Türk “barış” Kuşu’nun kanat çırpma, uçma hızına ve konduğu yerlere yetişemiyorum..
Kuşumuzun Ermenistan, Kuzey Irak ve Kıbrıs’tan sonra bu seferki durağı Yunanistan..
Fatih Çekirge’nin fiziki görünümü sizi aldatmasın, son derece romantik ve duygulu bir yazı üslûbu vardır. 6 Kasım 2009 günlü yazısında Yunanistan’ın yeni Başbakanı Papandreu’ya Başbakan Erdoğan tarafından gönderilen mektubu şöyle aktarıyordu:
“Atina’da bizi dostluk rüzgârları karşılıyor… Bağış, Papandreu’ya Candan Erçetin’in Yunanca şarkılar söylediği bir cd’sini hediye ediyor…Görüşme işte böyle bir atmosferde başlıyor… Ve Papandreu, Başbakan Erdoğan’ın mektubunda önerdiği şeylere şu cevabı veriyor: ‘Evet, bunları kabul ediyorum ve gerçekleştirmek için gerekeni yapacağız.’
Ege’nin bir kıyısından diğerine doğru uçarken, Egemen Bağış, Başbakan’ın mektubuyla ilgili detayları aktarıyor…”
Biz mektubun içeriğini, Çekirge’nin teatral üslubundan arındırarak, Gazete Habertürk’ten Sevil Küçükkoşum’un verdiği şekliyle aktaralım.
“Türkiye-Yunanistan arasında Yüksek Düzeyli İstişare Konseyi kuralım.
Ege sorununun çözümü için yürütülen görüşmeleri artık bir noktaya taşıyalım.
Kıbrıs müzakerelerinde çözüme ikna etmek için siz de Kıbrıs’ı daha yakın markaja alın.
Yasadışı göç konusunda sorunları çözmek için birlikte hareket edelim.
Ekonomik kriz yaşanırken, turizm ve ticaret alanında daha fazla işbirliği yapalım.
Güven arttırıcı önlemleri arttıralım.
Türkiye için AB’de tam üyelik dışında alternatif yok. Bu konuda şimdiye kadar gösterdiğiniz destekten memnuniyet duyuyoruz”.
Çekirge ise sahneyi şu kelimelerle tasvir ediyor;
“İşte Bağış’ın Candan Erçetin’in Yunanca şarkılarla doldurduğu CD’yi Papandreu’ya hediye etmesi zihnimde şu başlığı tetikliyor: -Bu nota başka nota-DOSTLUK ELİ UZATTIK BARIŞ CEVABI ALDIK”
Ben tek kelime Elenica bilmediğim için Candan Erçetin’i de artık dinlemeyeceğim..
“Atina’da bahardan kalmış bir hava var…Sokaklarda geziyoruz, kafelerde oturuyoruz… Soranlara Türk olduğumuzu söylüyoruz…Gülümsemeler, espriler, kelimenin tam anlamıyla sıcak bir atmosfer…Biliyoruz ki zaten iki halk arasında bir mesele yok…Çünkü iki halkta Ege’nin evlatları…Aynı şeyi Egemen Bağış da söylüyor…Ve ekliyor: ‘Sayın Mehmet Ali Talat’ın görev süresi Nisan’da doluyor. Altı ay var. Eğer bu altı ay içerisinde kalıcı bir ilerleme olmazsa altı aydan sonra çözümü beklemek saflık olur’.”
