“Türkiye nasıl AB’nin başkanı olabilir diye soranlara…”

Türkiye’nin AB süreci hakkındaki “Avrupa’da Türkiye: Kısır Döngüyü Kırmak” adlı raporu hazırlayan Bağımsız Türkiye Komisyonunun başkanı, Finlandiya’nın eski cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, 1915 olayları konusunda yabancı parlamentolarda alınan kararların Türk-Ermeni sorunlarının çözümüne yönelik çabalara zarar verdiğini söyledi.  Washington’da Brookings Enstitüsünde konferans veren Nobel Barışı Ödülü sahibi Ahtisaari, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde kaydedilen ilerlemelerden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu ilerlemelerin iki ülke ilişkilerinin normalleşmesini sağlamasını umduğunu belirtti.
Ahtisaari, Ermenistan konusunda Türkiye’de son dönemde çok daha açık bir tartışma ortamı olduğunu, tarihçilerin ve entelektüel kesimin de bu tartışmaya katılmasını çok olumlu karşıladığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün iki ülke milli takımları arasındaki futbol maçını izlemek için Erivan’a gitmesiyle başlayan “futbol diplomasisinin” çok önemli olduğunu ifade eden Ahtisaari, “Ancak bu konudaki sorunlardan biri olarak, yabancı parlamentolarda 1915 olaylarının kabulü yönünde alınan kararlar, çözüm çabalarına zarar verdiği gibi, Türkiye’de sert tepkiye ve güvenin azalmasına yol açtı” dedi.
Ahtisaari, Türkiye ile Ermenistan arasında olumlu ilişkilerin tüm Kafkasya bölgesi üzerinde de olumlu etkide bulunacağını kaydetti.

“BAZI AB ÜLKELERİNİN TAVRI, ALINAN KARARLARA AYKIRI”
Konferansta Türkiye’nin AB süreci ve bu süreçte Türkiye’de sağlanan ilerlemelerden bahseden Ahtisaari, müzakereler başladıktan sonra bazı üye ülkelerin Türkiye’nin gerekli kriterleri karşılasa bile üye olamayacağı yönünde görüş bildirmesinin, AB zirvelerinde oy birliğiyle alınan kararlara aykırı bir tutum olduğunu vurguladı.
Ahtisaari, alınan kararların açık olduğuna ve müzakerelerin Türkiye’nin tam üyeliğini hedeflediğine dikkati çekerek, müzakere sürecinde de Türkiye’ye karşı engeller çıkarıldığını ve 35 müzakere başlığından yarısından fazlasının bloke edildiğini söyledi.
Tüm bu olumsuz tutumların sonucunda Türkiye’de AB üyeliğine verilen desteğin 2000 yılındaki yüzde 70’lik orandan geçen yıl yüzde 42’ye düştüğünü, reformlarda da yavaşlama görüldüğünü belirten Ahtisaari, reformların yavaşlamasında, “AK Parti’ye açılan kapatma davası, darbe tehditleri, tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimleri, Ergenekon soruşturması, PKK terörü gibi iç meselelerin” de etkili olduğunu kaydetti Hükümetin, ülkenin dönüşümü konusunda 2000-2005 yılları arasında sergilediği enerjik tavrı devam ettirmesi gerektiğini vurgulayan Ahtisaari, 1982 anayasası yerine modern bir anayasanın kabul edilmesi gereğine işaret etti.  Ahtisaari, şeffaflığın sağlanması, yolsuzlukla mücadele, ifade ve din özgürlüğü, azınlık haklarına saygı, yeni siyasi parti yasaları, 301. maddenin değiştirilmesi gibi konularda adımların atıldığını, ancak bunların hala “sömürüye açık alanlar” olduğunu savundu.
Ahtisaari, Türkiye’de cesaret verici işaretler gördüklerini de belirterek, bu bağlamda Ulusal Programın kabul edilmesi, AB başmüzakerecisinin tayin edilmesi, TRT’nin Kürtçe yayınlara başlaması, üniversitelerde Kürtçe enstitülerinin kurulacak olması, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile görüşmesi, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına izin veren yasa değişikliği gibi gelişmeleri saydı.
