5 MİLYON DOLARLIK “İMRALI PALAS” BİLE PKK-DTP VE İMRALI SAKİNİ ABDULLAH’I MEMNUN ETMEYE YETMİYOR!..
İmralı’daki tek kişilik Özel Kapalı Cezaevi’nde 10 yıldır kalan İmralı Sakini Abdullah, geçen hafta (17 Kasım) içinde hobi odası ve spor salonu bulunan Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne nakledilirken, yanına 5 tutuklu daha getirilerek, yalnızlığına da son verildi. Demokratik Açılım sürecini gerçekleştirme konusunda kararlı olan Devlet, “Abdullah Öcalan’ın sağlığı ve cezaevi koşullarının iyi olmadığı” yönündeki bahaneleri ortadan kaldırmak ve açılım konusundaki samimiyetini net bir şekilde ortaya koymak için, 5 milyon dolar harcayarak, beş yıldızlı otelleri aratmayacak konfora sahip, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin “standartları”nın üzerine çıkarak, Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevini inşa etti. Devlet, Demokratik Açılım sürecinde bir adım daha atarak, “Abdullah Öcalan’ın tecrit edildiği” yönündeki iddialara son verdi ve 5 mahkumu İmralı Sakini Abdullah’ın yanına gönderdi. (3 mahkumun daha İmralı’ya gönderileceği belirtiliyor.) Ancak, 2006 yılında “Apo hücresinde öldürüldü”, 2007 yılında “Apo’yu zehirlediler”, 2008 yılında “Apo’nun saçları kazıtıldı” konulu filmlerle gündeme gelen Kandil-İmralı-DTP üçlü sarmalı, 2009 yılı sonunda yeni bir “Apo” filmini sahneye koymaya çalışıyor. Filmin adı “5 Milyon Dolarlık İmralı Palas Yetersiz! Apo’nun Tecridi Artırıldı! Eski Cezaevi Daha İyiydi!” Evet, tema, oyuncu ve yönetmen kadrosuna bakıldığında, yine değişmeyen aynı üçlü (Kandil-İmralı-DTP) karşımıza çıkıyor. Demokratik Açılım sürecini sabote etmek için her yolu deneyen Kandil-İmralı-DTP üçlü sarmalı, bu defa da 5 milyon dolar harcanarak Avrupa standartlarının üzerine getirilen İmralı Cezaevi’ni beğenmeyerek, Kürtleri yeniden sokaklara dökerek, etnik çatışmayı körüklemeye çalışıyor. Projenin taraftarları çok iyi biliyorlar ki, İmralı Sakini Abdullah’ın kötü muameleye maruz kalmasının mümkün olmadığı gibi, ölmek istese bile buna fırsat bulamayacağı çok özel şartlarda mahkum hayatı yaşıyor. Yanlış bulun veya hak verin, şu bir gerçek; Devlet, istismara yol açmamak için politika olarak İmralı Sakini Abdullah’ı özenle koruyor ve sağlığıyla yakından ilgileniyor. Ama buna rağmen DTP ve PKK, periyodik olarak gündeme getirdikleri İmralı mahreçli kötü muamele, elverişsiz koşullar, zehirleme, saç kazıtma, fiziki şiddet ve öldürme senaryolarıyla sokakları kan gölüne çevirmeye ve hayata geçirileceği kesinlik kazanan Demokratik Açılım sürecini ucuz oyunlarla sabote etmeye çalışıyor. Unutmadan, İmralı Sakini Abdullah’ın sağlığı ve cezaevi koşulları ile ilgili olarak bugüne kadar kamuoyuna yansımış en somut belgeyi hatırlatmak istiyorum… Abdullah Öcalan’ın sağlık durumu hakkında Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin(AİÖK) hazırladığı 6 Mart 2008 tarihli raporda; “Hükümlüde hiçbir zehirlenme bulgusuna rastlanılmamıştır. Abdullah Öcalan’ın röntgenlerinde endişe edilecek bir bulgu yoktur. Geniz akıntısı gibi sıkıntılar ise mahkûmiyetinden yıllar önce geçirdiği bir operasyondan kaynaklanmaktadır” denilmişti. İmralı Palas ve yeni misafirleri ile ilgili olarak “Kandil-İmralı” ikilisinin daha ortalığı karıştırmadan önce bakınız DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ile DTP Milletvekilleri Akın Birdal ve