Kayıp mı kazanç mı?

SİZİN bu satırları okuduğunuz dakikalarda Türkiye ile Ermenistan arasında yeni bir dönemi başlatması beklenen iki protokolün Zürih’te imzalanmış olduğunu bildiren haberler gazetelerde yer almış olacak. Ama eminiz ne Türkiye’de ne Ermenistan’da, ne de Ermenistan dışındaki ülkelerde yaşayan Ermeniler arasındaki tartışma bitecek.

Çünkü imzalanan protokollere “başarı” diye bakanları da, “başarısızlık” gibi görenleri de haklı gösteren gerçekler var.

Dün örneğin “1921 tarihli Kars Anlaşması’na bu protokollerde açıkça atıfta bulunulmamasından” doğabilecek sakıncalara değinmiştik. Buna karşın biliyoruz ki Türkiye’nin (Sivas dahil) Doğu bölgesini “Batı Ermenistan” olarak gören ve bir gün o toprakları Ermenistan’a bağlamayı hayal eden Ermenilere sorarsanız, bu protokollerin “mevcut sınırların fiilen ve hukuken tanındığını” ifade etmesi bile Ermeni davasına ihanettir.

Keza protokollerin “iki ülkeyi ilgilendiren tarihsel boyuta ilişkin alt komisyon” kurulmasını öngörmesi, dolaylı da olsa “soykırım” konusunu tartışılabilir hale getirdiği ve “Ermenistan’ın kesin saydığı bir konuya şüphe ile bakılmasına razı olma” anlamına geldiği için tam bir yenilgidir.

İyi de, Ermenilere öyle görünen hükümlerin en azından bir kısım Türklere hiç de öyle görünmediğini biliyoruz.

Nitekim bir bölümüne dün değinmiştik.

Tarih komisyonuna gelince… Sayın Şükrü Elekdağ, Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan iki makalesinde öncelikle, bu komisyonun “görev tanımının muğlaklığını” eleştirdi. Örneğin bu tanımda “1915 olaylarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması” gibi bir ibarenin bulunmadığını ifade etti. Bu boşluğun, iyi niyetli olmayan tarafın çalışmaları baltalamasına olanak vereceğini vurguladı.

Dahası, Ermenistan Anayasası’nda, soykırımın dünyaya tanıtılmasının ulusal bir hedef olarak ifade edildiği dikkate alınırsa, iyimserlik için fazla bir neden bulunmadığına değindi.

Dün ifade ettiğimiz gibi bu eleştiriye hükümetten hâlâ bir yanıt gelmedi.

Keza bu komisyon “sınırların açılmasından sonra faaliyete geçeceğine göre” tarihçiler belki de 20 sene sürecek bu çalışma ile oyalanıp dururken, Türkiye elindeki en önemli kozu kullanmış ve sınırları açmış olacak.

O takdirde Türkiye’nin eline “ABD Başkanı’nın her yılın 24 Nisan’ında yayımlamaya mecbur olduğu açıklamada bu konuya ilişkin bir komisyon kurulduğunu ifade etmesini sağlamak” dışında ne geçecek?

Hemen hiçbir şey.

Çünkü Ermeni diasporası çok muhtemelen bugüne kadar olduğu gibi hırs ve hınçla, ulaşabildiği her ülkenin parlamentosundan “Türkler soykırım yapmıştır” anlamına gelen kararlar çıkarmaya devam edecektir.

Şimdi bize bekleyip görmek kalıyor. İki ülke arasındaki ilişkileri yeni bir zemine oturtan bu protokoller Ermenistan’ı kazanırken hem Türkiye’nin temel çıkarlarını hem de Azerbaycan’ı kaybettirecek mi, yoksa koruyacak mı?

SİZİN bu satırları okuduğunuz dakikalarda Türkiye ile Ermenistan arasında yeni bir dönemi başlatması beklenen iki protokolün Zürih’te imzalanmış olduğunu bildiren haberler gazetelerde yer almış olacak. Ama eminiz ne Türkiye’de ne Ermenistan’da, ne de Ermenistan dışındaki ülkelerde yaşayan Ermeniler arasındaki tartışma bitecek. - AZERI bayrak

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir