CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollerin Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından ciddi sakıncalar taşıdığını söyledi.
AA
Ankara– TBMM Genel Kurulunda, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun protokoller konusunda bilgi vermesinin ardından CHP Grubu adına konuşan Şükrü Elekdağ, Ermenistan konusunda Türk Hükümeti tarafından izlenen politikaların Azerbaycan ile derin bir krize yol açtığını söyledi.
Elekdağ, Protokollerin TBMM’ye onay için ancak Karabağ sorununun çözümünden sonra getirileceği yolunda verilen teminata rağmen, tutum değiştirilerek protokollerin Meclise sevk edileceği yolundaki açıklamaların, Azeri tarafındaki kuşku ve endişeleri artırarak krizi tırmandırdığını anlattı.
Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan milli maçında Azerbaycan bayraklarının stada alınmamasının da Azerbaycanlıları rencide ettiğini ifade eden Elekdağ, şöyle konuştu:
”Bayrak bir milletin şerefidir. Başka bir ülkede oynanan maça Türk bayrakları sokulmasa, biz buna nasıl bir tepki gösterirdik? Cumhurbaşkanı Gül Erivan’daki maça gittiğinde, tribünlerde protestocular Yukarı Karabağ bayrağını sallıyordu. Ona itiraz etmek hatırınıza gelmedi. Ama, Azerbaycan bayrağının stada alınmasını engellediniz. Yasak kararının, Ermenistan’ın FİFA’ya müracaatı sonucunda alındığı iddiası mazeret değildir. Yasak kararını ilk alan Hükümettir. Ermenistan;ın aklına bu işi sokan Türk Hükümetidir. Kardeşlerimizin duygularını bu kadar incitmemizin sebebi nedir? Kime yaranmak istiyoruz? Bursa’da yapılan uygulama ne kadar yanlışsa, Bakü’nün kurtuluşu uğruna şehit olan Türk askerlerinin kabirleri üzerinde dalgalanan Türk bayraklarının şehitlikten kaldırılması da o denli yanlıştır.”
Elekdağ, Ermenistan ile iyi komşuluk ilişkileri kurulmasının önemli olduğunu, ancak, bu amaçla Azerbaycan’ın küstürülmesi ve kaybedilmesi tehlikesinin yaratılmasının asla akılcı bir tutum olmadığını kaydederek, ”Nerede kaldı komşularla sıfır sorun politikası? Halihazır uygulamanın kaş yaparken göz çıkarmaktan farkı yoktur. Zira, Azerbaycan’ın Türkiye’nin ulusal stratejisindeki yeri ve katkısı, o denli önemlidir ki kaybı halinde telafisi imkansızdır. Zarar gören ve görecek olan sadece Türkiye-Azerbaycan ilişkileri değil, aynı zamanda Türkiye’nin, Türk dünyası politikası da olacaktır. Azerbaycan’ın olmadığı bir Türk dünyasını tasavvur edebiliyor musunuz?” dedi
“Tarih komisyonunu tanımı…”
Ermenistan ile imzalanan protokollerin ulusal çıkarlar açısından çok ciddi sakıncalar taşıdığını savunan Elekdağ, Kars Antlaşması’nın protokollerde zikredilmemesinin, Türkiye’ye ciddi hukuki zemin kaybettireceğini, hatta sınır konusunun tartışmaya açılması potansiyelini dahi taşıyacağını söyledi.
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Ermenistan devletinin ilk olarak Kars Antlaşması’nı tanımadığını açıkladığını belirten Elekdağ, ”Peki, bugün, bu konudaki tutumunu değiştirmiş midir? Hayır. Çünkü, Erivan’ın Türk topraklarına yönelik talepleri, Ermenistan devletinin kurucu belgelerinde açıkça yer alıyor. Ermenistan, Bağımsızlık Bildirgesini ve Anayasasını değiştirerek, Türkiye’den toprak talebinde bulunan ifadeleri değiştirecek mi? Kesinlikle hayır. Erivan’ın böyle bir niyeti yok” diye konuştu.
Elekdağ, Kars Antlaşması’nın geçerliliğinin protokol metninde belirtilmemesinin yaratacağı bir diğer sakıncanın da Türkiye’nin Nahcivan üzerindeki hak ve sorumluluklarından feragat etmesi sonucunu doğuracağını ileri sürdü.
Protokollerle kurulması öngörülen Tarih Alt Komisyonu’nun görev tanımının muğlak olduğunu, oysa işlerliği olan bir tarih komisyonu kurulmasının Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesinde merkezi bir rol oynayacağına işaret etti.
“Türkiye, Ermenistan için bir nefes borusudur”
Elekdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Bunun sebebi, Türk ve Ermeni ulusları arasındaki ilişkileri 94 yıldır zehirleyen olgunun Ermeni tarafının soykırım saplantısı olmasıdır. Bu nedenle, tarafların 1915 olaylarına ortak bir tarih perspektifinden bakmaları sağlanamadığı sürece aralarındaki kan davasının sürüp gideceği açıktır. Bu durumda, iki ulusun yaşadıkları beşeri faciaya ilişkin gerçeklerin bilimsel araştırma yoluyla gün ışığına çıkarılmasını zorunlu kılıyor. Tarih Komisyonun işlevini yerine getirmesinin, taraflar arasında iyi ve sağlıklı ilişkiler kurulmasında kilit bir rol oynayacağını ortaya koyuyor. Ne var ki, protokollerle bir tarih alt komisyonu kurulması öngörülmüş, fakat bunun görev talimatında komisyonun görevinin açıkça 1915 olaylarını inceleyip gerçekleri ortaya çıkarmak olduğu belirtilmemiştir. Bu affedilmez bir hatadır. Zira, komisyonun görevi konusunda yaratılan boşluk nedeniyle Ermeni tarafı şimdiden bu hususu istismar etmeye başlamıştır. Cumhurbaşkanı Sarkisyan ve Dışişleri Bakanı Nalbantyan verdikleri demeçlerde, kurulacak alt komisyonun, soykırımı araştırmak gibi bir görevi olmadığını, soykırımın tarihi ve kanıtlanmış bir olgu olduğunu, bu nedenle tartışılmasının kesinlikle söz konusu olmadığını ve Türkiye aleyhine soykırım kampanyasını eskisi gibi sürdüreceklerini belirtiyorlar. Türkiye elindeki etkin kozu heba etmiştir.”
Ermenistan’ın ağır ekonomik sıkıntı ve yoğun işsizlik nedeniyle sürekli göç verdiğini, yoksulluk çemberini kıramadığını ve Türkiye’yi, ”nefes borusu, denizlere ve Batı ile entegrasyona açılan bir kapı’‘ olarak gördüğüne dikkati çeken Elekdağ, ”Sınır kozu, Türkiye’nin elinde olağanüstü güçlü bir siyasi kaldıraca dönüşüyor. Bu imkana sahip olan Türkiye, Ermenistan ile çıkarları koruyan bir mutabakat sağlamalıydı. Oysa bunun tam tersi olmuş, ortaya ülkemiz açısından ciddi sakıncalar taşıyan bir anlaşma çıkmıştır’‘ dedi.