Aynı günün akşam saatlerinde ajanslara Yunanistan’ın konu ile ilgili açıklaması düşüyor; “(www.internethaber.com)
“Yunanistan Hükümet Sözcüsü Yorgo Petalotis, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu’ya gönderdiği mektubun zamanı geldiğinde yanıtlanacağını söyledi. Petalotis yaptığı basın toplantısında, gazetecilerin söz konusu mektuba ilişkin sorularını yanıtladı. ‘Başbakan Erdoğan’ın mektubunun içeriğinin neden kamuoyuna açıklanmadığı’ sorusunu yanıtlayan Petalotis, mektubun Türkiye’nin Atina Büyükelçisi tarafından, Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Dimitris Druças’a verildiğini belirtti. Petalotis, mektuba zamanı geldiğinde yanıt verileceğini ve bunun kamuoyuna açıklanacağını söyledi. ‘Türkiye’nin de her ülke gibi, kendi görüş ve yaklaşımları olduğunu, Yunanistan’ın da kendi istikrarlı tezleri bulunduğunu’ vurgulayan Sözcü, ‘Çok dikkatli bir biçimde uygulanan dış politikanın bu çerçevede yürütüldüğünü’ kaydetti. Petalotis, ‘Yunan hükümetinin Başbakan Erdoğan’ın istediği biçimde, kapsamlı bir diyaloğa gidilmesine ilişkin yaklaşımının’ sorulması üzerine ise ‘Hükümet, tüm dış politika konularında, Yunanistan’ın çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Türk-Yunan ilişkilerinde de çok dikkatli adımlar atıyor. Herkes istediği şeyi arzu edebilir, ancak Yunan Hükümeti kararlı bir biçimde attığı adımlarla kendi dış politikasını yürütüyor’ dedi. Sözcü, Hükümetin, Türkiye ile söz konusu diyaloğa girmesi olasılığına ilişkin soruyu da ‘Tabii ki hayır. Ön koşullar olmadan hiçbir diyalog olmaz’ şeklinde yanıtladı”.
Sen ey okur Petalotis’in yukarıdaki sözlerinde hiç, Çekirge’nin aktarış üslûbuyla laylay lom yaklaşımı seziyor musun?
Bağış’ın götürdüğü söylenegelen ve içeriği “Yunan kamuoyuna açıklanmayan mektup” meğer Türkiye’nin Atina Büyükelçisi tarafından, Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Dimitris Druças’a verilmiş.
Ve Petalotis Yunan hükümetinin “Tüm dış politika konularında, Yunanistan’ın çıkarları doğrultusunda hareket ettiğinin” altını çiziyor, “Herkes istediği şeyi arzu edebilir, ancak Yunan Hükümeti kararlı bir biçimde attığı adımlarla kendi dış politikasını yürütüyor” diye ekliyor ve “mektuba zamanı geldiğinde yanıt verileceğini ve bunun kamuoyuna açıklanacağını“ söylüyor.
“Ufak” bir ayrıntı; Çekirge yazısında, Bağış’ın Papandreu’ya şunları aktardığını yazıyor.
“Kıbrıs sorunun çözümü için biz Sayın Mehmet Ali Talat yönetimini teşvik ediyor ve cesaretlendiriyoruz. Siz de lütfen aynı teşviki Güney Kıbrıs Yönetimi için yaparsanız sorunun çözümü gerçekleşir”.
Talât kim;
15 Kasım 1983 günü bağımsızlığı ilân edildiği zaman muhalif çaresizliğinden ağlayan KKTC’nin şimdiki “Cumhurbaşkanı”.
Ve KADEM’in geçen hafta yaptığı kamuoyu yoklamasına göre KKTC halkının tam % 78’i şu anda “Bağımsız Devlet” istiyor.
Şimdi soru şu; Yunanistan da acaba Talât gibi Güney Kıbrıs’ta “bağımsızlık istemeyen” bir Cumhurbaşkanı adayı bulabilecek mi ki, Talât ile anlaşsınlar?
Aksi halde nasıl anlaşacak-uyuşacaklar?
Yoksa şimdiki görüşmecilerin “uyuştukları tek nokta” BAĞIMSIZ RUM CUMHURİYETİ’nde asimile edilen Türkler modeli mi?
Bu model akla kaçınılmaz olarak 1981’den beri AB üyesi olan Yunanistan’ın aynı tarihten bu yana AB vatandaşı olan Batı Trakya Türkleri’nin durumunu getiriyor..
Farkında mısınız, Çekirge’nin, Bağış’ın içeriğini anlattıkları, ama Yunan kamuoyuna içeriği henüz anlatılmayan mektupta Batı Trakya ve Ege Adalarından hiç söz edilmiyor..
Batı Trakya’dan şu ilginç haber, Çekirge’nin yazısından sadece bir gün önce geldi..
