MİLLİYETÇİLİĞİN HÂLLERİ
Hüseyin MÜMTAZ
İskender Öksüz daha geçen gün, “Bir başka açıdan -Ne mutlu Türk’üm diyene!-” başlıklı makalesini yazarken işin bu raddeye varacağını biliyor muydu acaba?
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammerberg, Türkiye’deki “azınlıklar” ile ilgili raporunda okullarda öğrencilerin söylediği “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünü eleştirmiş.
Raporda, bununla “etnik ayrımcılık” yapıldığı öne sürülmüş.
Hürriyet’in haberine göre, AVRUPA Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, bahse konu raporunu 28 Haziran-3 Temmuz arası Türkiye’de yaptığı görüşmeler sonrası yazmış.
Hammerberg raporunda, Türkiye’deki okullarda “Türk’üm ve Türk olmaktan gurur duyuyorum” gibi çeşitli antların her gün öğrencilere söyletildiğini ve bu sözlerin “Ne Mutlu Türk’üm diyene” sözüyle tamamlandığını belirterek bunun bir etnik kökeni yücelttiğini öne sürmüş.. Hızını alamayarak o beş gün içerisinde bir de nüfus sayımı yapmış ve Türkiye’de 12-15 milyon arasında Kürt, 3 milyona yakın Roman, 3 milyon Kafkas, 1 milyona yakın Laz bulunduğunu belirterek, bunun Türkiye tarafından bir “zenginlik” olarak kabul edilmesi gerektiğini kaydetmiş.. Türkiye’de azınlık tanımının, Lozan Anlaşması’na dayanarak sadece Rum, Ermeni ve Yahudiler için yapıldığını belirten İnsan Hakları Komiseri Hammerberg, “Azınlık tanımının Avrupa’daki tanımına uyarlanması, ancak Anayasa değişikliği ile mümkün. Bu değişiklik mutlaka yapılmalı” diye de eklemiş.
O hızla Hammerberg, üniversitelerde Kürtçe eğitmen yetiştirilmesi için özel bölümler açılmasını, Alevilerin haklarının verilmesini, Heybeliada Ruhban okulunun açılmasını ve Vakıflar Yasası’nın gayrimüslümlerin mülklerinin iadesine uygun hale getirilmesini de talep etmiş.
İşin bu raddeye varacağını, sadece Öksüz değil, zannederim Gazi Paşa da düşünmemişti.
Gazi Paşa; Trablusgarp’te, Çanakkale’de,Irak-Suriye cephesinde ve nihayet Anadolu’da AB’yi (O zamanlar karşısında olanların tümü şimdi bir eksiksiz AB kılığındadır) kanırtarak diz çöktürdükten sonra gururla söylemişti o sözü; “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”
Aslında kimsenin Türk olmaktan gocunmaması gerekir. Bu milletin ezici oyuyla kabul edilen ve halen yürürlükte olan Anayasa’nın 66’ıncı maddesi şöyle der:
“Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”.
O halde Hammerberg o “herkes”i Kürt, Roman, Kafkas, Laz diye ayırarak etnik bölücülük yapmaktadır.
Devletin kuruluş senedi olan LOZAN’dan vaz geçilmesini istemektedir…
Çok kısa bir süre önce bu sütunda AB üyesi Bulgaristan’da Türkçe’nin yayın ve öğretim dili olarak kullanılmasının yasaklanmasının istendiğini; yine AB üyesi Slovakya’da da “Sokakta Slovakça’dan başka bir dilin kullanılmasının yasaklandığını” konu etmiştik.
Hammerberg Bulgaristan ve Slovakya’da da azınlıkların problemleri ve sair etnik küsuratlar ile aynı şekilde ilgilenmiş midir acaba?
Atatürk’ün, Cumhurbaşkanı Atatürk olarak söylediği NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE sözü, uzunca bir zamandır kıyısından köşesinden kemirilmeye çalışılıyor, eğilip bükülüyordu.
Güya öyle demek istememiş, aslında “Ne mutlu Türkiyeliyim diyene” demek istemişti..
Hammerberg bu açıdan bakınca doğru tanıyı koymuş, Atatürk’ü doğru anlamıştır..
, Atatürk, Türklüğü ile övünüyordu..
Yaradılışındaki en büyük ayrıcalığın Türk olarak dünyaya gelmek olduğunu söylüyordu.
Yâni Hammerberg doğru anlamış, doğru tanıyı koymuş ve AB hastahanesinin doktoru olarak da kendince doğru tedaviyi önermiştir; Madem bana geldiniz, Türklükten, Atatürk’ten vaz geçin..
Yahu, devletin Nümune veya MEVKİ hastahanesi yok mu da özel AB hastahanesine gidiyorsunuz?
Şimdi efendiler, bu memlekette o, şu, bu var da Türk hiç yok mu?
31.1.1923 tarihinde İzmir’de halk ile konuşmasında Atatürk; “Düşmanlarımız Osmanlı devletini yıkarak unsuru asli olan Türk milletini de imha etmek istemişlerdi” demişti.
Yıkılan İmparatorluktan sonra kurulan Cumhuriyet için de; “Türkiye Cumhuriyetini kuran TÜRKİYE HALKINA Türk milleti denir”…(1930) dememiş miydi?
İkinci yahu biraz fazla gelecek ama; eğer bu devletin ağırlıklı çimentosu Türk değilse devletin adı neden halâ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’dir?
Maddenin üç hâli vardır.. Katı, sıvı, gaz..
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi’nin (TÜRKPA) ilk konsey toplantısı için Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye giden TBMM heyeti, ilginç bir olay yaşamış. Azeri Musavat gazetesinin internet sitesindeki haberine göre, önceki gün yemekte heyette bulunan DTP’li Sırrı Sakık, muhafazakar Azeri milletvekilleriyle, Ermeni ve Kürt açılımları nedeniyle sert bir tartışma yaşamış.
Musavat’a göre, olay şöyle gelişmiş: TÜRKPA’nın yemeği sırasında Türk milletvekilleri ve Azeri meslektaşları arasında Türkiye’nin ‘açılımları’ nedeniyle hararetli polemik başlamış. Ümit Partisi milletvekili İkbal Ağazade, Sakık’a işaret parmağını sallayarak bağırmış. Tartışmaya karışan Demokratik Reform Partisi lideri Asım Mollazade de Sakık ile söz dalaşına girmiş.. Sakık da, MHP’li milletvekili Atilla Kaya’ya dönerek onları şikâyet bâbında, sonradan yalanladığı bazı sözler söylemiş…
Sakık’ın ne söylediği yahut söylemediği önemli değildir.. Önemli olan, Ağazade ve Mollazade’nin eleştirilerinden, MHP milletvekiline sırtını dayayarak sıyrılmak istemesidir.
AB ile ilgisi olmayan Azerbaycan’ın milletvekillerinin sergiledikleri tavır, milliyetçiliğin katı hâlidir..
Gerisinin hangi halde oldukları okuyucunun takdirine marûzdur. 01/10/09
57’İNCİ ALAY HER YERDE !
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ!
mumtazbay@hotmail.com
Bir yanıt yazın