Namık Sevik mi, İslam Çupi mi, yoksa bunların dışında birisi mi pek emin değilim; ancak spor yazarlarının pîrlerinden birisi “futbol”u şöyle tarif etmiştir: Ortada bir kabak, peşinde yirmi iki avanak, ağzında düdük üç tane salak ve tribünde bir sürü dangalak…
Dün gece Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan Dünya Kupası Eleme Maçını, özellikle de Bursa seyircisini izlerken ne yalan söyleyeyim yukarıdaki meşhur futbol tarifi geldi aklıma. Nedeni şu:
Rivayete göre; Bursa Valiliği, maç sırasında stada Azerbaycan bayraklarının girmesini önce yasaklamış, sonra izin vermiş. Ancak daha sonra FIFA’nın emriyle tekrar yasaklayınca, Bursa Atatürk Stadı’na bir tek Azerbaycan Bayrağı bile girememiş. Oysa eğer tribünlerdeki binlerce Bursa seyircisi, özellikle de Texas Grubu, dangalaklığı bırakıp biraz saksıları çalıştırsalardı, Atatürk stadına dev bir Azerbaycan Bayrağı yerleştirip, kardeş Azerbaycan halkına yüksek sesle “YANINIZDAYIZ ÇÜNKÜ BİZ KARDEŞİZ” mesajı vermeleri içten bile değildi!
Peki, nasıl olacaktı bu iş? Şöyle olacaktı: Özel olarak seçilmiş belli sayıdaki seyirci grubuna Azerbaycan Bayrağı’nın renklerinden oluşan elbiseler giydirilip, bu seyirciler dikkat çekmemek için tek tek stada girdikten sonra tam da şeref tribününün karşısındaki yerde, yani Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın tam karşısında toplanıp dev bir Azerbaycan Bayrağı oluşturacak biçimde oturabilirlerdi. Ancak serde futbol seyircilerinde sık görülen bir hastalık olan DANGALAKLIK olunca böyle yaratıcı fikirler de hayata geçirilemiyor işte. Onlar nedense hep düz mantıkla düşünüp zor şeylerin peşinde koşuyorlar. Taha Akyol’un bugünkü (15 Ekim 2009) Milliyet’te bulunan “Bursa Notları” başlıklı makalesinden öğreniyoruz ki; bir grup Bursalı genç, planör kiralayıp Bursa Atatürk stadına inmeyi ve Azerbaycan bayrağı açmayı planlarken yakayı ele vermişler! Vay babam vay…
Oysa bu gençler, Fenerbahçeli Rambo’yu bile görevlendirselerdi inanın çok daha pratik ve kolay bir eylem gerçekleştirebilirdi! Kim bilir belki de stadın zemininden, orta yuvarlağın ortasından başını çıkarır Azerbaycan bayrağını orta yuvarlağa dikiverirdi FB’li Rambo! Çünkü Rambo, bu eylemi daha önce yapmış birisidir. Ulubatlı Hasan Misali Ali Sami Yen’in ortasına bayrak diktiğini ve Hezarfen Ahmet Çelebi misali Mustafa Denizli’nin üstüne uçtuğunu hep birlikte görmedik mi Rambo Okan’ın?
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ı ürkütmemek düşüncesiyle! Bursalı Erkek Çocuklara “Kılıç-Kalkan” yerine kız çocuklarına “Bursanın Ufak Tefek Taşları” oyununu oynatanların baskısıyla mıdır nedir bilmiyorum ama dün akşamki Bursa seyircisini hiç beğenmedim ben! 70 kişilik bir Ermeni seyirci grubuna karşı “Türkiye, Türkiye” diye haykırıp durdular. Hem de boşu boşuna. Zannedersiniz grubu 30 puanla lider olarak tamamlayan takım İspanya Milli Takımı değil de Türk Milli Takımı. Seyircinin “Türkiye” tezahüratı o kadar ruhsuz ve o kadar etkisizdi ki; daha önceki maçlarda yedek kulübesine sığamayıp sahaya taşan ve bunun için hakemler tarafından sık sık tribünlere gönderilen Fatih Terim bile süt dökmüş kedi misali pıstı kaldı yedek kulübesinde…
Ahmet Davudoğlu ve Devlet Adamlığı Kumaşı
Kim ne derse desin, ben de Dış İşleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu’nu oldukça başarılı ve sevimli bulanlardanım. Dış İşleri Bakanı olmazdan önce onun “Stratejik Derinlik” isimli kitabını okuduğumda da kendisinde bir cevher ve devlet adamlığı kumaşı olduğunu zaten sezmiştim. Dikkat ediyor musunuz bilmem; Ahmed Davudoğlu’nun Dış İşleri Bakanı olmasıyla birlikte; dış işlerimize daha bir hareketlilik geldi ve bununla birlikte sanki daha bir ağırbaşlılık hâkim olmaya başladı. Yoksa “One mınute” anlayışıyla ve “Kasımpaşalı” edasıyla dış ilişkilerimiz hepten rayından çıkacak, kuyruğumuza durduk yerde yeni düşmanlar bağlayacaktık. Sayın Davudoğlu, eğer Suriye ile ilişkileri geliştireceğiz diye İsrail’i küstürmemeyi, Ermenistan ile ilişki kuracağız diye Azerbaycan’ı darıltmamayı başarabilirse, yani denge politikası gütmeyi becerebilirse gerçekten de tarihe geçecek bir isim olacaktır. Tabi, AKP kurmayları onu rahat bırakır, eğer altını oymaya kalkışmazlarsa.
Gazeteci Taha Akyol da galiba aynı düşüncede. 12.10.2009 tarihli ve “Çözüm için vizyon” başlıklı yazısının sonunda şu anekdotu aktarıyor çünkü:
“Davutoğlu’nu dinlerken, eski Dışişleri Müsteşarı Büyükelçi Özdem Sanberk kulağıma eğildi:
– Bu vizyonda bir devlet adamı şu sırada Avrupa’da yok. Amerika’da var, Obama… Bir de Özal böyleydi tabii.
Doğru, katılıyorum bu görüşe.”
Açıkçası; şimdiye kadar olan icraatlarına bakarak diyebilirim ki; bu görüşe büyük ölçüde ben de katılıyorum…
15 Ekim 2009
Ömer Sağlam