Türkiye’nin; Arnavutluk, Suriye, Libya ve nihayet Ürdün ile vizeleri kaldırması “Osmanlı Coğrafyası’yla tekrar bütünleşmek” olarak takdim ediliyor..
Ve Türkiye; Arnavutluk, Suriye, Libya ve Ürdün ile vizeleri kaldırırken; AB İçişleri ve Adalet bakanları; Sırbistan, Karadağ ve Makedonya vatandaşlarının Schengen ülkelerine vizesiz girebilmesini onaylıyor.
“Üç Batı Balkan ülkesi” vatandaşlarının, 19 Aralık’tan itibaren geçerli olarak vize muafiyetinden yararlanmaları için biyometrik pasaportlarını yanlarında taşımaları yeterli olacakmış. Ortak vize alanı Schengen, AB’de Bulgaristan, Romanya, İngiltere ve İrlanda dışındaki 23 üye ülkeyle Norveç, İzlanda ve İsviçre’yi kapsıyormuş..
Ortak vize alanında “Türkiye’nin adı yok”muş..
Meselâ İngiltere’ye üç gün girebilmek için “yeşil pasaportlular” bile Ankara’ya filan tarihte “mülakata” çağrılmıyorlar mı?
Kraliçe Galata’ya uçak gemisini demirletip orada resepsiyon verebilir ama ben tenezzül edip gitmem “London”a onun yüzünü görmek için, orada kalsın..
Bırakın İngiltere’yi; 1571’de “Osmanlı Coğrafyası”na kattığınız Kıbrıs’ın güneyine “pasaportunuzla” Ankara-İstanbul-Antalya’dan gidebiliyor musunuz?
Peki ağızları doldura doldura “Osmanlı Coğrafyası” denilirken neden “batı” değil de, özellikle, çoğunlıkla ve ille de “doğu” anlaşılıyor, anlatılmaya çalışılıyor?
“O” Osmanlı, önce ve öncelikle batıya, çok sonra da doğuya doğru genişlememiş miydi?
Hayrettir, yükselme devrinde silah zoruyla gittiğimiz Orta Avrupa’da Avrupalı sayılmamıştık ama gerileme ve çökme devrinde Tanzimat fermanı ile el-etek öperek, yüz sürdüğümüz için olsa gerek “Avrupalı” olmuştuk bir gecede..
Batıdaki Edirne’nin Fethi 1363, doğuda Trabzon’unki yüzyıl sonra 1461’dir.
Selanik 1430, Yanya 1431, Atina 1458, Sırbistan 1459, Bosna 1463 de fethedilmiştir.
Oysa Çaldıran (1514) neredeyse yine 100 yıl sonradır, Mercidabık 1516, Gazze 1516, Riddaniye 1517’dir.
Nahcıvan Seferi 1554’dür..
Peki o halde “Yeni Osmanlılar”; neden ataları gibi önce meselâ Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, sonra da Sırbistan, Hırvatistan, Kosova, Makedonya ile vizeyi kaldırma çabası içine girmiyorlar?
Kapısından döndüğümüz Viyana, Avusturya, İsviçre?
İsviçre mi? Orada biraz durun lütfen..
İsviçre’de referandum ile “minare” yasaklanmıştır..
İsviçre’de “Ermeni soykırımı yapılmadı” demek suçtur..
Ve “Yeni Osmanlılar” işte bu İsviçre’de “Ermeni Protokolleri” imzalamışlardır..
İsviçre’de “Ermeni soykırımı yapılmadı” demek suç olduğuna göre acaba bu protokoller imzalanırken “soykırımın asla yapılmadığı”nın düşüncesi bile akıllara getirilmemiş, dudaklar mühürlenmiş midir??
Ya şu minare yasağı?
İşin daha da kötüsü İsviçre’deki yasak eğilimi başka ülkelere de sıçrıyormuş. Fransa, İtalya, Avusturya, Danimarka ve Hollanda’da da benzer referandum için girişimler başlatılıyormuş. Berlin Eyalet Parlamentosu Üyesi Bilkay Öney “Kendini tarafsız olarak kabul eden bir ülkede 4 tane minare sorun oluyorsa, o zaman Allah oradaki Müslümanlara yardım etsin” demiş.
Oysa ne güzel, “Avrupa’da dinimizi serbestçe yaşıyorduk”!…
Anadolu Ajansı’na göre Davutoğlu ne düşünüyor, Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyor biliyor musunuz?
“10 yıl sonra Türkiye’yi ve kendinizi nerede görüyorsunuz?” sorusunu sayın bakan şöyle yanıtlıyor:
“Tüm komşularıyla ekonomik entegrasyonunu hayata geçirmiş ve sağlam ilişkiler kurmuş bir ülke görüyorum. Ayrıca, AB’nin bir üyesi olmuş, NATO’daki etkin rolünü muhafaza eden, sadece güvenlikle alakalı alanlarda değil, G20 gibi ekonomik örgütlerde de kilit konumda olan bir ülke görüyorum. Bu hedeflerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yıl dönümü olan 2023’e kadar ulaşılamaz hedefler olduğunu düşünmüyorum”
“Türkiye hemen AB üyesi olacak”dan, “Bu hedeflerin 2023’e kadar ulaşılamaz hedefler olduğunu düşünmüyorum” ifadesine yumuşak geçişteki diplomatik üslûbun alabildiğine naif nezaketini hissetmemiş olamazsınız..
Soru ve cevap çok güzeldir de sorunun ikinci ayağı havada kalmış, cevaplanmamıştır.
Muhabir, “10 yıl sonra Türkiye’yi ve kendinizi nerede görüyorsunuz?” demiştir.
Evet, bize Türkiye’nin 2023’de AB’de olacağının ulaşılamaz hedef olduğunu düşünmediğini ifade eden Davutoğlu’nun kendisi nerede olacaktır acaba?
Görevini tamamlamış insanların huzuru içinde köşesinde mi olacaktır, başka ve daha yüksek bir görevde mi?
Cem, Papandreu ile Avrupa aşkına sirtaki oynamıştı..
Ecevit, bir gece ansızın Solana’nın uçağı ile Helsinki’ye uçmuştu da Avrupalı oluvermiştik..
Mustafa Reşit Paşa biri “hususi kâtip” üçü “danışman” olan dört “mösyö” ile Gülhane Hattı Hümayunu’nu hazırlamıştı da taa 1839’da Avrupalı olmuştuk..
Bağış “bir elli yıl daha beklemeyiz” diyor, Davutoğlu “2023’ün ulaşılamaz hedef olduğunu düşünmüyor”.
1839’da Galata’daki Voyvoda Karakolu (Şimdiki Bankalar Caddesi) Komutanı “Artık gâvura gâvur denmeyecek” diyordu, tam 170 yıl sonra 2009’da Anayasa’ya göre “resmî dilin Türkçe olduğu” Diyarbakır’da “iki dilli” ve “yabancı harfli” yer adlarını belirten tabelâlar asılıyor..
Siz de benim gibi bu sefer kesin Avrupalı olduğumuzu düşünmüyor musunuz?2 Aralık 2009
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Hüseyin MÜMTAZ
Bir yanıt yazın