Hamit Geylani ne diyor… Ahmet Türk (DTP Eşbaşkanı); “Abdullah Öcalan’ın yanına 5 tutsağın gönderilmesini olumlu buluyoruz. Bu tecrit anlayışının kırılması gerekiyordu. Bu anlayış bugün kırılmıştır. Bu adımı olumlu bir gelişme olarak görüyor ve destekliyoruz.” (19 Kasım 2009) Akın Birdal (DTP Diyarbakır Milletvekili); “Alınan bu tedbiri olumlu buluyoruz. Demokratikleşme, toplumsal bir barış, bağışlayıcı ve barışçı bir toplumu yaratmak için bir araçtır. Bu adım toplumsal bir barış için önemlidir.” (19 Kasım 2009) Hamit Geylani (DTP Hakkari Milletvekili); “İmralı’ya birkaç hükümlünün gitmiş olması, orada tek başına izole edilen, tecrit içinde yaşayan Abdullah Öcalan ile diyalog kurmaları, psikolojik olarak birtakım gelişmelerin olması bence doğaldır. Olması gereken yapılmıştır. Sürecin devamı için destekliyoruz.” (19 Kasım 2009) Peki, İmralı-Kandil-DTP üçlü sarmalı tarafından yeni bir “ajitasyon” malzemesi olarak kullanılan “5 milyon dolarlık İmralı Palas”a ilişkin olarak uluslararası toplum ne düşünüyor?.. İşte, birkaç örnek… ALMANYA: “İmralı’ya beş mahkumun sevk edilerek, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın izolasyonu sona erdirildi. Bu adım, 25 yıllık kanlı çatışmalardan sonra PKK terörü ve Kürt sorununu barışçı yolla çözme çabası içinde olan Türkiye’nin, son zamanlarda aldığı tedbirlerin en önemlisidir.” (Münchener Merkur Gazetesi, 18 Kasım 2009) “Yasaklı PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’a hapishane arkadaşları geldi. Öcalan arkadaşlarıyla haftada on saat görüşebilecek. Öcalan’ın tecridine son verilmesi ve adaya başka tutukluların gönderilmesi, Türkiye’nin demokratik açılım politikasının bir parçası. Bununla birlikte Türkiye, Kürtlere daha fazla hak tanımak ve demokratik reformlara devam etmek istiyor. Devlet televizyonu TRT Kürtçe yayın yapıyor. Müzakereler sonucunda sekiz PKK’lı geçen ay Kuzey Irak’taki Kandil Dağları’ndan Türkiye’ye döndü. Kısa bir sorgulamanın ardından PKK’lılar serbest bırakıldı.” (Netzeitung, 18 Kasım 2009) “Terör örgütü PKK’nın şefi Abdullah Öcalan, tutuklandığı 1999 yılından beri İmralı Adası’nda tecrit hapsindeydi. Ancak yeni inşa edilen cezaevine beş mahkûmun gelmesiyle bu durum son buldu. Cezaevi binasının pahalıya mal olan tadilatı ve buraya yeni mahkûmların nakledilmesinin tek nedeni, Öcalan’ın yalnızlığına son verilmek istenmesidir. Öcalan’ın tecridine son verilmesi, demokratik açılım sürecinin devamı için önemli bir jesttir.” (Die Welt, 18 Kasım 2009) “Yasaklı PKK lideri Öcalan’a izolasyonun sona erdirilmesi, Kürt meselesinin barışçıl çözümüne ilişkin ‘demokratik açılım’ girişiminin bir parçasını oluşturuyor.” (Frankfurter Rundschau, 18 Kasım 2009) “Vatana ihanet suçundan ölüm cezasına mahkum edilmiş, cezası daha sonra ömür boyu hapse dönüştürülmüş terör örgütü PKK şefi Abdullah Öcalan’ın tecridi sona erdi. Öcalan haftada bir kere avukatları tarafından ziyaret edilebiliyordu. Onlar da kendisinin mesajlarını dünyaya taşıyorlardı. Öcalan, bu şekilde PKK’nın iplerini elinde tutmaya devam edebiliyordu. Türk Hükümeti, Meclis’te Kürtlerin haklarının güçlendirilmeye devam edeceğini açıkladı. Bu bağlamda, Kürtçeye siyasi ve kamusal alanda izin verilmesi, bağımsız bir komisyonun insan hakları ihlalleri ve ayrımcılık konularıyla ilgilenmesi öngörülüyor.” (Financial Times Deutschland, 18 Kasım 2009) “Abdullah Öcalan’ın tecrit hapsinin sona ermesi, Türk hükümetinin Kürt ihtilafının barışçıl çözümüne ilişkin girişiminin bir parçasıdır. Türk devletinin bir numaralı düşmanının tutukluluk koşullarının iyileştirilmesinin neredeyse sessizce yapılabildiği gerçeği bile, Türkiye’de son 10 yılda yaşanan değişimin ve demokratik açılım sürecinin boyutunu ortaya koyuyor. DTP, devletin doğru adımları atması halinde terörün üç ay içinde sona erebileceğini belirtiyor.” (Der Tagesspiegel, 18 Kasım 2009) İNGİLTERE: “Abdullah Öcalan’ın yıllar süren tecriti sona erdi. Ömür boyu hapse mahkum Öcalan, hobi odası olan bir cezaevine nakledildi. Avrupa Komisyonu’nun, ‘Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılından bu yana İmralı adasında tek başına hapis edilmesinin, mahkûmun akıl sağlığını olumsuz etkileyebileceği’ yönündeki telkinlerinin ardından, Türkiye dün beş mahkûmu daha 5 milyon dolara mal olan İmralı Adası’ndaki yeni cezaevine naklederek, Kürt açılımını sürdürdü.” (The Times, The Guardian, 18 Kasım 2009) YUNANİSTAN: “Türkiye, PKK lideri Abdullah Öcalan’a tecridi kaldırdı. İmralı’daki yeni cezaevine konulan Abdullah Öcalan’ın yanına beş mahkum daha gönderilerek, tecrit tamamen sona erdirildi.” (To Vima, Kathimerini, Eleftherotipia, Eleftheros Tipos, Ethnos, Apoyevmatini gazeteleri, 18 Kasım 2009) AZERBAYCAN: “Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yalnızlığına son verildi. Teröristin şu ana kadar yalnız tutulduğu İmralı Adası’na 5 mahkûm gönderildi, 3 mahkûm daha nakledilecek. Öcalan, söz konusu mahkûmlarla haftada bir kez havalandırmaya çıkabilecek. Yeni cezaevinde bir de spor salonu bulunuyor.” (Ekspress, 18 Kasım 2009) MISIR: “Yasa dışı terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın hücre hapsine son verme kararı alan Türkiye, İmralı Adası’nda beş mahkûm daha gönderdi. Bu önlem, PKK’lı teröristler ve Kürtler konusunda on yıllardır süren sorunları sona erdirmek için Ankara’nın bir dizi girişimde bulunmasını takip ediyor. Ankara, bu çerçevede Kürtler için kültürel ve diğer alanlarda açılımlar planlıyor.” (El Cumhuriye, 18 Kasım 2009) İSVİÇRE “Görünen o ki Türkiye, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın hücre hapsini sona erdirdi. 5 tutuklu Öcalan’ın 1999’dan beri tutuklu bulunduğu ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığı İmralı’ya getirildi. Ankara, demokratik açılım sürecini hayata geçirmekte kararlı görünüyor.” (Tages Anzeiger, 19 Kasım 2009) SON SÖZ… Bugüne kadar sadece kendi çıkarlarını ön planda tutan “Kandil-İmralı-DTP” üçlü sarmalı, “Öcalan”ın değişik versiyonlu, ancak gerçek dışı filmlerini vizyona koymak suretiyle, yolun sonuna gelen ve marjinalleşen örgütü toparlamaya çalışıyorlar. Ancak başta Kürtler olmak üzere, Türkiye ve uluslararası kamuoyu, bu defa da PKK’nın şiddet tuzağına düşmeyecektir. Türkiye’de huzur ve güvenliği güçlendirmenin yolu, duygusal tepkiler, öfkeler, hissi patlamalar, çatışmalar, kutuplaşmalar, itişip kakışmalar değildir. Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda gelişip güçlenmesidir. Bu da, duygusal patlamalarla değil, gerçekçi yaklaşımlarla mümkün olabilir. Ülkesini seven ve huzur, refah isteyen herkese bir görev düşmektedir: Provokasyonlara karşı sağduyu ve soğukkanlılığı kaybetmemek, tepkilerin hukuk çerçevesinin dışına çıkmaması…
Nail Amudi [email protected]
Bir yanıt yazın