AB’nin derdi ne?!..
AB’nin yıllık “İlerleme Raporu” açıklandı. Türkiye’ye verilen kırık notlara alıştık. Ama talepler gittikçe abartılıyor!
Rapordaki saptamaların en can alıcısı Atatürk’le ilgili. Sanmayın Cumhuriyetin kurucusunu ismini anarak kutlayan, Atatürk’ün dönüşüm, çağdaşlaşma ve aydınlanma devrimlerine atıflar ve övgüler yapılıyor! Tersine, “Atatürk’ü Koruma Kanunu” tekrar(?) eleştiriliyor! Düşünce özgürlüğü(!) açısından AB normlarına göre Atatürk’e hakaret serbest olmalıymış!.. Ayrıca “alfabemiz” değişmeliymiş!.. AB yıllar önceki taleplerini yineliyor. Yine düşünce özgürlüğü(!) kapsamında “q, x, w” harflerinin alfabemize katılması isteniyor!..
AB, taleplerindeki çifte standardı görmezden geliyor! Hitler hakkında olumlu söz ve yazıları hapisle cezalandıran Almanya ve M. Mutlu’nun yazdığı diğerleri, ayrıca Yunanistan’ın Yunan alfabesi kullandığı sanki unutulmuş!.. Elbette bunların unutulduğu varsayılamaz. Ama o zaman da bu işte kasıt olduğu düşüncesinin akla gelmesi doğaldır.. Her ne kadar bazıları Sevr’in hortlatılması, Türkiye’nin bölünmesi korkusunu paranoya olarak görse de AB’nin böyle endişeleri adeta bilinçle körüklediği de ortada…
***
Gelişmeler ABD başkanlarından Wilson’un 1912’de açıkladığı ünlü ilkelerini anımsatıyor. ABD’yi rotasını değiştirerek dünya politikasına ağırlığını koymaya yönelten Wilson’dur. Hedef zayıf ülkelerin petrol, maden ve stratejik tarımsal ürünlerine ulaşmak amacıyla ulusal pazarlarına diplomasiyle veya zor kullanarak girmekti. Daha 1897’de Osmanlı topraklarında petrol saptanmıştı. İngilizlerin Kuveyt’te 1900’de petrol çıkarmasıyla batı uyanmıştır. Bu çerçevede güçsüzlerin hamisi sayılan Wilson, Osmanlı topraklarının doğusunda Ermenistan’ın, güney doğusunda Musul ve Kerkük’ü kapsayan bir Kürt devletinin kurulmasını önermişti! Kapitalist sömürgeciliğin paylaşım kavgasıyla başlayan 1. Dünya Savaşı bu projeyi büyük ölçüde gerçekleştirdi! Osmanlı parçalandı. Orta Doğu’da başta Irak, yeni manda devletler kuruldu. Osmanlı toprakları Ankara ve çevresi dışında tümüyle işgal edildi. Anadolu ve adalar Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar ve İngilizler arasında paylaştırıldı. AB’nin aşağılanmasında beis görmediği Mustafa Kemal ve başlattığı Kurtuluş Savaşı olmasa, belki bugün bize bırakılan Ankara ve çevresinde bile özgürce yaşama şansımız olmayacaktı!..
ABD’nin Irak ve NATO’nun Afganistan işgalleri, Türkiye’nin dış politikada Kıbrıs, K. Irak, Ermenistan ve İstanbul’da ökümenik Patrikli Bizans devleti(!) kıskaçlarıyla karşılaşması, kapitalizmin uzun vadeli eski projelerinden vazgeçilmediği izlenimi veriyor. Akla Musul konuşulurken başlayan Şeyh Said isyanı, Hatay sorunu sırasındaki Dersim ayaklanması, Kıbrıs’a çıkıldığında başlayan ASALA ve GAP gerçekleşirken karşılaştığımız PKK terörü geliyor.
K. Irak yönetimi ve ABD, ismi sonradan “Milli Birlik Projesi”ne dönüştürülen açılımla(!) PKK’ya ve K. Irak’a Türkiye’nin karşılıksız(!) tavizler vermesine çalışıyorlar. Güçsüz Ermenistan’a ekonomik desteğin Türkiye’den sağlanması isteniyor. ABD, AB, Rusya baskı kuruyor… Tek direnç askerden geliyor! TSK boşuna yıpratma kampanyalarının hedefi yapılmıyor!.. AB, parti başkanları hegemonyasının Türkiye’de demokrasiyi boğduğuna hiç değinmezken, Ergenekon ve Gül’ü pohpohluyor!.. Medya cezalarının kınamasıysa kandırmaca kokuyor!
***
Elbette barışa odaklanmalıyız. Ama Türkiye’nin bölünmesi pahasına değil!.. TSK ve Atatürk’ün sürekli hedef alınması AB karşıtlığını güçlendiriyor. Batılı müttefiklerimiz ve AB ekonomik zayıflıklarımızdan yararlanarak hedeflerine Atatürk’ü ve TSK’yı koymakla yanlış yaparlar… Tabii politik ve ekonomik gerekçelerle suskun kaldıkça AKP de!..
Dışarının ekonomik desteği aşı değil, uyuşturucudur! Atatürk’ün sözleri unutulmasın! “Ulusal mücadelenin amacı tam bağımsızlıktır! Tam bağımsızlık ancak mali bağımsızlıkla gerçekleştirilebilir!”
Çok sıkıştırılırsa, Türkiye’nin ne yapacağı kestirilemez!.. |