İZMİR’İN KAVAKLARI’NIN YAPRAKLARI HİÇ KIBRIS’TA DÖKÜLÜR MÜ?..
Talât ve Hristofiyas geçen hafta bilmem kaçıncı kere görüştüler ve “bundan böyle kamuoyuna açıklama yapmama” kararı aldıklarını açıkladılar.
“Gizlilik”in kime, ne zaman, nerede lâzım olduğunu bir önceki yazımızda ayrıntılı olarak incelemiştik.
İşte bu son derece şüpheli “gizlilik kararı”ndan sonra bir başka bomba daha patla(tıl)dı..
Güya…
Bir yılı aşkın süredir “kapsamlı çözüm” müzakereleri çerçevesinde görüşen ve 53 kez biraraya gelen liderlerin son toplantısından önce; “müzakere tutanakları” BM adına arabulucuk yapan Alexander Downer’in yardımcısının bilgisayarına girilerek çalınmış…
Tüm müzakere tutanaklarının çalındığı belirtilmiş..
Asistanın bilgisayarındaki şifrelere ulaşan hırsız ya da hırsızlar, bu sayede BM’nin New York’taki merkezinde bulunan veri tababına girerek binlerce sayfalık belgeyi ele geçirmiş. Belgelerde, tutanakların yanı sıra Downer’in değerlendirme notları ve öngörüleri de yer alırken, yine Downer’in garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin başbakanları ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmelerin ayrıntıları da bulunuyormuş.
Talât hemen olayın arkasında Rum İstihbarat Servisi’nin bulunduğundan şüphelendiğini belirterek “Bunun bir gazetecinin işi olamayacağını, bazı istihbarat örgütlerinin işi olabileceğini düşünüyorum. Maksat Downer’e baskı ve şantaj yapmak, müzakereleri çökertmek” şeklinde konuşmuş.
Olayda, çözüm karşıtı Diko Partisi ve aşırı sağcı Edek Partisi’nin yanı sıra bu iki partiye yakınlığıyla bilinen kilisenin de parmağı olabileceği öne sürülüyormuş…
Buyurun buradan yakın..
Hristofiyas neden tepki vermiyor da, Talât paniğe kapılıyor?
Hem Hristofiyas’ın “istihbarat örgütü”, Hristofiyas’ın görüşme notlarını neden çalsın? Hristofiyas halkından bir şey saklamıyor ki?
Heyetler arasındaki görüşmelerin, üstelik BM aracılığı-gözetimindeki onlarca kişinin gözü önünde yapılıyorsa saklanacak-gizlenecek nesi vardır?
Yoksa heyetler “seçilmiş”, BM görevlileri “özel görevlendirilmiş” ve konuştukları-görüştükleri “şeyler” halktan-milletten kaçırılması gereken şeyler midir?
Kıbrıs Türkü’ne okyanus ötesinde yabancı terziler yeni gömlekler mi biçmektedirler?
Giyecek olanın fikri, en ufak zevki-beğenisi sorulmadan?
Ve bu “hırsızlığın” hemen ardından bir “bomba” daha..
Ajanslara düşen haberlere göre “53’üncü kez Lefkoşa ara bölgede BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Taye Brook Zerihoun’un gözetiminde bir araya gelmelerinin ardından 24 Kasım’da buluşmak üzere ayrılan liderler kendi taraflarında basına bilgi verdi. Rum lider Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la anlaştığı konularla ilgili açıklamalarda bulunarak, -Talat, Türk askerinin Kıbrıs’tan gitmesini kabul etmiştir- şeklindeki ifade Türk tarafını ayağa kaldırdı. Rum Lideri Hristofyas, Güney’de gazetelerin sorularını cevaplandırdığı esnada, KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın son zamanlarda basında yaptığı açıklamaların ters olduğunu söyleyerek, -Talat’la çözümün federasyon olacağı, tek egemenliği, tek vatandaşlığı, tek uluslar arası teslimiyeti olacak bir devlet olacağında birleşik Kıbrıs’ın askersizleştirilmesi olacağında ve Türk ordusunun asla olmayacağında anlaştık- dedi”.
Hani “taraflar” basına bilgi vermeyecekti artık?
Hristofiyas mı “taraf” değil, yoksa saklayacak bir şeyi mi yok?
Şimdi anladınız mı Talât’ın, “görüşmeler ille de gizli olsun”, “Görüşmeler ada dışında devam etsin, adada artık görüşmeyelim” ısrarlarının arkasında yatan nedeni?
Talât yangından mal kaçırıyor..
Talât Hristofiyas’la başka görüşüyor, heyetler arasında başka görüşüyor..
Görüşmeden sonra Türk tarafına dönünce başka söylüyor, Ankara’ya başka anlatıyor..
Devam ediyor Rum basını;
“Garantiler konusu, en azından Kıbrıs Rum tarafına aktarıldığı kadarıyla; Kıbrıslı Türkler için kırmızı çizgidir. Ancak iyi bilgili bir kaynağa göre Türk hükümeti yabancı yetkililerle temaslarında bu konuda uzlaşılır görünüyor ve bu konuyu görüşmeyi reddetmiyor.