Türkiye’de gelecek 2 yıllık sürede seçim olmayacağına dikkati çeken Ahtisaari, hükümetin bu süreyi reformlar açısından iyi kullanması gerektiği görüşünü dile getirdi.
Ahtisaari, Kıbrıs konusunda da adadaki iki liderin önlerindeki fırsatı iyi kullanması gerektiğine değinirken, Türkiye’nin Gümrük Birliği Ek Protokolü gereği Rum gemi ve uçaklarına liman ve havaalanlarını açması, AB’nin de doğrudan ticaret tüzüğünü hayata geçirerek, Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonu sona erdirmesi gerektiğini belirtti.

“(KÜRT MESELESİNDE) TÜRKİYE’DE BÜYÜK DEĞİŞİM GÖZLEDİK”
“Kürt meselesinde” de Türkiye’de büyük bir değişim gözlediklerini ifade eden Ahtisaari, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki Kürt liderlerle daha fazla işbirliği içinde olduğunu söyledi. Ahtisaari, “Eğer Türkiye’deki mevcut rejim, bu konuda son dönemde sergilediği davranışı sürdürürse çözümün bulunacağını umuyorum” diye konuştu.
Türkiye’nin, bölgesindeki gerginliklerin çözümünde önemli roller oynadığını hatırlatan Ahtisaari, Türkiye’nin AB’deki iş çevreleri için Orta Asya’ya önemli bir geçiş kapısı olduğunu kaydetti.  Enerji konusuna ilişkin olarak Nabucco projesinden övgüyle bahseden Ahtisaari, mali krize de değindiği konuşmasında, Türk ekonomisinin dinamik ve büyüyen bir ekonomi olduğunu, dış ticaret ve doğrudan yabancı yatırımlarda artış sağlandığını, Türkiye’deki bankacılık sektörünün diğer birçok ülkeye göre daha iyi durumda olduğunu söyledi.
Ahtisaari, Washington’a gelmeden önce Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaptığı temaslarda, “Türkiye’ye aday ülkeler gibi davranın. Müzakereleri engellemeye son verin. Bir fasılda ilerleme sağlayamazsanız, süreci durdurmayın, yeni bir fasla geçin. Türkiye’ye verdiğiniz sözler ortada, tam üyeliğe karşı alternatiflerden bahsetmeyin” taleplerinde bulunduğunu da anlattı.  Washington’da kendisine Amerikalılar tarafından, Türkiye’nin AB süreci konusunda ABD’nin ne yapması gerektiği sorulursa onlara vereceği en iyi tavsiyenin “Hiçbir şey söylemeyin” olacağını da ifade eden Ahtisaari, böyle bir durumda Avrupalıların “ABD neden Türkiye’nin üyeliği konusuna giriyor. Onlar AB üyesi değil ki” cevabını verdiğini belirtti. Ahtisaari, kendisinin şahsen ABD’nin müzakerelere olan desteğine değer verdiğini kaydederek, “Transatlantik bir projeden bahsediyorsak bu desteğe ihtiyacımız var” dedi.  Bir soru üzerine, bazı ülkelerin Türkiye’nin aleyhine yaptığı açıklamalardan kesin sonuçlara varılmaması gerektiğini söyleyen Ahtisaari, “Türkiye’nin İslamileşmekte olduğu yönünde bir kaygı taşıyıp taşımadığı” yönündeki soru üzerine de bu konuyu büyük bir tehdit olarak görmediğini, bu konuda endişe duyanların esas AB müzakerelerinin en sıkı destekçisi olması gerektiğini söyledi.
Ahtisaari, bir başka soru üzerine, Türkiye’nin AB hariç, NATO gibi diğer tüm önemli uluslararası kuruluşlara üye olduğuna, Balkanlarda, Afganistan’da önemli katkılarda bulunduğuna dikkati çekerek, “Eğer biz Türkiye’ye diğerleri gibi davranmak istemiyoruz dersek güvenilirliğimiz nerede kalır? Böyle davranan bir kuruluşu kim dinler” ifadelerini kullandı.

“AB’NİN TÜRKİYE’DEN KORKMASI İÇİN SEBEP YOK”
AB’nin Türkiye’den korkması için bir sebebin bulunmadığını, Türkiye’nin enerjik ve genç bir nüfusa sahip olduğunu belirten Ahtisaari, “Türkiye nasıl AB’nin başkanı olabilir diye soranlara, ’neden olmasın’ cevabını veriyorum. Öz güven nerede kaldı? Bir Kemal Derviş, bir Abdullah Gül ya da diğerlerinin bir AB toplantısını yönetmesinden ben şahsen hiçbir rahatsızlık duymam” dedi.  Bir başka soru üzerine Ahtisaari, transatlantik işbirliğine inancını dile getirerek, sadece AB ve ABD değil, tüm dünyanın gelişimi için bu işbirliğinin çok önemli olduğunu ve bu açıdan AB ile ABD arasında tam bir ortaklık ilişkisini desteklediğini ifade etti.
Türkiye’nin AB üyesi olsun ya da olmasın reform sürecinin çok önemli olduğunu ve bu süreçte önemli ilerlemelerin de kaydedildiğini belirten Ahtisaari, Türkiye’nin ne zaman AB üyesi olabileceğinin müzakerelerin gidişatına bağlı olduğunu, ancak Türkiye’nin önüne suni engeller ve suni zaman dilimleri koyulmaması gerektiğini kaydederek, “Suni engeller koymak onurluca bir davranış olmaz ve ben onurlu davranmayan bir Avrupa’da yaşamak istemem” diye konuştu.  Konferansın sonunda bir anısını da anlatan Ahtisaari, geçmişte Roma’ya bir seyahati sırasında el falına baktırdığını ve falcının 1 yıl sonra mükemmel bir şey olacağını söylediğini, gerçekten de bir yıl sonra Nobel Barış Ödülü aldığını anlatırken, “Falcı ayrıca 90 yaşına kadar yaşayacağımı söyledi. Umarım 90 yaşıma kadar Türkiye’nin üyeliğini göreceğim” ifadesini kullandı.

<p>Türkiye’nin AB süreci hakkındaki “Avrupa’da Türkiye: Kısır Döngüyü Kırmak” adlı raporu hazırlayan Bağımsız Türkiye Komisyonunun başkanı, Finlandiya’nın eski cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, 1915 olayları konusunda yabancı parlamentolarda alınan kararların Türk-Ermeni sorunlarının çözümüne yönelik çabalara zarar verdiğini söyledi.  Washington’da Brookings Enstitüsünde konferans veren Nobel Barışı Ödülü sahibi Ahtisaari, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde kaydedilen ilerlemelerden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu ilerlemelerin iki ülke ilişkilerinin normalleşmesini sağlamasını umduğunu belirtti.
Ahtisaari, Ermenistan konusunda Türkiye’de son dönemde çok daha açık bir tartışma ortamı olduğunu, tarihçilerin ve entelektüel kesimin de bu tartışmaya katılmasını çok olumlu karşıladığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün iki ülke milli takımları arasındaki futbol maçını izlemek için Erivan’a gitmesiyle başlayan “futbol diplomasisinin” çok önemli olduğunu ifade eden Ahtisaari, “Ancak bu konudaki sorunlardan biri olarak, yabancı parlamentolarda 1915 olaylarının kabulü yönünde alınan kararlar, çözüm çabalarına zarar verdiği gibi, Türkiye’de sert tepkiye ve güvenin azalmasına yol açtı” dedi.
Ahtisaari, Türkiye ile Ermenistan arasında olumlu ilişkilerin tüm Kafkasya bölgesi üzerinde de olumlu etkide bulunacağını kaydetti.</p>
<p>“BAZI AB ÜLKELERİNİN TAVRI, ALINAN KARARLARA AYKIRI”
Konferansta Türkiye’nin AB süreci ve bu süreçte Türkiye’de sağlanan ilerlemelerden bahseden Ahtisaari, müzakereler başladıktan sonra bazı üye ülkelerin Türkiye’nin gerekli kriterleri karşılasa bile üye olamayacağı yönünde görüş bildirmesinin, AB zirvelerinde oy birliğiyle alınan kararlara aykırı bir tutum olduğunu vurguladı.
Ahtisaari, alınan kararların açık olduğuna ve müzakerelerin Türkiye’nin tam üyeliğini hedeflediğine dikkati çekerek, müzakere sürecinde de Türkiye’ye karşı engeller çıkarıldığını ve 35 müzakere başlığından yarısından fazlasının bloke edildiğini söyledi.
Tüm bu olumsuz tutumların sonucunda Türkiye’de AB üyeliğine verilen desteğin 2000 yılındaki yüzde 70’lik orandan geçen yıl yüzde 42’ye düştüğünü, reformlarda da yavaşlama görüldüğünü belirten Ahtisaari, reformların yavaşlamasında, “AK Parti’ye açılan kapatma davası, darbe tehditleri, tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimleri, Ergenekon soruşturması, PKK terörü gibi iç meselelerin” de etkili olduğunu kaydetti Hükümetin, ülkenin dönüşümü konusunda 2000-2005 yılları arasında sergilediği enerjik tavrı devam ettirmesi gerektiğini vurgulayan Ahtisaari, 1982 anayasası yerine modern bir anayasanın kabul edilmesi gereğine işaret etti.  Ahtisaari, şeffaflığın sağlanması, yolsuzlukla mücadele, ifade ve din özgürlüğü, azınlık haklarına saygı, yeni siyasi parti yasaları, 301. maddenin değiştirilmesi gibi konularda adımların atıldığını, ancak bunların hala “sömürüye açık alanlar” olduğunu savundu.
Ahtisaari, Türkiye’de cesaret verici işaretler gördüklerini de belirterek, bu bağlamda Ulusal Programın kabul edilmesi, AB başmüzakerecisinin tayin edilmesi, TRT’nin Kürtçe yayınlara başlaması, üniversitelerde Kürtçe enstitülerinin kurulacak olması, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile görüşmesi, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına izin veren yasa değişikliği gibi gelişmeleri saydı.
Türkiye’de gelecek 2 yıllık sürede seçim olmayacağına dikkati çeken Ahtisaari, hükümetin bu süreyi reformlar açısından iyi kullanması gerektiği görüşünü dile getirdi.
Ahtisaari, Kıbrıs konusunda da adadaki iki liderin önlerindeki fırsatı iyi kullanması gerektiğine değinirken, Türkiye’nin Gümrük Birliği Ek Protokolü gereği Rum gemi ve uçaklarına liman ve havaalanlarını açması, AB’nin de doğrudan ticaret tüzüğünü hayata geçirerek, Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonu sona erdirmesi gerektiğini belirtti.</p>
<p>“(KÜRT MESELESİNDE) TÜRKİYE’DE BÜYÜK DEĞİŞİM GÖZLEDİK”
“Kürt meselesinde” de Türkiye’de büyük bir değişim gözlediklerini ifade eden Ahtisaari, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki Kürt liderlerle daha fazla işbirliği içinde olduğunu söyledi. Ahtisaari, “Eğer Türkiye’deki mevcut rejim, bu konuda son dönemde sergilediği davranışı sürdürürse çözümün bulunacağını umuyorum” diye konuştu.
Türkiye’nin, bölgesindeki gerginliklerin çözümünde önemli roller oynadığını hatırlatan Ahtisaari, Türkiye’nin AB’deki iş çevreleri için Orta Asya’ya önemli bir geçiş kapısı olduğunu kaydetti.  Enerji konusuna ilişkin olarak Nabucco projesinden övgüyle bahseden Ahtisaari, mali krize de değindiği konuşmasında, Türk ekonomisinin dinamik ve büyüyen bir ekonomi olduğunu, dış ticaret ve doğrudan yabancı yatırımlarda artış sağlandığını, Türkiye’deki bankacılık sektörünün diğer birçok ülkeye göre daha iyi durumda olduğunu söyledi.
