|
Yeni açılım Kıbrıs’ta. Önce Ermenistan’la protokol ardından Suriye ve Irak’la ekonomik entegrasyon, ortak kabine toplantıları.Ak Parti hükümeti, “komşularla sıfır sorun” konusunda adım üzerine adım atıyor.Sırada ise belli ki Kıbrıs var. | ||||||
|
||||||
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hafta sonunda Kıbrıs’la ilgili ülkelerle görev yapan Türk Büyükelçileri Ankara’ya topladı. Kıbrıs’ta izlenecek “yol haritası” üzerinde çalışıldı.
Şimdi ortaya çıkan görüşler, KKTC ile masaya yatırılacak. Özgürgün’ün heyette olması önemli. Çünkü KKTC Dışişleri Bakanı, Talat’ın Ankara’ya yaptığı bir önceki ziyarete katılmamıştı. Gerekçe olarak da Talat’ın, gerek Rum Kesimi ile yaptığı barış görüşmeleri, gerekse Ankara ile temaslarında, KKTC hükümetini “devre dışı bırakma eğilimi” gösterilmişti. Şimdi Kıbrıs’ta sürecin sonuna gelinmiş, iş ciddileşmiş olmalı ki KKTC ekibi farklı partilerden olan Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın içinde bulunduğu heyetle Ankara’ya geliyor. Ancak görüş ayrılıkları yine de tam olarak gide rilmemiş olmalı ki Ankara’da tüm resmi görüşmeleri birlikte yapacak olan Talat ve Özgürgün Başkent’e farklı zamanlarda gelmeyi tercih ediyorlar. ANKARA İKİLEMDE: GÖRÜŞMELER DEVAM MI, İKİ DEVLET POLİTİKASI MI? KKTC’deki hükümet ile Cumhurbaşkanı arasındaki görüş ayrılığı, aslında Ankara’nın da bugünlerde içinde bulunduğu ikilemi gösteriyor; Türk tarafı artık karar aşamasına geldi. İkilem şu; Talat’ın Kıbrıslı Rum Lider Hristofyas ile yaptığı görüşmelere devam mı? Yoksa Kıbrıs’ta KKTC’nin yaşamasını sağlayacak iki devletli çözümü Türk tarafının resmi politikası haline getirmek mi? Hafta sonunda KKTC’de bu konuyu KKTC hükümetinin açısından görme fırsatı buldum. Başbakan Derviş Eroğlu, doğrudan “görüşmelere hayır” demiyor. Ancak “görüşmelerin yürümediğini” de saklamıyor. İşte Eroğlu’nun sohbetimizde söyledikleri; “Rumlarla görüşmeler iyi gitmiyor. Son olarak bu hafta yapılan mülkiyet konusundaki görüşmede, işler kopma noktasına kadar geldi..” Eroğlu’na göre, görüşmeler “uluslararası baskı” nedeniyle yürütülmeye çalışılıyor; “ABD, AB, BM Güvenlik konseyi sürekli görüşün diyor. Ancak bugüne kadar kaç defa anlaşmalar ortaya çıktı, kaç defa imzalar atıldı. Bunların hiçbiri uygulanmadı. BM’nin eski Genel Sekreterlerinden P eres De Cuellar’ın ortaya koyduğu anlaşmayı o dönemde Başbakan olduğumdan bizzat ben Meclis’ten geçirdim. Ama ne oldu? Rumlar itiraz etti. Hiçbiri uygulanmadı.” Eroğlu, bugün referandum olsa Kıbrıs Türk halkının daha önce çoğunlukla onayladığı Annan planına bile “hayır” diyeceğini düşünüyor; “Dün evet diyenler, bugün pişman. Kamuoyu araştırması yaptırdım geçenlerde, nüfusun sadece yüzde 15’i federasyondan yana. Yüzde 85’i iki devlet istiyor.” Eroğlu, Cumhurbaşkanı Talat’la görüş ayrılıklarını da saklamıyor; “Talat’a görüş dedik ama her şeyi yap biz de altına imza atalım