denizine kadar  aktarımı konusundaki anlaşması  hatırlandığında  olaylara bu açıdan  bakmak da zorunlu olmaktadır…

Konuya tekrar dönüldüğünde  ve  mevcut görüntü içinde, İsrail’in   uygun koşullarda İran’a karşı ABD ile bir yaptırımda bulunmasının düşünülmekte  olması,  ortaya çıkan olaylar da dikkate alındığında,  durum, farklı   çağrışımlara neden olmaktadır. Hatırlanacağı üzere,

  • Birkaç ay önce bazı İsrail savaş gemilerinin Kızıl denize indirilmiş olmaları,
  • Yakın zamanda, 17 ABD. savaş gemisinin İsrail  limanlarına gelmeleri,
  • ABD,ait  hava savunma füze rampalarının İsrail’de konuşlandırılmaları,
  • Ekim 2009  içinde İsrail ile ABD arasında  “Juniper Cobra 10” adı ile  ortak füze savunma tatbikatının yapılması,
  • Türkiye’de de Barış Kartalı adı verilen  tatbikata  ABD, İsrail ve İtalyan  hava kuvvetlerinin  katılmaları ve bu tatbikatın da   bu zaman aralığı içine  denk gelmiş olması…
  • Ancak, süreci değerlendiren Türkiye’nin bu tatbikattan İsrail’i hariç tutması ile  tatbikatın  ertelenmesi,.ister istemez zamanlama  bakımından ilginç bir görüntü sergilemiştir!.
  • Bu arada, Obama’nın danışmanları içinde tekrar yer almış bulunan Brezezinski’nin, İsrail ‘in  saldırgan politikalarına karşı  olduğu da,  bir nevi muhalefet şerhi şeklinde   görülmüştür….

Açı biraz daha büyütülerek olaylara bakıldığında  çok yakın bir süre önce, İran’a karşı , Pakistan’ın  Belucistan  hududu üzerinden  gelen bombalı saldırıda, 30 yakın üst düzey İranlı’nın ölmesi, İran, Pakistan gerginliğine neden olmuştu!  Gene hatırlanacağı üzere, yukarıda belirtilen  gelişmeler paralelinde  Barış kartalı tatbikatının  bu dönem içindeki  yakın zaman  dilimine denk geldiği  de  dikkatlerden kaçmamıştı.

Özetle, ortaya çıkan görüntüye  göre. Bir yönü ile,  Belucistan’daki  bombalı saldırı ile gerginleştirilerek  bir çatışma ortamına itilmek istenilen  İran,  Pakistan  sorunu  yaratılmak istenilmiş gibidir…

*Böyle bir ihtilafın  silahlı çatışma sürecini büyütmesini kimler ne için isteyebilecektir?

*Diğer yönden ise,  Pakistan, kuzeyde Svat’ta Talibanla mücadele ederken, güneyde de İran ile çatışma  ortamına itilmesi, bu ülkeyi iki cephe  sorunu ile karşı karşıya  getirilmiş olmayacak mıdır?…

*.Bu sürecin sonucu bölgeyi kontrol etmekte olan bir diğer  güç merkezine  bu tarz gelişmeler müdahale için bahane ve  insiyatif sağlamayacak mıdır?

* Bu da Belucistan’ın Pakistan’dan koparılması için birilerine imkan sağlamış olmayacak mıdır?

Konuya bu açıdan da bakıldığında,

Böyle bir süreçte,

  • Pakistan iki cephede  kalabileceği gibi,  Belucistan üzerindeki kontrolunu da kaybetme durumunda kalabilecektir…Bu bahane  ise, ABD’nin bölge üzerinden  Gvadar’a yerleşmesine imkan sağlayabilecek bir ortam oluşturulabilecektir…
  • Muhtemel  bir İran, Pakistan gerginliği ise, stratejik açıdan İsrail’e ve ABD’ye İran’a karşı bir askeri yaptırım  insiyatifini de sağlayabilecek  ve  İran’da bir taraftan Pakistan ile  çatışma durumunda iken diğer yönden de  İsrail ve ABD  saldırısı karşısında o da iki cephede  kalabilecektir.
  • ABD’nin İsrail’de konuşlandırılan hava savunma füzeleri  ile, 17 savaş gemisinin bölgede ayrıca  yer almaları, Barış Kartalı tatbikatının da zamanlama itibariyle yakın döneme denk gelmesi bu açıdan bakıldığında  acaba bir tesadüf müdür?
  • Türkiye’nin de Barış Kartalı tatbikatı adı altında  olayın kenarından içine itilmesinin  ihtimaller içinde yer aldığının  bu bağlamda gözden uzak tutmaması da gerekmektedir.
  • Hatırlanacağı üzere,  Suriye’ye geçmiş yıllarda  İsrail’in yapmış olduğu bir hava operasyonundan dönen  uçakların  boş yakıt tanklarının  Türkiye toprakları içine bırakması bir tesadüf mü olmuştur? Yoksa  o tarihlerde Suriye, Türkiye arasında bir gerginlik için ayrı bir operasyon mu olarak bu uygulama  düşünülmüştür?

Türkiye’nin Barış kartalı tatbikatındaki kararlı  tavrı hatırlandığında gelişmeler  gene birilerini ziyadesi ile rahatsız etmiştir… Diğer yönden , takip eden süreçte gerek Türk Genel Kurmay Başkanının Pakistan’ı ziyareti,  ayrıca Başbakanın da Pakistan ve  İran’ı ziyaretleri , Türkiye’nin  konuya olan duyarlığını  yansıtmıştır. Ayrıca Türkiye’nin bu konudaki  ön görüsü de   muhtemel bir  operasyonun  sonuçsuz kalmasına neden olmuş gibidir…

Gelişmelerin getirdiği noktaya dikkat edildiğinde, İran ve Pakistan  muhtemel olan bu  senaryonun oyuncuları olmaktan ve   tahriklerden  kaçınmışlardır… Ayrıca,son günlerde  İran’ın  siyasi alanda verdiği cevaba dikkat edildiğinde ise,  yeni nükleer tesisler kurulmasına ilişkin tavrında, bir  şekilde  gelişmelere karşı sert bir  tepkinin varlığı hissedilmektedir…

Belirtilen nedenle Türkiye’nin konuya ilişkin  siyasi kararlılığı ve  TSK’nın olaya yaklaşımı şeytan  teorisyenlerini  fazlasıyla rahatsız etmiş gibidir… Bu bağlamda  esasen  uzun zamandır TSK üzerinde operasyon uygulamakta olan malum çevrelerin psikolojik harekat  yöntemleri içindeki kara propagandaları ise tekrar, tekrar  devreye sokulmuştur!…Yansımalardaki  zamanlamaya dikkat edildiğinde  Ergenekon adı verilerek sürdürülmekte olan  davada TSK’yı  yıpratmaya yönelik  ithamlar, intikam duyguları içinde,  gene aynı ağızlardan ve aynı üslupla , peş peşe  belli yayın organları üzerinden servise konulmakta ve dozajı da  arttırılmaktadır…

İmzasız mektuplar ithamlar ve  içeriği boş  dosyalar ile yapılan  suçlamalar sürmektedir. Özellikle operasyonları bozulan dış güçlerin  ülkedeki  taşoronları aracılığı ile,  kurumlar arası güvenliğin sarsılması amaçlamakta oldukları da hissedilmektedir!.. Diğer yönden de    TSK   ile  Siyaseti   karşı karşıya getirecek ve kurumlar arası çatışmayı büyütecek  şekilde bir takım iddialar   intikam hesabı içinde sürekli olarak  gündeme oturtulmak istenilmektedir… Giderek ayrıştırılmak istenilen toplum, bu kere de sivil asker karşıtlığı  içinde  çatışma ortamına  çekilmeye  çalışılmakta, kışkırtmaların sokağa taşınması ile de iç  huzurun bozulması için ortam oluşturulmaktadır…

Türkiye’nin dış politika stratejisindeki  son dönem gelişmeler dikkate alındığında, Ankara, Moskova ekseni ve AVRASYA politikası dışında, Türkiye’nin İran, Suriye ve diğer  Orta   Doğu ülkeleri yanında Afrika ülkeleri, Çin Hindistan, Pakistan  vb. Asya Pasifik ülkeleri ile siyasi, kültürel ve ticari ilişkilerini geliştirmesi birilerini ziyadesi  ile rahatsız etmiştir…. AB. Yapısı, Asya  ve Afrika ülkeleri  ile LOME, ARUSHA, MEDA, YAUNDE gibi anlaşmalar ile ticaretlerine boyut kazandırırken  konuya itiraz etmeyenler, Türkiye’nin bu ülkeler ile ilişkilerini çok yönlü olarak  geliştirmesini  yadırgar olmuşlardır…

Kısaca  konunun  gerçek  yönü , Batının  üç asırlık  Türkiye’yi  TECRİT  politikasının  bozulmasının şaşkınlığı yaşamasıdır… Bu bağlamda da jeostratejik  bakış açısından  Türkiye’yi  tekrar tecrit arayışları başlamıştır. Gelişmelere bakıldığında  ülkeyi  içeriden karıştırmanın  yöntemlerinde  Atlantik’in  Doğusu ve Batısındaki  dostlarımızın(!) müdahil olmaları artık sürpriz etkisi yaratmamaktadır!… Dolayısı ile, İsrail, İran, Pakistan üzerinde sürmekte olan ve Afganistan coğrafyasında yansıyan görüntülerin Türkiye ayağı ile   birlikte çok yönlü olarak değerlendirilmesinde yarar vardır…

ERGUN ÖZGEN

ERGUN OZGEN - globe 1029210 640

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir