ergun ozgen [ergunozgen@superonline.com]
TURKISH FORUM DANISMA KURULU UYESI
Tek Kutuplu dünya oluşumu konusunda özellikle Bush yönetimi döneminde ivme kazanmış olan süreç, yeni bir boyuta taşınmaya başlamıştır. Konu daha ziyade, tek para birimi üzerinden küresel kontrolun politik hedeflerine yönelik bir stratejinin safhalarına oturtulmak istenilmişse de gelişmelerin arzu edilen hedefe ulaşamadığını göstermiştir….
Tek kutuplu dünya stratejisinin küresel hedeflerini elde etmeye yönelik uygulama özellikle
* Tek para birimi ekseninde dolarize bir kontrolun küresel etkinliğini,
* Tek lisan üzerinden İngilizce’nin küresel etki alanlarının genişletilmesini,
* Evangelist inanç sisteminin kontrolunda Moon tarikatı üzerinden Konfüçyan alanda etkinin sağlanması, ayrıca, islam dünyasında da Fetullah hareketi üzerinden ılımlı islam modeli ile, belli inanç alanlarında Tek Kutuplu stratejinin küreselliğine destek sağlanması….
Bu küresel stratejinin etkinlik kazanmasında öncelikli çıkış noktasının gene küresel finans kapitalin siyasi coğrafyada mutlak etkinliğinin sağlanmasından geçtiği görülmektedir . Ancak ön görülen hedeflerin bu süreçte finansal yönden hedefinden saptığı da izlenmektedir..
Önce Maastrich Anlaşmasıyla devreye giren Euro (Avro) amaçlanan finansal stratejinin küresel yapısındaki ilk çatlağı oluşturmuştur.
ABD. sanal ekonominin ortaya çıkardığı finansal kriz dolar ekseninde ön görülen bir küresel etkinliği de tartışılır duruma getirmiştir…
Bu krizin getirdiği sorunların , küresel boyut kazanması sonucunda, siyasal yapıda ki arayışları da ortaya çıkarmıştır. Bunlardan;
*Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Katar, Umman ve Bahreyn’in 1 Ocak 2010 itibaren El Halici adı verilen bir ortak para birimini hedefledikkleri görülmektedir…,
* Latin Amerika ‘nın kendi ekonomik alanı içinde yeni bir yapılanmayı amaçladıkları izlenmiştir…
* Bu bağlamda, Arjantin’in Çin’den 10 milyar dolar karşılığı 70 milyar yuan aldığını ve aralarındaki ticaretin bu para birimlerine göre yürütüleceği ifade edilmiştir…
* Rusya Federasyonu, Kazakistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Tacikistan aralarında Avrasya ortak para birimine geçiş konularına çalışmalar yapıldığı basına yansımıştır…
*Çin’in, ayrıca Asya Pasifik bölgesinde yeni bir para birimi konusunda ön görülerinden bahis edilildiğne ilişkin görüşler de medyada yer almıştır…
* Ayrıca Çin’in Brezilya ile ticaretinin Yuan üzerinden yapılacağı belirtilmiştir…
* Türkiye ile Rusya Federasyonu aralarındaki ticaretin Ruble, TL. üzerinden yapılması konusunda anlaştığı da gündemde yer almıştır…
*Aynı şekilde, Çin Büyükelçiliği müsteşarı tarafından Türkiye ile Çin arasındaki ticaretin ,Yuan ve TL üzerinden yapılabileceği konusundaki bir önerisi de söz konusu olmuştur…
* Son gelişmeler içinde, Haziran 2009 ayı ortalarında “BRHÇ” Brezilya, RF. Hindistan ve Çin’in iştiraki ile yapılması düşünülen ekonomik zirvede, dolar yerine yeni bir para biriminin yer almasının ön görüleceği anlaşılmaktadır…( Bu yakınlaşma ile eş zamanlı olarak Hindistan ve Çin hudut bölgesinde bazı ihtilafların çıkmış olması da anlamlıdır!!!)
