Bölgenin en meşhur üç “oryantal”istinden biri olan Talabani’nin Öcalan’a yazdığı ve “Yüce muhterem kardeşim Abdullah Aziz Apo” hitabıyla başlayan 18 senelik şu mektup Gazeteci Tutkun Akbaş’ın kitabı vesilesiyle ortaya çıkınca Özal’ı hatırladım ister istemez..
Ne yıllardı o yıllar…
İncirlik’teki Çekiç Güç Irak’ın kızeyine 36’ıncı paralelden geçen bir sınır çizmiş, baba Bush güneydeki Saddam’ı bombalayıp duruyor, Saddam’ın kuzeye geçmesine izin vermiyor, böylece kuzeyde de peşmerge ve onun silahlı gücü haline dönüşen PKK Amerika’nın himayesindeki yeni bir “devlet”in temellerini atıyorlardı.
Özal, “ Kürtlerle Federasyon dahil her şeyi konuşabiliriz” diyordu.
Soğuk savaş bitmiş, Berlin Duvarı yeni yıkılmış, dünyada yeni düzenin sancıları yaşanıyor, yeni sınırlar çiziliyordu.
Meğer dün, Kasım’ın 8’inde Duvar’ın yıkılışının 20’inci yılı imiş..
Güzel günlerdi o günler..
İki süper güç vardı, biri ile komşu idik, Atlantik ötesindeki diğeri ile ittifak yaparak, komşumuzun “azgın” isteklerini dengeleyebiliyorduk..
Dünyada soğuk savaş vardı, ama “dehşet dengesi” olduğu için sıcak savaş pek olmuyordu..
Sonra bir gün “duvar” yıkılıverdi.. Delikli demir icat oldu.
Tek süper kaldı… Biz, Sovyetler yıkılınca “Rusya ile komşu değliz artık” rahatlığının keyfini çıkarmaya çalışırken bir de bakmışız, Atlantik ötesinden gelen “müttefikimiz”, “stratejik ortağımız”, “model ortağımız”, herbişeyimiz Amerika güney komşumuz oluvermiş…
Üstelik, aşırı taleplerini dengeleyecek bir diğer süper de yok artık ortalıkta..
Bir usta, bir memleket..
“Duvar”dan sonra şekillenen ve adına yeni dünya düzeni denilen şey, Amerika’nın keyfî düzenidir..
Amerika, kullanır atar devletleri, devletcikleri,adamları, adamcıkları…
Dünya Şah Pehlevi, Marcos, Saddam, Müşerref gibileriyle doludur.
“Yüce muhterem kardeşim Abdullah Aziz Apo” hitabı görüyor musunuz neleri çağrıştırdı?
Son emareler, bu hitabın sahibi Talabani’nin de son kullanım tarihinin dolduğunu gösteriyor..
Hitabın muhatabı belki 99’da kullanılıp çöpe atılmamıştı ama yine teslim edenlerin isteği ve “özel kullanım talimatı” gereği “ileride tekrar kullanılmak üzere” geri dönüşüm kutusuna-derin dondurucuya kaldırılmıştı..
Duvar’ın 20’inci yılı için Berlin’de devlet ve hükümet başkanlarının davet edildiği büyük bir kutlama yapılıyor..
Yıkılan taraftaki “Medvedev” bile gidiyor ama “yıkan” tarafın Obama’sı “yoğun Asya programı” dolayısı ile davete icabet edemiyor..
“Suçüstü”nün bundan güzel itirafı olur mu?
Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Jeffrey 24 Ekim 2009 günü gayet masum bir ifade ile diyor du ki;
“Biz çekilmeden önce Türkiye bu konuyu bitirecek. Askeri, siyasi, diplomatik çaba gösteriyoruz. Türkiye, Irak, ABD bu sorunu bitirmek için beraber çalışıyor. Bir an önce PKK tehdidini bitirmek istiyor. Ancak tek bir tarih yok. Ne kadar erken olursa o kadar iyi. ‘Şu tarihe kadar bu iş bitmeli’ diyemiyoruz. Başarılı olamazsak alternatif siyaseti bugünden arayıp bulacağız.
ABD ile Irak arasında anlaşma imzalandı. Hava sahası kontrolü bundan sonra nasıl işleyecek? Hava güvenliğinin sorumluluğunu şimdilik biz ve Irak birlikte paylaşıyoruz. Irak’ın yeterli hava kuvveti ve radarı yok. Bu durum değişiyor. Aralık 2011’e kadar ABD askerleri Irak’tan çekilecek. Er geç Türkiye ile Irak, PKK konusunda beraber sonuç alacak. Zaten hükümetiniz Bağdat ve Erbil ile bu konuyu konuşuyor, biz de süreci izliyoruz.
İstihbarat paylaşımı sürecek mi? Evet. PKK ile mücadele ederken Türkiye’ye desteğimiz sürecek. Şimdiye kadar istihbarat paylaşımıyla birkaç operasyonu kolaylaştırdık. Bizim platformlarımız (hava sistemleri) PKK’ya karşı kullanıldı. Afganistan’daki komutanlarımız ısrarlı bir şekilde bu platformları istiyor. PKK, Türk karakollarına (Aktütün, Dağlıca) saldırdı. Benzeri saldırılar iki kez Afganistan’da ABD askerlerine de oldu. Kayıplar verdik. Çünkü istihbarat yoktu. Hava platformlarımızı Türkiye için Irak’ta tutuyoruz. Bunun bir maliyeti var. Fedakârlık yapıyoruz”.
Yâni Jeffrey’in dediğine göre Amerika çekilmeden lütfedip PKK’yı bitirecekmiş… Zaten Türkiye’ye şimdiye kadar bu konuda çok yardım etmiş..
Peki..
Şimdi Genelkurmay Eski Başkan’larından emekli Orgeneral Doğan Güreş’e dönüyoruz;
Güreş, Türkiye’nin bölünmesini isteyen ABD’nin terör örgütüne yardım ettiğini söylemişti. Habertürk’te 5 Mart 2007’de yayımlanan Basın Kulübü programına katılan Güreş, döneme damgasını vuran şok açıklamalarda bulunmuştu. Doğan Güreş, kendi döneminde, Asayiş Kolordusu Bölgesinde PKK’ya ABD helikopterleri malzeme attığını tespit ettiklerini belirterek, “Hemen helikopteri ’vur’ emri verdim. ABD’li generali de arayarak durumu söyledim. Bunun üzerine PKK’ya yardım etmeyi bıraktılar” dedi. Doğan Güreş, Milliyet’ten Fikret Bila’ya yaptığı açıklamada da, kendi döneminde gerçekleştirilen geniş çaplı sınır ötesi harekatta, PKK’yı Talabani’nin kurtardığını ifade etmişti: “Talabani PKK’lıları kurtardı. 1000 veya 2000 kadar teröristi alıp İran yakınındaki Zeli kampına götürdü”.
Bir dönem Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak görev yapan emekli Orgeneral Edip Başer de PKK’ya ABD’nin yardım ettiğini söylemişti. Orgeneral Başer, katıldığı bir televizyon programında yaptığı değerlendirmelerde şu açıklamalarda bulunmuştu. Washington’un da artık PKK sorununu çözmek istediğini dile getiren Başer, terör örgütünün denklem dışı kaldığını ve ABD’liler açısından da böyle algılandığını kaydetmişti. Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak görev yaptığı dönemde PKK’yla ilgili bilgi ve belgeleri ABD’li askeri yetkililere verdiklerini aktaran Başer, o dönem ellerindeki bir CD’yi de Amerikalılara gösterdiklerini ifade etmişti. Söz konusu CD’de ise PKK’nın Kuzey Irak’ta lojistik destek aldığını gösteren fotoğraflar olduğunu kaydeden Başer, fotoğraflardan birinde ise terör örgütüne malzeme götüren bir aracın ön koltuğunda ABD’li bir yetkilinin oturduğunun görüldüğünü söylemişti.
Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, Cumhuriyet gazetesinden Hikmet Çetinkaya’ya yaptığı açıklamada da şunları kaydetmişti: “ABD’lilerin Öcalan’ı bize teslim edeceğini öğrenmiştim. -Bu duyulursa, operasyon yatar- demişlerdi. Ben de bunu kimseye söylemedim. Öcalan, Kenya’dan getirilirken her aşamada bana bilgi verdiler. Ben hiç ayrıntı sormadım, onlar bir şey söylerse haberim oluyordu. Öcalan’ın teslim edilmesi neyin sonucuydu? ABD bunu neden yapmıştı, hiçbir zaman öğrenemedim. ABD, demokratik bir ülke. İçinde çok değişik güç odakları var.”
Önce Saddam’ı destekle, sonra yok et..
Öcalan’ı destekle, sonra insansız hava araçları ile PKK aleyhine istihbarat paylaşımı yap..
PKK’ya helikopterle silah at, sonra Öcalan’ı teslim et..
Ve günün bomba haberi Osman Öcalan’dan..
03.11.2009 günü TSİ 21:36:00’da “Kanal D Haber, çok ilginç bir de ayrıntıyı da ilk ağızdan öğreniyor”: Osman Öcalan, Türkiye’de siyasi parti kurmak istiyor”.
Ayrıntı şöyle;
“Osman Öcalan 6 yıl önce dağdan ovaya indi. Şimdi de Türkiye’ye dönmek istiyor. Sadece dönmek de değil. Türkiye’de muhafazakar demokrat bir Kürt partisi kurmaya hazırlanıyor. Öcalan’ın kurmayı düşündüğü parti, siyasi yelpazenin merkezinde yer alacak. Hatta Öcalan’a göre bu parti ‘dini boyutu hariç AKP benzeri bir parti’ olacak. Çünkü eski terörist, yeni siyasetçi Öcalan’a göre DTP de PKK da başarısız. Çözüm planları yok. Ona göre DTP Kürt açılımının önünde engel. Bu yüzden, kuracağı partinin hedefinde önce DTP var. Üstelik Osman Öcalan siyasete oldukça iddialı giriyor ve “2 yıl içinde DTP’yi bitiririm” diyor. Öcalan uzun yıllar terör örgütü yöneticiliği yaptı. Kanlı eylemlerin karar vericilerinden biriydi. Yani dönmesi kolay değil. Türkiye’ye girdiği anda tutuklanacak. Ama o herşeye rağmen umutlu. ‘Biz devletten bir girişim bekliyoruz. Dönüp barışa hizmet etmek isteriz’ diyor. Osman Öcalan “demokratım” diyor. Abisi Abdullah Öcalan’ı ve PKK yöneticilerini sert bir şekilde eleştiriyor. Hatta aradan çekilin mesajı veriyor.
En çok da Türkiye’nin bir operasyonundan korkuyor. Ve ilginç bir iddiada bulunuyor. Öcalan’a göre, Türkiye’de travma yaratan “çuval olayı”nın odağında o vardı. Süleymaniye’deki Türk özel Kuvvetleri Ona karşı operasyon hazırlarken, Operasyona karşı çıkan Amerikalılar, Türk askerlerini gözaltına almıştı. Aradan 6 yıl geçti. Şimdi Türkiye’den operasyon değil, haber bekliyor. Hizmete hazırım diyor”.
Kafan karışmış olabilir ey okuyucu ama kronolojiyi hızla ve özetle bir gözden geçirelim..
Duvar yıkılıyor, Amerika tek büyük oluyor.
Keyif artık onun ya; Amerika, dünyaya sınır çiziyor.
Amerika 36’ıncı paralel uygulaması ile Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kuruyor, o süreçte Kürtlerin en büyüğk silahlı gücü olan PKK’yı destekliyor.
“Sap dönüp, saman dönüyor, gün gelip hesap dönüyor”; “durum icabı” bir süreliğine Öcalan istenmiyor, Türkiye’ye teslim ediliyor.
Türk askerinin başına çuval geçirilip “itibardan düşürülüyor”, “meseleye tesir eden faktör” olmaktan çıkarılıyor.
Chuwall, Türk askerinin başına, Amerikalılar tarafından PKK’lı Osman Öcalan için geçiriliyor.
“Amerika Irak’tan çekilmeden PKK sorunu bitecek” noktasına geliniyor..
Çünkü artık Kuzey Irak’ta Amerikan müttefiki bir peşmerge devleti vardır ve PKK’ya “şimdilik” ihtiyaç yoktur..
Ne diyordu bölgenin üç önemli “oryantal”istinden biri olan Mam Celal mektubunda?
“Yüce muhterem kardeşim Abdullah Aziz Apo” ..
O da Barzani gibi, diğerleri gibi bir zamanlar kendisini “vazgeçilmez” zannediyordu, değil mi?
Peki… Kafan karıştı mı?
Ve bütün bunlar olurken “aydın”ın nerede, hangi delikte, hangi kovukta olduğunu eminim sen de benim gibi merak ediyorsun, değil mi aziz okuyucu?
“Kuşum aydın”dan bahsetmiyorum…
Yoksa sen de çoğu gibi, okyanus ötesinde Albay Ralph Peters haritaları çizilirken, ciddiye almamış, gülmüş müydün? 10/11/09
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Hüseyin MÜMTAZ
Bir yanıt yazın