Yıkın On Gözlü Köprüyü, Ben-u Sen’i, Diyarbakır’da, nefret ettiğiniz Türk(men)ler’e ait bir şey kalmasın !
Akkoyunlu Hükümdarı öz be öz Diyarbakırlı Uzun Hasan’ı, yine Diyarbakırlı Karayülük Osman’ı zaten bilmiyorsunuz ama biliyorsanız da; kahramanlıklarını, Osmanlı’ya nasıl kök söktürdüklerini anlatmayın. 300 yüzyıl Orta Doğu’ya hükmettiklerini resmi tarih bize anlatmadı. Aksine Diyarbakır merkezli öz be öz Türkmen devleti olan Akkoyunlular resmi tarihe göre Osmanlı’yı arkadan vuran hain barbarlardı. Her gün kadim şehirde onlarcasını gördüğümüz eserleri bırakan ve Diyarbakır’ı başkent yapan Artuklular’ı hiç yaşamamış sayın. Diyarbakır ile ilgili en kapsamlı tarihi araştırma olan, 15. Yüzyılda yaşamış İranlı tarihçi Ebubekir Tıhrani’ye ait Kitab’-ı Diyarbekiriye’yi bulduğunuz yerde yakın çünkü o kitapta, Diyarbakır’ın dağını taşını yurt edinen Bayındır Türkmenlerinden dolayı yüzyıllarca Bayındıriye diye bilindiğini anlatır. Bu bilgi sizin için sakıncalıdır.
Yakın! Osmanlı kayıt defterlerini çünkü aşiret aşiret, isim isim kayıtları vardır Diyarbakırlılar’ın. Sizi şaşırtacaktır oradaki bilgiler, belki de kızdıracaktır.
Ulu Camii’nin, Anadolu coğrafyasının Orta Asya Türk mimarisine göre Kilise’den Camii’ye çevrilen ilk eseri olduğunu ancak sanat tarihçileri bilir o nedenle tehlikeli bilgi değildir. Ama yine de sizin için tehlikeli ise orayı da yıkın. Yedi Kardeş burcunu mutlaka yıkın çünkü orada öz Türkçe isimleri ile esere konu olan Diyarbakırlı yedi kardeşin ismi var, hem de taşa kazılı.
Kendini öz Türk zanneden bazı Batılı cahillerin dalga geçtiği, karaladığı Diyarbakır ağzını yasaklayın kimse konuşmasın. Çünkü; tekmeye tepik, alkışa çepik, beze çapıt, merdivene gezemek, teyzeye dayze, amcaya ami, yiğit’e iğit, düğüne toy, tencereye kuşkana gibi Diyarbakır’a özgü en az beş bin yıllık binlerce bozulmamış kelime aslında Türkçe’nin bozulmuş hali olan İstanbul ağzına göre milyon kat daha öz Türkçedir. Diyarbakır ağzının en güzel örneklerini veren Diyarbakırlı büyüklerimizi taşlayın gördüğünüz yerde.
Mektup yazdım yaz idi,
Kalemim kiryaz idi,
Da çok yazacaktım,
Mürekkebim az idi…
gibi binlerce Diyarbakır manisini yasaklayın, unutturun öğretmeyin çocuklarınıza çünkü Dede Korkut Türk(men) çesi ile söylenir.
Hep şikayet ettiğiniz sistem, Kürtçe isimleri yasaklattı siz de en az bin yıllık Türkçe isimleri yasaklayın Diyarbakır’da. Mesela değiştirin Karacadağ ismini Türkçedir tehlikelidir. Değiştirin Bismil’in adını, çünkü akrabaları hala Orta Asya Harzem’de yaşayan Basmıl Türkmenleri’nden alır ismini.
Her gün küfredin Çermikli Ziya Gökalp’e, Süleyman Nazif’e çünkü onlar sürgün pahasına emperyalizme karşı Diyarbakır duruşu sergilemişlerdi. Yok sayın Seyyid Nuh’u klasik Türk musikisine yüzlerce eser vermiş Diyarbakırlıdır. Yok olmaya yüz tutmuş Türkçe’nin asli kaynaklarını tekrar kazandıran Diyarbakırlı Ali Emiri’yi de küfürle hatırlayın. İhanet ile suçlayın Celal Güzelses’i, Cahit Sıtkı’yı, Orhan Asena’yı, Adnan Binyazar’ı, Özer Ozankaya’yı siz den farklı düşündükleri için.
Külliyen reddedin Diyarbakır’ın en azından bin yıllık tarihini, dost edinin elinden kan damlayan İngiliz’in, Fransız’ın sözüm o’na size dost görünenlerini.
Sisteme haklı öfkenizi, tarihinize ihanet ile gösterin. Unutturun Diyarbakır’ı, Diyarbakır yapan renklerinden dikkat buyurun Türk değil TÜRKMEN’e (*)ait ne varsa külliyen yok sayın.
Size göre Diyarbakır’da Kürtler, Zazalar, Suryaniler, Keldaniler, Ermeniler herkes yaşadı. BİR TEK TÜRK (MEN) LER UĞRAMADI BU KADİM ŞEHRE BURAYI BAŞKENT YAPARAK DÖRT DEVLET KURMALARINA RAĞMEN. Bu devletleri kuran (Artukoğulları, İnaloğulları, Nisanoğulları, Akkoyunlular) on binlerce çadırlık Türkmen aşiretleri buhar oldu uçtu. O zaman soralım 18. 19. yüzyılda yaşayan Ermeni ozanlar neden Diyarbakır ağzı ile Türkçe yazdı, Türkçe söyledi. Diyarbakır ağzı dediğimiz o muhteşem dilde mesela İstanbul Türkçesinde olmayan ama Oğuz diline ait binlerce kelime ve deyim var. Çocuğu olmayan ailelere neden bir Diyarbakırlı ‘kör ocak’ der tıpkı Divan-i Lugat’i Türk’de olduğu gibi. Neden bir Diyarbakırlı kelime başına gelen -Y- sesini okumaz. Mesela yılan değil ilan, yüksek değil üskek, yıldız değil ulduz der tıpkı Kaşgarlı Mahmut gibi.
Hatta mutlaka aranızda yapanlar olacaktır bu satırların yazarı hemşerinize küfredin, önemli değil o sizi önce tarihe ardından Allah’a havale edecektir.
Her nefesinde büyülü kent Diyarbakır’ı soluyan, başta Kürtler ve Zazalar olmak üzere bu kentin her rengini seven
Koray Elbeyli.
(*) Diyarbakır’da yaşayan Türklere teknik anlamda Türkmenler demek daha doğru olur. Çünkü Diyarbakır Türk(men) leri dil, kültür ve fiziki yapı olarak Batı Anadolu, Kafkas, Balkanlar’da yaşayan Türkler’den ziyade Azerbaycan, Türkmenistan, Afganistan, Tacikistan, İran, Irak, Filistin, Mısır ve Suriye’de yaşayan Türkmenler ile aynı özellikleri taşırlar.
Odatv.com
23 Eylül 2009
Yazıları posta kutunda oku