* Bir diğer yönden Beyaz Rusya, RF ve kazakistan’ın aralarında bir gümrük birliğne gidecekleri, Putin’in Dünya Ticaret Örgütüne bir şekilde rest çektiği de ortaya atılan haberler içindedir… Bu bağlamda, gene Rf, Kazakistan ve Ukrayna’nın aralarında buğday birliği oluşturacakları da aynı haberlerde yer almıştır!!!
İzlendiği kadar doların dünya rezerv para birimi olarak Bretton Woods’tan bu yana süre gelen etkinliği, Avro’nun devreye girmesi ile sorunlarla karşılaşmıştır . Daha sonra da küresel finansal krizin ortaya çıkardığı ekonomik sarsıntılar nedeniyle bu süreç dünya ülkelerini yeni arayışlara yönlendirmiştir….Ortaya çıkmakta olan görüntü, finansal yapılı küresel stratejinin ilk çatırdılarını da oluşturmuştur!!! Irak’ın haksız işgali, dünya ülkeleri yönünden büyük bir rahatsızlığa neden olduğu kadar yeni güvenlik arayışlarını da zorunlu kılmıştır….
Bu süreç bir taraftan yeni güç dengeleri arayışlarına neden olurken diğer yönden de, küresel finans üzerinden etkinlik sağlamayı amaçlayan politikalar ve stratejilerine karşı çeşitli ülkelerin mukabil stratejiler oluşturmalarına neden olmuştur…..
Finansal yönden geliştirilmeye çalışılan ortak görüşler içinde yeni bir para birimine geçilmesine ilişkin görüşler Mart 2009 ortalarında Obama tarafından red edilmiştir!! Ancak gene de çeşitli ülkelerin farklı para birimleri üzerinden ticaretlerini geliştirmelerine bu yaklaşımın şimdilik etkili olamadığı da izlenmektedir….
2 Nisan 2009 G.20 ler toplantısından önce George Soros zirvede mevcut görüş aykırılıklarının giderilmemesi durumunda ekonomide bir çöküşün yaşanacağına ilişkin beyanı dikkatlere çapmıştır. Belirtilen tarihte Londra da yapılan G 20 zirvesinde alınan kararlar hatırlandığında,
* Ortaya çıkan güvensizliği kaldırma, istihdam yaratarak büyümeyi yeniden sağlamak
* Finansal sistemde ki yapısal bozukluğu gidermek, borçlanmayı yeniden düzenlemek,
* Finansal yapıdan kaynaklanan sorunları, giderek kaybolan güveni, yeniden sağlamak,
* Gelecekteki krizleri de karşılayacak şekilde gereken fonları sağlamak, uluslar arası finansal kurumları reforme etmek,
* Korumacılığı red ederek, küresel ticareti ve yatırımları teşvik etmek,
* Bütün ülkeleri kapsayacak şekilde çevre dostu ve sürdürülebilir bir iyileştirmeyi sağlamak!!
G- 20 toplantısında alınan kararların uygulama alanı gene de tartışmalı kalmaktadır. Bu bağlamda, BM. Genel Kurul Başkanı Miguel D’ escoto Brockmann’ın zirvenin başarısız olduğu, dünya için yeni bir mali ,ekonomik ve ticari yapının ortaya çıkmasının önemli olduğunu, bunun için de G-20 ayrı olarak BM. Genel Kurulunda G-192 ler olarak yeni bir zirveyi önerdiği izlenmiştir!!!
Gene, G- 20 zirvesinden sonra Mayıs 2009 içinde “ Bill Gates, Warren Buffett, David Rocfeller vb.” zenginlerin bir araya gelerek konuyu kendi aralarında ele aldıkları da dış basında dikkate çarpmıştır…
Ortaya çıkmış bulunan küresel finans kapital çöküşünün sorumlusu olarak görülen Wall Street’in yetkilileri hakkında 1933 krizinden bu yana en kapsamlı soruşturmaya muhatap olacakları , Bloomberg’deki bir haberde görülmüştür!
Bu bağlamda, küresel kizden sorumlu olanlar kapsamında, Mortgage yöneticilerinden Angele Mnonzilo, Bankacılık Komitesi Başkanı Phil Gramm, Federal Rezerv Başkanı Alan Greenspan, Lihman Brothers, Merrill Lynch denetleme yetkisine sahip olmasına rağmen bu denetlemeleri yapmamış olan Chris Cox ‘un , sorumlu olarak adlarının yer aldıkları ve bu listenin de oldukça kabarık olduğuna ilişkin haberler gene dış basında ayrıca yer almıştır!!!
Küresel finans kapitalin tek kutuplu dünya satratejisinin giderek çok kutuplu bir yapıya kaymasında, finansal merkeziyetin dolar alanlarında diğer para birimlerinin yer almaları ile çatırdamaya başladığnın işaretlerini görmek mümkündür..
Güç parametreleri içinde ağırlığın ekonomik güçde olduğu bilinmektedir. ABD. bunu giderek sanal ekonominin olmayan değerleri üzerine inşa etmiş olduğu içindir ki, bu krizin merkezini oluşturmuştur. Zira, finansal yapıdaki çatırdı başta ekonomik güç olmak üzere diğer güç parametreleri üzerinde de olumsuz etkileri meydana getirmektedir
.
Stratejik hedefler içinde,TEK KUTUPLU DÜNYA ancak, tek para biriminden, tek lisana ve oradan da tek inanca yönelik merkezi bir küresel kontrol sisteminin başlangıç noktası olan finansal gücün zaafa uğramaması durumunda söz konusu olabilecektir! Ancak gelinen nokta statejik hedefden giderek uzaklaşıldığını işaret etmektedir… Ortaya çıkan siyasal ve finansal ayrışma çok kutuplu dünyaya dönüşün sinyallerini vermekte olup, tek kutuplu küresel stratejideki çatlak giderek büyüyecek gibidir…
İnanç birliği bağlamında II. Vatikan Konsili’in hedefleri istikametinde bir diyalog amaçlanmış olmakla beraber, özellikle 2001 den itibaren Avronun rezerv para alanlarında yer almasından sonra dolar merkezli Evangelist ve Wall Street anlayış ile Vatikan’ın da merkezinde bulunduğu Avro merkezli finansal anlayış arasında önemli bir kırılma olmuştur….. Samuel Huntıngton’un siparişe dayalı medeniyetler çatışiması tezi, Vatikan’ı daha da Evangelist cizgiden uzaklaştırmış, aksine İran ve Vatikan arasında bile yakınlaşma oluşmuştur…Bir diğer ifade ile, Evangelist, Siyonist politkalarına karşı, dolar, avro çatışmasından doğan bir menfaat karşıtlığı hasıl olmuştur!!! Genel anlamda, küresel strateji de inanç birliği konusunda ayrı bir çatlak oluşmuştur…
Konu bir diğer yönü ile özetlendiğnde;
* Teolojik amaçlı evrensellik EKÜMENİK hedefler doğrultusunda önce ele alınmıştır.
* Finansal etkinlik ise, küresel ekonominin tek para birimi hedefline göre ön görülmüştür.
* Tek para birimi üzerinden amaçlanan da TEK KUTUPLU DÜNYA olmuştur…
* Evangelik anlayış içinde Vatikan Avro alanlarında yer alırken, bu stratejinin Evangelist kanadı dolar alanlarında kalmıştır
* Avro/ dolar ayrışması, küresel finansın kullanmak istediği teolojik bütünlüğünü diğer yönden bozmuştur.
* Küresel finansın giderek küresel düzeyde etkinliğinin zaafa uğraması, küresel stratejiyi de geriletirken ve ekonomik krizleri yaygınlaştırırken, güvenlik arayışına giren ülkeleri bu süreç tekrar ulus devlet anlayışına yöneltmiştir…
* Özetle, bu diyalektik küresel sermaye ile ulus devletlerin çatışmasını yaşamaktadır!!!
Bir diğer yönden, ABD’in Irak’ta geçirdiği işgal süresi ise, bu ülkenin güvenirliği konusundaki şüpheleri dünya genelinde çoğaltmıştır. Ayrıca, Afganistan üzerinden Pakistan’ın Belücistan bölgesine bakış ve yaklaşımı, Pakistan’daki kaygıları giderek arttırmaktadır. Belüç bölgesinin Pakistan’ın topraklarından ayırarak, bu coğrafyayı ABD kontroluna almasına yönelik muhtemel yaklaşım, Pakistan yönünden kabul edilemiyecek bir husus olmaktadır. Halen Şanghay İşbirliği’nde gözlemci statüsünde bulunan Pakistan’ın , üzerine gelecek baskıları azaltması için tam üyelik yollarına kayması da ihtimaller içindedir… Bu da ABD karşıtı bir durumu bölgede daha da etkin kılabilecektir!!!
ABD’nin Irak cephesindeki yükü hesaplandığında, Afganistan’daki diğer cephenin genişliği ile birlikte etki ve kontrol alanlarındaki maliyetin de artacağı gözden kaçmamaktadır..
Finansal açıdan yaşanan küresel kriz paralelinde, ülkelerin rezerv para konumundaki yaklaşımları da dikkate alındığında, çeşitli ülkelerin değişik para birimleri üzerinden ticaretlerini geliştirmelerinin yaygınlaşması durumunda , FED’in eskiden olduğu gibi para basarak finansal çözümler üretmesi de imkan dışında kalabileceği gibi, İMF ve Dünya Bankası da uluslar arası zeminde diğer yönden önemli bir insiyatif kaybına uğrayabilecektir…
Bu küresel dönüşüm nedeniyledir ki, K.Kore Lideri, ABD’in içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak nükleer ve uzun menzilli füze denemelerine peş peşe cesaret edebilmekte ve BM yaptırımlarının artması durumunda ise, askeri çözüm yollarına yöneleceğine ilişkin beyanlarda bulunabilmektedir …
Küresel stratejinin çatırdılarının hissedildiği bu süreçte, ABD Irak’taki kuvvetlerini 17 ay sonra geri çekmeyi amaçlamakta iken, 2009 Haziranının sonuna kadar şehirlerdeki kuvvetlerinin ani olarak şehir dışlarına geri çekme konusunda karar değişikliğine gitmesi ilginçtir… Her ne kadar ABD kuvvetlerinin 31 Aralık 2011 kadar bölgede kalması konusu ön görülmekte ise de, Afganistan ve Pakistan bögesindeki gelişmeler ile K. Kore bölgesinde ki muhtemel oluşumlar, konuya ilişkin görüşler üzerinde değişikliklere neden olabilecektir!!!
Ayrıca , önümüzdeki dönemde, ABD. Irakta tesis ettiği üslerde bırakacağı askerlerden ayrı olarak, Irak’tan çekeceği kuvvetlerin bir bölümünü Afganistan’a intikal ettiriken diğer kuvvetlerini de, Kuzey Korenin muhtemel oldu bittilerine karşı ihtiyatta bekletebileceği de akla gelmektedir !!!
Hatırda tutulması gereken hususlardan biri de, ABD’in halen silah altında tuttuğu askeri gücün 1.400.000 civarında olduğudur. Dünyanın muhtelif bölgelerine yayılmış bulunan askeri üslerindeki birlikleri de dikkate alındığında fiilien cephe görevi üslenecek olan vurucu kara gücün mevcudu %15 olarak kabul edilmektedir… Bu durumda, ABD mevcut gücünü fazla dağıtmak gibi bir yanlıştan kendini muhtemelen koruyacaktır…
Kısaca, küresel oyundaki ortaya çıkmakta olan bu denge kaymaları nedeniyledir ki,bölgemizdeki PKK yapılanmasındaki acelecilikde de , ABD’in siklet merkezini doğuya kaydırmasından önce Türkiye üzerinde ön gördükleri hesaplarıdır….Güncelleştirilen baskı yoğunlaştırarak DTP üzerinden isteklerinin siyasallaştırılmasının sağlanmaya çalışılması bu sürecin sonucudur !!! Zira, birkaç sene sonra kuzey Irak oluşumu kadar, PKK ve onun siyasal bağlantılarının stratejik derinliklerinin oldukça azalacağı sürpriz olmayacaktır!!!!
Adım adım çok kutuplu dünya yapılanmasına kayan tek kutuplu dünya stratejisi, ABD’in siyasal ve askeri gücü üzerinden bölgesel etkinlik sağlamayı amaçlayan diğer siyasal örgütler ve İsrail gibi ülkeler için önemli bir insiyatif kaybına da neden olabilecektir.
ABD’in Asya üzerinden geliştirmeyi amaçladığı strateji ise, yeni bir boyutun ortaya çıkmasına neden olmaya başlamıştır…. Bu süreçte, ( RF ), başını çektiği yeni bir Asya güvenlik yapılanmasını gündeme getirmiştir… “ Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü” (KGAÖ) olarak tanımlanan bu yapılanmanın, RF, Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızıstan, Özbekistan, Tacikistan’ın üye olacakları bir “Hızlı Müdahale Gücü” olarak bahsedilmektedir…
Bir taraftan Kırgızista’daki ABD Manas askeri üssünün kapatılması gündeme gelirken, diğer yönden de RF gene bu ülkede belirli bir süre için bir diğer askeri üs kirlaması bölgedeki ABD kaynaklı rahatsızlığın bir diğer örneğini oluşturmuştur…
Diğer yönden Obama , Evangelistlerin küresel potikadaki tahribatını güven sağlayıcı politikalar ile düzelme gayreti içine girmiştir… Bu bağlamda, İsrail üzerindeki izlenen yaklaşımları dikkate alındığında, Filistin topraklarında yeni yerleşim alanlarının açılmasına karşı duruşu bu ülke tarafından hoş karşılanmamıştır…. Bir diğer yönü ile, İsrail özellikle Evangelisrler döneminde İran’a karşı ABD güçlerini kullanarak hesapladığı yaptırımlarda da başarılı olamamıştır… Bu dönemde ABD Silahlı Kuvvetlerinden dört orgeneralin değişik zamanlardaki istifaları Pentagon ile Bush yönetimi arasındaki görüş aykırılıklarına karine teşkil etmişltir… Ayrıca, Obama yönetimini de İran’a karşı İsrail’in bir oldu bitti yapmasına karşı tavırı açık olduğu kadar, İran’ın da İsrail’e karşı tehditkar durumlarına Atom bombası yapmaları konusunda ki ılımlı bakışa rağmen, tehdit sürdüğü takdirde müsamaha edilmeyeceği mesajı verilmiştir…
Belirtilen nedenlerle, tek kutuplu dünya üzerinden ABD’nin gücünü arkalarına alarak bögesel etkinliklerini kabul ettirmeyi amaçlayan odakların, çatırdayan küresel stratejinin giderek çok kutuplu bir yapı içinde yeniden düzenlenmesi durumunda, yaslandıkları bu gücün stratejik derinliğinden , geçmişte olduğu gibi fazla yararlanamıyacaklardır!!
Son günlerde, İsrail’in geniş kapsamlı bir Sivil Savunma Tatbikatı planlamasında bölgedeki gelişmelerin de etkili olduğunu kabul etmek gerekecektir….
Obama’nın, güven arttırıcı yaklaşımları içinde, islam coğrafyasını hedef alarak geliştirdiği politik tavırları dikkate alındığında, Kahire’den vermiş olduğu mesajın içeriği önemlidir..
* İsrail’in karşıt tavırlarına rağmen Filistin’in bağımsız devlet yapısına destek verileceği
* Buna karşılık, Hamas’ın da İsrail ile olan ilişkilerini düzelterek şiddetten vaz geçmesinin gerektiği
* Kudüs’ün kutsal değerleri dikkate alındığında bütün semavi din mensupları için ortak payda oluşturmasını
* İsrail’in işgal ettiği topraklarda yeni yerleşim alanlarını oluşturmamasını
* Gazze’de yaşayan Filistinli’lerin yaşam koşulları konusunda İsrail’in insani koşullara uymasını
* Nükler silah konusunda ise, küresel düzeyde bir nükleer silahsızlandırmanın ortak potikaları gerekli kıldığını ifade etmiştir…
ABD tarihinde, Abraham Lincoln parçalanan birliği yeniden kurarak ABD’in ulusal birliğinin temellerini sağlamlaştırmıştır. Bush yönetimi ise, Evangelist Siyonist politikalarla, dünya genelinde ABD karşıtlığını oluşturmuştur…Şimdi ise Obama, ABD nin kaybolan imajını düzeltmek ve tekrar ülkesinin güvenilir lider devlet konumuna getirmek uğraşısı içindedir… Ancak kopan ip düğümlemeye başlanmış olsa da bu düğüm her zaman ele gelecektir… Bundan böyle ülkeler, tek kutuplu dolarize bir küresellik yapısına evet diyerek Wall Street mantığına göre, gelecek kuşakların yaşamları üzerinde yeniden ipotek tesis edillmesine kolay kolay izin vermeyeceklerdir!!!
Bu bağlamda ,Obama’nın son dönemde açıklamış olduğu finansal denetleme reform planı kapsamında tartışmalara konu olmakla birlikte FED’in yetkilerinin arttırılmasına ilişkin düzenlemelerin de ayrıca takip edilmesi gerekecektir!!!
Diğer yönden, Obama’nın Ortadoğu bölgesi konusunda Arap İsrail denkleminin, Filistin sorunu üzerinden ele alınması yanında, özellikle nükleer silahlanma konusunda ileri sürdüğü hususlar son derece önemlidir. Bu konu İsrail açısından olumlu kabul görülmese de dünyanın içine girdiği süreç çok kutuplu dengenin eskiden olduğu gibi artık ABD salt gücü üzerinden istenildiği zaman dengelenemeyeceği sinyallerini de içermektedir…
Dünya genelinde nüklere güce sahip olan ülkeler hatırlanacak olursa;
* RF ‘nun 16.000
* ABD’nin 10.300
* Çin’in 410
* Fransa’nın 350
* İngiltere’nin 200 atom bombasına sahip oldukları görülmektedir. Bu ülkeler bir diğer yönü ile de nükleer silahların dünyada yayılmasına karşı olan anlaşmaya taraf ülkeler olarak ifade ediliyor!!!
Ancak anlaşmaya taraf olmayan ülkele içinde İSRAİL, PAKİSTAN, HİNDİSTAN yer alıyor….Son gelişmeler içinde ise KUZEY KORE’NİN yapmış olduğu nükleer denemeler ile bu ülke de ikinci gruba dahil edilmiş oluyor!!
Son gelişmeler içinde şekillenmekte olan BRHC dikkate alındığında, nükleer güce mensup ülkelerden dördünün bu siyasal yapı içinde yer aldıkları da görülüyor!!
Bu görüntü, gene yapılan tahminler dikkate alındığına,yakın gelecekte İran’ın ve giderek Güney Afrika, Brezilya ve Venezüela’nın da nükleer kulübe dahil olacakları sinyalini taşıyor… Türkiye’nin ise, böylebir imkana sahip olduğuna da ayrıca işaret ediliyor!!!
Nükler caydırıcılık önemli bir denge unsuru oluştururken ülkelerin diğer yönden konvansiyonel silah sistemlerindeki artış da ayrıca dikkate çarpmaktadır. Bu konuda, Stockholm Uluslar arası Barış Araştırrmaları Enstitüsünün (SIPRI) son verilerine göre önde gelen ülkelerin savunma harcamaları önemli rakkamlara ulaşmaktadır…Rapora göre ilk sıralarda yer alan ülkelerden;
* ABD’ nin 607 milyar dolar
* Çin 84,9 milyar dolar
* Fransa 65.74 milyar dolar
* İngiltere 65,35 milyar dolar
* RF. 58,6 milyar dolar
* Almanya 46,87 milyar dolar
* Japonya 46, 38 milyar dolar
* İtalya 40,69 milyar dolar
* Suudi Arabistan 38,2 milyar dolar
*Hindistan’ın 30 milyar dolar olduğuna değerlendirmeler yer almakta oldukları da görülüyor….
