Türkiye KKTC’ye Karşılık Abhazya’yı Tanır mı?

23 Eylül 2009

KKTCThe Moscow Times analizcilerinden Paul Goble, 16 Eylül 2009 tarihinde, “Could Turkey be the Next Country to Recognize Abkhazia?” başlıklı bir makale yazdı.[1]Ardından Milliyet Gazetesi Moskova muhabiri Cenk Başlamış, Paul Goble’a atıfta bulunan bir yazı hazırladı. Konu çeşitli alıntılarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Rusya basınında da geniş şekilde yer aldı. Türkiye’de de bu konu ana haber bültenlerine kadar girdi. Goble’ın makalesinden her alıntı yapan konuyu farklı şekilde ele aldı. Bazı yazarlar konu hakkındaki iddiaları fazla ciddiye alarak bu konuda ümitli yazılar yazdı. Peki, bu analiz ve alıntılarda bahsi geçen konulardaki gerçeklik payı nedir? Türkiye Abhazya’yı, Rusya KKTC’yi karşılıklı olarak tanır mı?

Yukarıdaki paragrafta sorulan sorunun cevabı peşinen hayırdır. Ne Türkiye Abhazya’yı tanır, ne de Rusya KKTC’yi. Nedeni gayet basittir. Türkiye’nin KKTC’yi tanıtmayacağı ve karşılığında da Abhazya’yı tanımayacağının sebepleri şu başlıklar altında sıralanabilir:

1.       Türkiye’nin KKTC’yi tanıtma gibi bir politikasın olmaması: Türkiye KKTC’yi tanıtarak AB ve ABD ile sorunlar yaşamak istememekte ve sorunları müzakere masasında çözmek istemektedir. Bugün herhangi bir ülke kalksa ve “Ben KKTC’yi tanıyorum” dese; Türkiye tabiri caiz ise “Aman, sakın tanıma” diyecektir. Daha önce Pakistan ve Bangladeş ile benzer bir diyalog yaşandı ve Türkiye KKTC’nin tanınmasını istemedi.

2.      KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın tanınma talebinin olmaması: Cumhurbaşkanı Talat’ın tanınma talebi olmadığı gibi zihninde canlandırdığı Kıbrıs, Dolayısıyla Kıbrıs Türklerinin temsilcisi olarak Rum Yönetimi ile “Birleşik Kıbrıs” konusunda müzakereleri yürüten KKTC Cumhurbaşkanı’nın bağımsızlık talebi bulunmamaktadır.

3.      Türkiye’nin toprak bütünlüğü prensibine sadık kalması: Türkiye bölgesinde ülkeler bakımından “toprak bütünlüğüne saygı prensibi”ni istisnasız kabul etmekte ve uygulamaktadır. Türkiye’nin en önemli dış politika prensiplerinden birisi olan “toprak bütünlüğüne saygı prensibi”nin hiçbir şartta ve durumda bozulacağı düşünülmemektedir.

4.      Azerbaycan ve Dağlık Karabağ Konusu: Türkiye’nin Gürcistan’a ait bir toprak parçası iken bağımsızlığını ilan eden Abhazya’yı tanıması, Azerbaycan’a ait olan ve/fakat Ermenistan tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesinin bağımsızlık taleplerini güçlendirir ve Ermenilerin eline koz verilmiş olur. Türkiye’nin stratejik müttefiki Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının statüsünü olumsuz etkileyebilecek bir girişimde bulunması, hem Azerbaycan’la yakın ilişkileri hem de Azerbaycan’ın “toprak bütünlüğü”nün vazgeçilmezliği nedeniyle mümkün değildir.

5.      Gürcistan ile stratejik müttefiklik: Gürcistan Türkiye’nin bölgedeki en önemli stratejik müttefiklerindendir. Türkiye defalarca çeşitli seviyelerde yaptığı açıklamalarda Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne vurgu yapmıştır. Gürcistan son zamanlarda Türkiye ile ilişkilerinde ciddi ilerlemeler sağlamıştır. Böylesi bir tanınma kararı Gürcistan’ın Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirmeye itebilir. Başta Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi (BTC) olmak üzere, Şahdeniz Doğalgaz Boru Hattı Projesi, Kars-Tiflis Demiryolu Projesi gibi önemli iletişim ve ulaştırma dehlizleri Gürcistan’dan geçmektedir. Gürcistan ile vizeler kaldırılmıştır. Çok yakında pasaportların da kaldırılması ve nüfus cüzdanı ile geçişlerin yapılabilmesi üzerine çalışıldığına ilişkin bilgi, geçtiğimiz hafta, bizzat Gürcistan Devlet Başkanı Sayın Mihail Saakaşvili tarafından bu makalenin yazarına açıklanmıştır.

6.      Rusya da KKTC’yi tanımaz: Rusya’ya en çok yabancı yatırımın geldiği ülke Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’dir (GKRY). Aslında söz konusu yatırımların çoğu Rus sermayesine aittir ve aklanmak için GKRY’ye giderek yeniden Rusya’ya dönmektedir. GKRY’de Ruslara ait 50 bini aşkın offshore şirket bulunması ve bu şirketler GKRY ve Rusya arasındaki “çifte vergilendirmeyi önleme” anlaşmasından da faydalanıyor olması, ilişkilerin ekonomik derinliğini açıkça göstermektedir. GKRY’de sadece yüzde 4,5 oranında vergi ödeme imtiyazına sahip olan şirketlerin Rusya’da vergiden muaf tutuluyor olması GKRY’yi Rus şirketleri için tercih merkezi yapmaktadır. Bağımlılığı karşılıklı kılan da Rus offshore şirketlerinin GKRY milli gelirinin yüzde 12’sini oluşturmasıdır. Dolayısıyla Rusya’nın GKRY’yi gözardı ederek KKTC’yi tanıması mümkün değildir. Ayrıca GKRY ile Rusya arasındaki tarihsel ve Ortodoks kökenlere uzanan yakınlığı ile Yunanistan faktörünü de unutmamak gerekir.

Rusya’nın son günlerde Karadeniz’de artan gemi trafiği ve Abhazya’ya giden gemilere Gürcistan tarafından el konma girişimlerine karşı Rus savaş gemileri Abhaz deniz sınırını koruyacağını dahi açıklamıştır. Rusya’nın bunun dışında Gürcistan’a karşı Abhazya’yı tanıtma politikaları bilinmektedir. Bunun için bazı Güney Amerika ülkelerine düşük faizli krediler ve ucuz silah satışları dahi yapmaktadır. Ancak Rusya Abhazya için GKRY ve Yunanistan’ı karşısına alacak bir dış politik eğilim içerisinde olmaz. Öte yandan, Türkiye’deki Kafkas diasporasının Abhazya’nın Türkiye tarafından tanınması yönündeki çabaları da ortadadır.

Gürcistan ile ilişkilerimizin en üst noktalara çıktığı ve hatta uzun bir süreden beri Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Ünal Çeviköz’ün Abhazya’yı ziyaret ettiği bir dönemde Türkiye’nin Abhazya’yı tanıması beklenmemektedir. KKTC ve Abhazya’nın karşılıklı olarak tanınması hem Türkiye’nin ve hem de Rusya’nın dış politika çizgisine ve konjonktüre aykırıdır. 2004 yılında Kıbrıs’taki halkların tek devlet çatısı altında birleşmesinin şartlarını belirleyen Annan Planı’nın oylandığı referandumda Türklerin evet oyuna karşın Rumların hayır demesi ve Rusya’nın da BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olarak kararı veto etmesi hala hatırlanmaktadır.

Rusya ile Türkiye arasında 2004 yılından sonra ilişkiler gelişmiştir. Hatta olanaksız görünen pek çok hadise görüşülmekte ve karara bağlanmaktadır. Ancak, Kıbrıs bu kararlar içerisinde değildir. Rusya Kıbrıs politikasında sadece “nispeten daha dengeli bir politika” çizgisine gelmiştir. Ancak büyük ölçekli bir değişikliğe gitmemiştir. Rus Dışişleri Bakanlığı adına yapılan resmi açıklamalarda da bunu görmek mümkündür. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Andrey Nesterenko 17 Eylül 2009 tarihinde bakanlık brifinginde yaptığı açıklamada Rusya’nın Kıbrıs konusundaki düşüncelerinin değişmediğini, Moskova’nın Kıbrıs’ta çözümü ancak BM prensipleri çerçevesinde gördüğünü, KKTC’nin Rusya tarafından tanınmasının söz konusu olmadığını bildirmiştir.[2]

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat da 3 Ekim 2008 tarihinde, Komersant Gazetesi özel muhabiri Mihail Zıgır’a verdiği mülakatta, KKTC’nin Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımayı düşünmediğini bildirmiştir.[3]

Görüldüğü gibi ne Rusya’nın Kıbrıs politikası değişmiştir, ne Türkiye’nin toprak bütünlüğü prensibinden taviz vermesi söz konusudur ve ne de KKTC’yi bağımsız bir devlet olarak tanıtma yönünde bir karar alınmıştır. Üstüne üstlük Cumhurbaşkanı Talat’ın birleşme yönündeki net tavırları da, “tanınma” fikrine uzak duruşu da ortadadır.

“KKTC’ye karşılık Abhazya” teması başlangıçta birçokları için çekici ve hatta mantıklı dahi gelebilir. Ancak hem Türkiye’nin ve hem de Rusya’nın dış politika tercihlerine ve gerçeklerine yakından bakıldığında bunun mümkün olamayacağı da görülmektedir. AB ve ABD’nin bağımsız bir Abhazya ve KKTC istemedikleri de bilinen bir gerçekliktir. Son günlerde önce Kürt açılımı ve ardından da Ermeni açılımını görenler bu açılımların Abhazya’ya kadar uzanabileceği yönünde naif bir düşünceye kapılabilirler. Ancak bölge gerçekliği buna müsaade etmemektedir. Ankara’nın KKTC’yi tanıtamayacağı ve Abhazya’yı da tanıyamayacağı bir “Küresel Zorunluluktur”. Açılım üzerine açılım yapan bir ülke olan Türkiye maalesef küresel zorunluluğa karşı gelebilecek bir pozisyonda değildir.

[1],

[2] “MID RF: Rossiya Ne Sobirayet Priznat Sevirnıy Kipr”, , Erişim Tarihi 22 Eylül 2009.

[3] Почему Северный Кипр не признает независимость Абхазии и Южной Осетии,, Erişim Tarihi 22 Eylül 2009.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir