Savaş Süzal
savassuzal@habergazete.com
Türk televizyonlarında geleneksel goy goy sanatını icra eden parti genel kurullarını izlerken yurt dışında yaşayan Türkler önemli başarılar elde ediyordu. Ne garip değil mi, Türk halkının oyları ile işbaşına gelen bir siyasi parti 40 binden fazla vatandaşının kanını döken bir katil sürüsünün dikte ettirdiği açılım palavrasını gevelerken, yurt dışındaki Türkler Türklüklerine sahip çıktı. Türkiye sınırları içindekiler Türklüklerinden vaz geçmiş gibi. Olaylar bir tarafta ülkenin geleceğini etkileyen ciddi gelişmelerle mücadele, öte yandan üstü sarımsaklı yoğurtlu bol palavra manzarasında.
Bu yazımda yurt dışında Amerika’da yaşayan Türklerin kat ettiği 4 önemli haberi anlatmak istiyorum. Hepsi de son yıllarda iyi örgütlenen Türk derneklerinin verdiği hukuk mücadeleleri.
Amerikalı Ermenilerin, geçen genel seçimlerde Ohio eyaletinden seçilen Cumhuriyetçi milletvekili Jean Schmidt’i karalama kampanyası ellerinde patladı. Kongre’de Ermeni soykırımı iddialarına karşı çıkan Bayan Schmidt, rakip aday Ermeni David Krikorian tarafından Türk hükümetinden doğrudan ve dolaylı olarak para almakla suçlandı. Amerikan yasalarına göre siyasi parti ve adayların yabancı ülke ve çıkarlardan para alması suç. Bayan Schmidt ve avukatları bunun üzerine Krikorian’ı Ohio seçim komisyonuna şikâyet etti.
Ohio Seçim komisyonu üç temel noktada Kirkorian’ı rakibini yalan yere suçladığı kararına vardı. İlki Milletvekili Schmidt’in Türkiye’den doğrudan para aldığı, İkincisi, Türkiye’nin bazı Türk siyasi eylem gurupları aracılığıyla milletvekiline para verdiği. Son olarak ta Türkiye’nin Türk asıllı Amerikan vatandaşları üzerinden bu parayı politikacıya verdiğiydi. Seçim komisyonu tüm iddiaların doğru olmadığına karar verdi ve Kirkorian’ı kınadı. Kirkorian 2010 yılındaki milletvekili seçimlerinde yeniden Schmidt’in karşısında aday olacak.
İkinci önemli hukuki olay şu anda Amerikan anayasa mahkemesinin önünde. California’da PKK’ya yardım etmek isteyen bir gurubun açtığı ve Temyiz’de de kazandığı bir dava konusunu ABD Dışişleri ve Adalet Bakanlığı ABD Anayasa mahkemesine taşıdı. Konu hükümetin Patriot Act diye bilinen 11 Eylül sonrası çıkarılan yasa ile terör örgütüne yardımı önleyip önleyemeyeceğiydi. ABD Anayasa mahkemesi davayı görüşmeyi kabul etti. ABD Adalet Bakanlığı için bu başarı. 2010 Mart ayında bu dava görüşülecek.
Üçüncü olay gene Ermenilerle ilgili. California eyalet Meclisinden çıkarılan ve özetle Ermenilere tazminatı içeren bir yasayı yerel bir Federal mahkeme bozdu ve yasanın yürürlüğe konmasını engelledi. Bu yasanın yürürlüğe girmesi durumunda Ermeniler Türkiye ile ilişkisi olan her şirkete tazminat davası açacaktı. Bunda da Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi ATAA’nın çabası büyük.
Öte yandan Türkiye’de hükümet başta bazı çevreler Türklüğünden utanır yeni yeni adlar takmaya çalışırken, ABD’de yaşayan Türkler, yeni bir girişimde daha başarı sağladı. Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi ATAA, Amerikan Nüfus Sayım dairesi ile bir anlaşmaya giderek ABD’de yaşayan Türklerin kesin sayısını belirleme çalışmaları başlattı. Mart 2010 tarihinde ABD Nüfus idaresi her eve Türkçe bir form yollayarak eğitim durumu ve etnik özelliğini soracak.
Biz Türkler önceleri Beyaz denilen bir guruba dâhil ediliyor ve Federal hükümetin etnik azınlıklara tanıdığı avantajlardan yararlanamıyorduk. Bu seçim sonucuna göre Türklerin hangi bölgelerde yoğunlaştığı, ekonomik durumlarının ne olduğu sorulacak. Bu formu doldurup yollamayanların kapısına bu kez nüfus memurları dayanıp sayım yapacak. Bu işin Amerika’daki vize ve muhaceret olayı ile ilişkisi olmadığı için Amerika’ya kaçak gelen Türklere bir zararı yok. “Say Türk” (Türküm de) denilen kampanya için dağıtılan kâğıtlarda “Türklüğünü saydır-Türküm de” diye yazarken altında da Bizim siyasilerin ağızlarına bile almaya korktuğu “Ne mutlu Türküm diyene” ibaresi yer alıyordu.
Ne acı bir tesadüf, Türkiye’de iktidardaki “her dağdan bir tezek” misali şiir okumayı seven siyasi partinin lideri bir terör örgütü ve onun siyasi örgütüyle birleşerek anayasadan Türk lafını silmeyi savunuyor. Haksız mıyım, acı bir tesadüf değil mi? Bizler Türklüğümüzle övünür onu uluslar arası literatüre kazdırmaya çalışırken onu savunma durumunda olan anavatandakiler anayasadan, dağa taşa yazdığımız kazdığımız “Türk” kelimesini sildirme yolunda. Olsun, gene de bizler “Ne mutlu Türküm diyene” sözüyle gurur duyuyor ve övünüyoruz. 05/Ekim/2009