Devrimci Karargâh örgütünü bir yıldır takip eden Emniyet ve MİT, bir istihbarat teşkilatı gibi çalışan örgütün iç yapısını anlamakta zorlandı
Devletin istihbarat birimleri, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda hazırlıklarıyla Sabancı suikastını, tarzıyla da 11 Eylül saldırılarını andıran bir eylem planlayan Devrimci Karargâh örgütünün istihbarat teşkilatı gibi çalıştığını ortaya çıkardı. Ağustos 2008’deki ilk eyleminden bu yana örgütü yakından inceleyen istihbaratçılar, öldürülen Türkiye sorumlusu Orhan Yılmazkaya ile onun halefi Ulaş Erdoğan’ın çalışma tarzını ve örgütün iç yapısını anlamakta zorlandı.
MİT’İN BİLGİ NOTU
Milli İstihbarat Teşkilatı da (MİT) Ergenekon-Devrimci Karargâh bağlantısıyla ilgili olarak Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’e gönderdiği bilgi notunda örgüt hakkında detaylı bilgi bulunmadığını açıkladı. İstihbarat birimleri, örgütün yapısını çözmekte zorlansa da polis, ankesörlü telefonla haberleşen, cep telefonu kullanmayan ve elektronik posta ile talimat almayıp sadece buluşma yeri belirleyen, takip edilip edilmediğini anlamak için sürekli geriye bakıp yolun çaprazını gözleyen ve vapurlarda kalabalık içinde el sıkışırken birbirlerinden, içinde terörist eylem planlarının bulunduğu flash bellekler alan örgüt militanlarını casusluk filmlerinin senaryosunu aratmayacak bir operasyonla yakaladı.
ÇALIŞMA USULLERİ
Örgüt mensuplarının, eylem planlarını kamufle etmek için bir şifreleme sistemi geliştirdiği, Almanya’da bulunan örgüt lideri Serdar Kaya ile de kodlar vasıtasıyla haberleştiği belirlendi. Devrimci Karargâh’ın, istihbarat örgütlerinin çalışma usullerini andıran haberleşme tarzı, terör planlarının arkasında herhangi bir istihbarat teşkilatının bulunup bulunmadığı sorusunu gündeme getirdi. Devrimci Karargâh soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık’ın örgütü bu yönüyle de araştırdığı öğrenildi. Savcı Altınışık’ın, ayrıca uluslararası istinabe çerçevesinde Hollanda, Almanya ve Fransa makamlarıyla yazışmalar yaptığı belirtildi. Hollanda makamları, bir internet sitesinden yayın yapan örgüt elemanlarının gösterilen adreste bulunamadığını bildirdi. Örgütün Türkiye sorumlusu Ulaş Erdoğan’ın Emniyet’teki ifadesinde Devrimci Karargâh’ın ve Almanya’daki örgüt lideri Serdar Kaya’nın Ergenekon ve JİTEM’le bağlantılı olabileceğini ileri sürmesi de kafaları karıştırdı. SABAH’ın elde ettiği belgelere göre Ulaş Erdoğan, bu iddiasına, Ayhan isimli biriyle yaptığı ilginç bir görüşmeyi dayanak gösterdi.
ERGENEKON İDDİASI
İstanbul Emniyet’inin Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği 3 Ekim 2009 tarihli fezlekeye göre, Ulaş Erdoğan, Devrimci Karargâh lideri Serdar Kaya’nın JİTEM yetkilileriyle görüştüğünü ileri sürdü. Erdoğan, Serdar Kaya’ya istediği takdirde DYP eski Genel Başkanı Mehmet Ağar’ı uzun namlulu silah ile vurabileceğini söylediğini de öne sürdü. Ancak Erdoğan’ın iddiasına göre Serdar Kaya bu teklifi kabul etmedi. Ulaş Erdoğan, polisteki ifadesinde bu durumun Devrimci Karargâh örgütü ile Ergenekon arasında bağlantı bulunduğu yönünde bir kuşku doğurduğunu söylüyor.
DEV-SOL VE DHKP-C’NİN MİRASINI SÜRDÜRMEK İSTİYORLARDI
Fezlekeye göre Ulaş Erdoğan, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki uçak bakım şirketinde işe girdikten sonra örgütün yurtdışındaki lideri Serdar Kaya’nın isteğiyle 30 Nisan’da Hırvatistan’a gitti. Yurtdışına çıkış yaparken kardeşi Şenol İskender Erdoğan adına tanzim edilmiş sahte pasaportu kullandı. Erdoğan, Hırvatistan’da Serdar Kaya’nın yanı sıra Rıza ve İlhan adlı, soy isimlerini bilmediği iki kişiyle görüştü. Bu kişiler, Erdoğan’a sol örgütlerin artık beklenen etkiyi yaratan eylemler yapamadıklarını, sol hareketin pasifize olduğunu ve “ucuz Beyoğlu solculuğuna” dönüştüğünü söylediler ve Erdoğan’dan Devrimci Karargâh adlı yeni örgütün neferi olmasını istediler. Devrimci Karargâh soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık’ın tespitlerine göre örgüt, Dev-Sol ve DHKP-C’nin mirasını sürdürmek istiyordu. Ulaş Erdoğan, Hırvatistan’da Serdar Kaya’dan aldığı talimatlar doğrultusunda devrimci görüşleri savunan lise öğrencileriyle görüştü ve yüze yakın genci etrafına topladı. Bu gruptaki gençler, Erdoğan’ın iddiasına göre 27 Nisan 2009’da Bostancı’daki çatışmada öldürülen Orhan Yılmazkaya’nın izinden gitmek istediklerini söylüyorlardı.
Sabah
Yazıları posta kutunda oku