“Yunanistan Genel Kurmay Başkanlığı’nın Uluslararası İlişkiler Enstütüsü ile yaklaşık iki yıldan bu yana Yunanistan’ın çeşitli yerlerinde bulunan Kolordu’larıyla birlikte düzenledikleri, “Yakın Jeopolitik Çevre ve Bölgesel Güvenlik. Mevcut durum ve Beklentiler” adı altında başlıklarla, Yunan Ordusunda görevli Subay ve Astsubayların eğitilmeleri ve geniş coğrafya bölgesinde gelişen oluşumlar hakkında bilgi sahipleri olmaları amaçlanmaktadır. Böylece, ordu personelinin geniş bir alanda siyasi ve Jeopolitik olarakta yaşanan gelişmeler hakkında fikir sahibi olmaları için bu tür toplantıların yapıldığı belirtiliyor. Bu toplantılardan biri de Pazartesi günü Gümülcine’de Rodop Valiliği toplantı salonunda Gümülcine’de konuşlanan 29. Mekanize Piyade Tugayı’nın öncülüğünde gerçlekleşti. Üç gün süren toplantıya, İskeçe’de bulunan 4. Kolordu’ya bağlı birliklerden Subaylar ve Astsubaylar orduda görevli personel katıldı. Üç gün boyunca yaklaşık 300 personelin takip ettiği toplantıların konuşmacıları, Atina’dan Pandio Üniversitesi’nden öğretim görevlileri konuşmacı olarak katıldılar.
Üç gün boyunca ele alınan konuların arasında, Batı Trakya Türk Azınlığı’nı, Türkiye Cumhuriyeti İç ve Dış Politikası, Türkiye’nin Balkanlar’da ve geniş Bölgede Rolü, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Osmanlı Açılım Politikası gibi enteresan konular gündem maddelerini oluşturdu.
Konuşmacılar azınlığın da yakından tanıdığı azınlık konularını iyi bilen ve analiz eden Angelos Sirigos, Konstandinos Filis gibi öğretim görevlileri bulunuyordu.
Sirigos’un söylediklerine bakılacak olursa, Batı Trakya’da yaşayan azınlık insanının büyük çoğunluğunun Çingenelerden oluştuğu ve diğer müslümanların da Rus-Türk savaşları sırasında Bulgaristan’dan 1870 yılında geldiklerini savunuyor.
Ancak Türkiye’nin bölgede amaçladığı, Trakya’nın birlikte yönetimini sağlamak olduğunu söyleyen Sirigos, Gümülcine’de bulunan Başkonsolosluğun 1930 yılında izinsiz buraya yerleştiği ve bu güne kadar da elde etmek istediğini başardığının altını çizdi.
Bu bölgede bulunan 120 bin azınlık insanının 105 bininin burada yaşadığını ve diğerlerinin Yunanistan’ın değişik yerlerinde yaşadıklarını ve bu azınlık insanlarının Türk asıllı değil Türkçe konuşanlar olduğunu söylemesi dikkat çekti. Böylece netice itibarıyla azınlığın bırakın müslüman olmasını artık kökenini de inkar eden Sirigos’un, gerçek tarihi tersten ve büyük körlükle okuduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Sirigos bununla da kalmadı ve Rodop’un kuzeyinde yaşayan insanların Pomak olduklarını ancak 30 yıl önce Pomakça konuştuklarını ancak bu gün bölgede yürütülen Türkleştirme politikası neticesinde bu insanların Türkçe konuştıuklarını söyledi.
Sizin anlayacağınız Sirigos, sanki buralarda Yunanistan varmış, buralarda batı Trakya Türkleri diye bir insan topluluğu yokmuş, sanki müttefik güçler Büyük Yunanistan’ı yaratırken batı Trakya’da buna peşkeş çekilmemiş gibi konuşuyor”. (www.trakyanethaber.com; www.birlikgazetesi.info- 5.11.2009)
Ne yapalım, elimizde geldiğince Türk Barış Kuşu’nun uçuş hızına yetişmeye gayret ediyoruz.. 08/11/09
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
mumtazbay@hotmail.com
Hüseyin MÜMTAZ
Yazıları posta kutunda oku