demedik. Talat, kendi görüşlerini değil, halkın görüşlerini dikkate almalıdır müzakerelerde…” KOSOVA ÖRNEĞİ “Konjonktür diye diye bugünlere geldik. Ama bakın, Kosova bağımsız bir devlet oldu. Türkiye dahil pekçok ülke de tanıdı. Rusya da Gürcistan’dan bağımsızlık ilan eden Osetya’yı, Abhazya’yı tanıdı. Kıbrıs’ta ise iki devlet olmaz diyorlar. Ama oldu işte. 74’ten beri zaten iki devlet var Ada’da. Rum ve Türk tarafları arasında artık gidiş-geliş de başladı. İki devlet yan yana yaşayabilir..” KKTC DIŞİŞLERİ BAKANI: “KIBRIS SORUN DEĞİL, SORUN DİYE DAYATILIYOR” KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün de sohbetimizde ilginç bir saptamada bulundu; “Kıbrıs aslında bir sorun değildir. Sadece, Türkiye’ye sorun diye dayatılıyor…” Dışişleri Bakanı’ndan bunu biraz açmasını istedik. Bize Ada’nın Türkiye açısından strat ejik önemini hatırlattı; “Ne istiyorlar? Kıbrıs’tan Türk askeri çekilsin. Ancak eğer Türkiye, Kıbrıs benim için stratejik öneme sahiptir diyorsa, o zaman kapsamlı Türkiye’nin de haklarını koruyacak bir anlaşma olmalı. Kıbrıs bir sorun değil, Türkiye’ye sorun gibi dayatılan bir konudur.” Özgürgün, Hristofyas ile Talat arasındaki halen devam eden görüşmeler hakkında da bilgi veriyor. KKTC Dışişleri Bakanı’nın çizdiği tablo, tarafların değil anlaşmak yakınına bile gelmelerinin pek de mümkün olmadığını gösteriyor. İşte Özgürgün’ün cümleleriyle, görüşmelerdeki dört ana başlık; Garantiler, harita, mülkiyet, yetki paylaşımı konusundaki son durum; Garantiler ve güvenlik: Türk tarafı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamından yana. Bu çerçevede, hem Türkiye’nin, hem de diğer garantör ülkeler İngiltere ve Yunanistan’ın bu statülerinin korunmasından yana. Rumlar ise “AB üyesi olduk. Başka garantiye gerek yok’ görüşünde. Ama sadece Rumlar ve Yunanlılar AB üyesi. Türkiye değil. Toprak: Rumlar hala “İşgal altındayız. 250 bin Rum, anlaşma olduğunda eskiden yaşadıkları yerlere dönmeli” diyorlar. Ancak bu 250 bin Türk’ün yerlerinden olması anlamına geliyor. Eğer Rumlar’ın tümü Türk bölgelerine dönerse biz de Beşparmak dağlarına çıkar, orada yaşarız herhalde. Toprak konusunda iki kesimliliği bozacak hiçbir düzenleme kabul edilmemeli. Şu anda Türk tarafı Ada’nın yüzde 36’sını kontrol ediyor. Yapılacak ancak küçük sınır düzenlemeleri olabilir. Mülkiyet: Rum tarafı, h erkes tek başına mülkiyet hakkına sahiptir diyor. Konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüp bireysel insan hakkı bağlamında bakmak istiyor. Ancak bu yapılırsa Kıbrıs’ta sorun çözülmez, aksine çatışma çıkar. 1974’te doğanlar bugün 35 yaşında. Yaşadığı yeri yurdu biliyor. Şimdi nasıl bu kişilere ‘gidin kendinize başka yer bulun’ diyeceksiniz. Üstelik dünyanın her tarafında uygulanıyor. Mülkiyet hakkı kamu yararına sınırlandırılabilir. Biz de bu nedenle, mülkiyet konusunda tazminat ve takas sistemini savunuyoruz. |
Bir yanıt yazın