Kuzeyde 2006da yapılan nüfus sayımına göre 170 bin -yerleşik- var. Kıbrıs Türk tarafının tezi bu kişilerin yarısına hali hazırda vatandaşlık verildiği için gönderilmelerinin söz konusu olmadığı şeklindedir. Kıbrıs Türk tarafı, geriye kalan 85 biniyle ilgili görüşmeyi reddetmiyor.”
Ne kaldı?
Asker çekilecek, tek devlet ve tek egemenlik olacak..
Garantiler “konuşulabilir”..
85 bin 74 sonrası göçmen geriye dönecek..
Ne kaldı geriye?
Akel ile onun kuzeydeki paralel örgütü CTP güneyde buluşup “ellerini -birleşik vatan ,için- birleştiriyor.” Fatih Çekirge de ayni romantik edâ ile Türk askerini bir gece ansızın güvercin kanadına bindirip geri çekiyor, dünyaya parmak ısırttıracak bir jestin yolunu yapıyor..
Talât “görüşmeler 2010 başında bitsin” diyor..
2010 Nisan’ında kuzeyde Cumhurbaşkanlığı seçimi var..
Eroğlu diyor ki; “Devlet şaka olsun diye kurulmadı”..
Talât devlet kuruldu diye sinirinden ağlıyor, asker çekilsin diyor, tek devleti kabul ediyor.. “yerleşikler”in gitmesini kabul ediuyor.
Garantiler “görüşülebilir” diyor.
Sen şimdi ey Kıbrıs Türk’ü..
Eroğlu’na mı yoksa bu Talât’a mı oy vereceksin..
Ne demiştik? Bu devlet şaka olsun diye kurulmadı.. 30 kupona gazeteden de çıkmadı..
Derken Rum tarafında Pazar günleri yayınlanan KATHIMERINI gazetesi “ABDden Kıbrıs Sorununun Çözümüne Müdahale… 2010’un Şubat ve Martı, 2004’ün Aynı Dönemine Benzeyecek” başlıklı haberinde ABDden edindiği yeni bilgilere dayanarak, önümüzdeki dönemde ABD tarafından, AB’yle de koordinasyon içerisinde, Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir çaba geliştirileceğini bildirdi.
AB’nin Kıbrıs masası Şefi Rasbah’da aynı şeyi söylememiş miydi?
2004’ün bahse konu o aylarını hatırlıyor musunuz?
Peki biz balık hafızalı bir millet miyiz de aynı filmi 6 yıl sonra bir defa daha hiç yaşanmamış gibi, “yaşayacağız”?
Hristofiyas da ocağın altına odun ekliyor..
Önce her zamanki gibi Rum basınından öğrendiğimize göre; (HARAVGİ) “Makedonya Üniversitesi”nde (Yunanistan Batı Makedonya Üniversitesi) düzenlenen “Baf- Yunanistan Kardeş Belediyeler Ağı” etkinliğinde yaptığı konuşmada Hristofyas, Türkiyenin Kıbrıs sorununun çözümüne yardım etmediği ve AB ile “Kıbrıs Cumhuriyeti” karşısındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği sürece, buna duyarsız kalınmayacağı konusunda halkı ikna etmek için mücadele verdiklerini ve bazı tedbirlerin alınması gerektiğini söylüyor. FİLELEFTHEROS Hristofyasın Makedonya Üniversitesinde düzenlenen etkinlikte Kalamaria şehrinin Fahri Hemşehrisi ilan edildiğini yazıyor.Habere göre Kalamaria Belediye Başkanı Hristodulos İkonomidis tören sırasında Hristofyasa şehrin altın anahtarını ve ayrıca Girit kemençesi de hediye ediyor..
Vah kemençenin başına gelenler…
Eminim Hristofiyas o kemençeyi alır..
Ada’ya dönüşünde Larnaka havaalanında bir güzel “kolbastı” oynar..
Hadi benim sakalım yok, söylediklerime inanmıyorsunuz. Fakat Prof. Dr. Bahaddin Ögel’in 9 ciltlik kült eseri “TÜRK KÜLTÜR TARİHİNE GİRİŞ”in 9’uncu cildinin bütünüyle “kemençenin taa Orta Asya’dan gelen bir Türk çalgısı olduğunu” anlatmaya ayrıldığını da mı görmüyor, bilmiyorsunuz?
Ve nihayet bizim Anadolu Ajansı mektuba ulaşıyor!
Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Hristofyas, AB üyesi 26 ülkenin liderlerine bir mektup göndererek “ limanların açılmaması durumunda Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkacaklarını” bildiriyor..
İşte deve, işte hendek…
Bir tarafta AB, ABD..
Hristofiyas…. yedeğinde Talât..
Ağızdan dolma embedilmiş basın..
Yanlarında Rasbah’ın AB’de eğitildiğini ifade ettiği binlerce “kişi”..
Mebzul miktarda embedilmiş STÖ..
Bindiğimiz alâmetle bizi bir kere daha harala gürele kıyamete götürüyorlar..
İçimden nedense bir defa daha, Kurtuluş Savaşı’nın simge türkülerinden “İzmir’in Kavakları”nı aynı o yıllardaki gibi yine yüksek sesle..
Ürkekçe değil, erkekçe… ve Türkçe…
Bağıra bağıra söylemek geliyor…
“Türk”ü terennüm eden bir “türkü”yü neden Türkçe söylemek istediğimi de artık sormayın lütfen.. 26/11/09
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Hüseyin MÜMTAZ
Bir yanıt yazın