İzlendiği üzere, mevcut silahlanma yapılanmasında, özellikle, Fransa, İngiltere, Almanya , japonya ve italya’nın savunma harcamalarının oldukça yüksek oldukları da dikkate çarpıyor!
Özetle, gerek finansal yönden bölünen bir küresel oluşum kadar inanç birliği yönünden de ortaya çıkan faklılaşma önemli bir ayrışmayı göstermektedir….Diğer yönden ABD dışında giderek şekillenen Latin Amerika güç birliği, AB yapısında biçimlenen bir diğer Ekonomik alan, Ayrıca, Avrasya denklemi içinde RF ve Türkiye’nin de yer aldığı Avrasya oluşumu, Şanghay İşbirliği ve “ BRHC “ yapılanmalarında şekillenen bir diğer caydırıcı güç unsurları , bu kapsamda Hindistan’ın yükseken ekonomik yapısı, ülkelerin rezerv para olarak dolardan giderek uzaklaşma arayışları vb. şekillenmekte olan farklı değişkenler, küresel finansın tek kutuplu dünya stratejisini bölmüştür. Ayrıca, Latin dünyasının açık şekilde Çin’e yaklaşması kadar, Çin’in bir diğer yönden Afrika’daki çıkar alanlarını genişletmesi de tek kutuplu dünyanın kontrol alanlarına olan olan müdahaleye etkili olmuştur!!!
Böyle bir dünyada nükleer silahların yaygınlaşmasının ileride insanlığa getireceği bir şey yoktur!!!….Önemli bir caydırıcı unsur olmakla birlikte, Obama’nın küresel düzeyde nükleer silahlanmanın sona erdirilmesi ve mevcutların da zaman içinde imha edilmelerinin sağlanması temenni edilir… Zira, artık tek kutuplu dünya anlayışı üzerinden mutlak kontrol insiyatifi mevcur konum itibariyle kalmamıştır…
Kısaca, Bush yönetimi ile aktif hale getirilen Evangelist Siyonist yayılmacı anlayışın tek kutuplu dünya stratejisi her yönü ile çatırdamaktadır… Irak işgali bu sürecin tarihi dönüm noktası olmuştur. Bir milyondan fazla masum insanın hayatına mal olan bu haksız saldırı, yanlış kullanılan gücün , gerçekte bir güç olmadığını da kanıtlamıştır. Bu gün, bütün dünya ülkeleri doğrudan veya dolaylı yollardan bir dayanışma içine girmişlerse, bu, tek kutuplu dünya hayaline karşı her şeye rağmen ulus devletlerin bir baş kaldırısının sonucudur…
Tekrar Irak cephesinden konuya bakıldığında, Haziran 2009 sonuna kadar ABD’nin Irak şehirlerindeki kuvvetlerini çekmesi, ülke güvenliğini Irak milli ordusuna devri ön görülmektedir. Ayrıca, bu süreçte Irak ve Türkiye arasında Askeri işbirliği anlaşmasının yapılması da ön görülmektedir..
Türkiye ile Irak arasında şekillenecek yeni oluşum , ABD’in bölgedeki ağırlığının doğuya kayması ile önemli etki tepki faktörlerini de ortaya çıkarabilecektir… ABD gücü üzerinden politika üreten çevrelerin, bu süreçte bu güne kadar hasıl ettikleri güvensizliği ortadan kaldırmaları da kendi çıkarlarına olacaktır…
Zira, çatırdamakta olan bu küresel strateji yapısında, on onbeş sene sonra değişmekte olan dünya dengeleri dikkate alındığında, ne ABD bu günkü ABD, Ne Latin Dünyası bu günkü Latin Dünyası, Ne AB ve Avrasya bölgesi ile Çin ve Hindistan, ne de Türkiye bu günkü durumunda olmayacaklardır….
ERGUN ÖZGEN
Bir yanıt yazın