İbrahim Karagül
ibrahimkaragul@gmail.com 01 Aralık 2009 Salı
Durumun frakında olanlar Dubai’yi izleyerek, Doğu-Batı arasında finansal üs olarak kullanılan bölgede yaşanabilecek krizin özellikle Körfez sermayesini nasıl etkileyeceğini öğrenmeye çalışıyordu. Bir efsane çökecek miydi? Heybetli gökdelenlerin, lüksün, geleceğin yatırım modelinin sahnelendiği büyülü dünyanın sonuna mı gelinmişti? Ya da krizk abartılıyor muydu? ABD ve Avrupa ülkelerinin, küresel krizden kurtulmak için piyasalara trilyonlarca dolar vadettiği bir zamanda, Dubai World ve Nakil şirketlerinin altmış milyar dolar civarındakı borcunu ilkbahara kadar erteleme talebi küresel krizde yeni bir şok dalgasının habercisi miydi? Bunlar elbette önemli sorular. Ama başka şeyler de var ve bence onlar krizin ekonomik boyutunda çok daha önemli. Birleşik Arap Emirlikleri federasyonunun (BAE) baskın emirliklerinden biri Dubai. Diğer baskın emirlik ise Abu Dabi. Dubai finans, turzim, inşaat gibi alanlarda bölgesel bir üs haline gelirken Abu Dabi enerji üretimiyle zenginlik biriktiren bir emirlik. İki arasındaki farka bakalım ve oyunu çözmeye çalışalım: Dubai İran’la çok güçlü ilişkilere sahip. Son yıllarda bu güçlü ilişkiler daha da yoğunlaştı. İran’ın kritik bankacılık işlemlerinde, sermaye hareketliliklerinde kilit rol oynuyor. İran’ın Avrupa ve Asya firmalarıyla ilişkilerin Dubai’den geçiyor. İran piyasasına girmek isteyen şirketler burada üsleniyor. Abu Dabi ise emirliklerin en zengini ve ABD’ye çok yakın. İran’la ilişkilerini azaltması için Abu Dabi üzerinden Dubai’ye yoğun baskı olduğu söyleniyor. Krizden hemen sonra Dubai’nin Abu Dabi tarafından finanse edilmesinin, şirketlerinin satın alınmasının arkasında, İran’la iş yapan veya yapacak olan Doğulu ve Batılı şirketlere Dubai girişini kapatmak olduğuna dair iddialar var. Eğer başarılı olursa, Dubai İran’a kapılarını kapatırsa, krizden kurtulacak. 800 milyar dolarlık zenginliği ile Dabu Dabi devreye girecek. Sadece ABD’nin değil, Abu Dabi’nin de İran’la sorunları var: Bölgesel anlaşmazlıklar, İran’ın nükleer çalışmaları, Şii-Sünni sorunları.. ABD’ye bu kadar yakın bir ülkenin İran’la böylesine derin sorunları olması, kardeş emirliğin ise İran’ın dünyaya açılan kapısı olması bazılarını çok rahatsız ediyor. Dubai ve Abu Dabi’nin bağlı olduğu Brileşik Arap Emirlikleri, İran’a karşı nükleer çalışmalara çoktan başladı. En büyük teşvikçileri ise ABD biraz da Fransa. BAE, bu çamışmasıyla bölgesel bir güç haline getirilmeye çalışılıyor. Böyle bir durumda, yani BAE’nin ABD nükleer teknolojisine sahip olduğu anda, Dubai’nin bu teknolojiyi İran’la paylaşabileceğine dair paranoya oluşturuluyor. Şu an için Dubai-İran ilişkileri hedef alınmış durumda. İki ülke arasındaki ticaret 14 milyar dolar. ABD ve Avrupa’nın, İran ambargosu buradan deliniyor. Tahran’ın küresel finans çevreleriyle, şirketlerle bütün ilişkilerini kesmeye çalışanlar, Dubai kapılarını İran’a kapatmaya çalışıyor. ABD, Abu Dabi üzerinden İran’ı vuruyor. Kriz sonrasi Dubai World şirketinin varlıklarının satılması süreci başlatıldı. Satışı kim yapacak? Rothshild Ortadoğu Operasyonları Danışmanı Paul Reynolds. Atama Çarşamba günü yapıldı. Satış nereye yapılacak? Elbette Abu Dabi’ye. Dubaililer şu an için ucuza satışı engellemeye çalışıyor sadece. Olayın ekonomik boyutu kadar, belki de çok daha fazla siyasi ve jeopolitik boyutu var. Birileri Dubai üzerinden bölgesel bir operasyon yapıyor. Dubai’ye tek kurtuluş yolu bırakıyorlar: İran’la bütün ilişkilerini kes! Yoksa büyülü dünyayı yerin dibine batıracaklar!
|
Bir yanıt yazın