Ahtisaari, Washington’a gelmeden önce Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaptığı temaslarda, “Türkiye’ye aday ülkeler gibi davranın. Müzakereleri engellemeye son verin. Bir fasılda ilerleme sağlayamazsanız, süreci durdurmayın, yeni bir fasla geçin. Türkiye’ye verdiğiniz sözler ortada, tam üyeliğe karşı alternatiflerden bahsetmeyin” taleplerinde bulunduğunu da anlattı.  Washington’da kendisine Amerikalılar tarafından, Türkiye’nin AB süreci konusunda ABD’nin ne yapması gerektiği sorulursa onlara vereceği en iyi tavsiyenin “Hiçbir şey söylemeyin” olacağını da ifade eden Ahtisaari, böyle bir durumda Avrupalıların “ABD neden Türkiye’nin üyeliği konusuna giriyor. Onlar AB üyesi değil ki” cevabını verdiğini belirtti. Ahtisaari, kendisinin şahsen ABD’nin müzakerelere olan desteğine değer verdiğini kaydederek, “Transatlantik bir projeden bahsediyorsak bu desteğe ihtiyacımız var” dedi.  Bir soru üzerine, bazı ülkelerin Türkiye’nin aleyhine yaptığı açıklamalardan kesin sonuçlara varılmaması gerektiğini söyleyen Ahtisaari, “Türkiye’nin İslamileşmekte olduğu yönünde bir kaygı taşıyıp taşımadığı” yönündeki soru üzerine de bu konuyu büyük bir tehdit olarak görmediğini, bu konuda endişe duyanların esas AB müzakerelerinin en sıkı destekçisi olması gerektiğini söyledi.
Ahtisaari, bir başka soru üzerine, Türkiye’nin AB hariç, NATO gibi diğer tüm önemli uluslararası kuruluşlara üye olduğuna, Balkanlarda, Afganistan’da önemli katkılarda bulunduğuna dikkati çekerek, “Eğer biz Türkiye’ye diğerleri gibi davranmak istemiyoruz dersek güvenilirliğimiz nerede kalır? Böyle davranan bir kuruluşu kim dinler” ifadelerini kullandı.</p>
<p>“AB’NİN TÜRKİYE’DEN KORKMASI İÇİN SEBEP YOK”
AB’nin Türkiye’den korkması için bir sebebin bulunmadığını, Türkiye’nin enerjik ve genç bir nüfusa sahip olduğunu belirten Ahtisaari, “Türkiye nasıl AB’nin başkanı olabilir diye soranlara, ’neden olmasın’ cevabını veriyorum. Öz güven nerede kaldı? Bir Kemal Derviş, bir Abdullah Gül ya da diğerlerinin bir AB toplantısını yönetmesinden ben şahsen hiçbir rahatsızlık duymam” dedi.  Bir başka soru üzerine Ahtisaari, transatlantik işbirliğine inancını dile getirerek, sadece AB ve ABD değil, tüm dünyanın gelişimi için bu işbirliğinin çok önemli olduğunu ve bu açıdan AB ile ABD arasında tam bir ortaklık ilişkisini desteklediğini ifade etti.
Türkiye’nin AB üyesi olsun ya da olmasın reform sürecinin çok önemli olduğunu ve bu süreçte önemli ilerlemelerin de kaydedildiğini belirten Ahtisaari, Türkiye’nin ne zaman AB üyesi olabileceğinin müzakerelerin gidişatına bağlı olduğunu, ancak Türkiye’nin önüne suni engeller ve suni zaman dilimleri koyulmaması gerektiğini kaydederek, “Suni engeller koymak onurluca bir davranış olmaz ve ben onurlu davranmayan bir Avrupa’da yaşamak istemem” diye konuştu.  Konferansın sonunda bir anısını da anlatan Ahtisaari, geçmişte Roma’ya bir seyahati sırasında el falına baktırdığını ve falcının 1 yıl sonra mükemmel bir şey olacağını söylediğini, gerçekten de bir yıl sonra Nobel Barış Ödülü aldığını anlatırken, “Falcı ayrıca 90 yaşına kadar yaşayacağımı söyledi. Umarım 90 yaşıma kadar Türkiye’nin üyeliğini göreceğim” ifadesini kullandı.</p> - trt haber android

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir