Sadi SOMUNCUOĞLU
Ülkenize saldıran bölücü terörün şartlarını kabul ederseniz, buna “çözüm” denebilir mi? Eğer denebilirse, bu kimin “çözüm”ü olur? Böyle bir “çözüm”ün sonunda nereye ulaşılır?
Aslında cevap konusunda, Türk milletinin her ferdinin aynı düşündüğünde şüphe yok. Buna rağmen, büyük çoğunluğun kafası karışık. Çünkü duydukları ve gördükleriyle, temel kabulleri çelişiyor. O inanıyor ki, “Benim yöneticilerim teröristlerin şartlarını, asla kabul etmez.” Bu temel kabul elbette doğrudur. Ama bir de yaşananlar var ki, işin içinden bir türlü çıkamıyor. Üstüne üstlük bir de, mikser gibi çalışan, karıştırıcılar ordusu var. Karayı ak, düşmanı dost, yalanı gerçek gibi göstermede çok mahirler.
Dün, “çözüm” adımları üzerine devletin üst kademesinde görüşme trafiği yaşandı. Özetlersek; “Hükümete sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkere uygulanmayıp süresi uzatılmayacak, genel af yerine TCK 221 esnetilecek ve Mahmur terör kampı Türkiye’ye taşınacakmış.”
İki ay önce de Başbakan Erdoğan, “Kürtçe seçmeli ders olacak, üniversitelerde Kürt dili edebiyatı bölümü açılacak, partilerin Kürtçe propaganda yapmasına izin verilecek, yer adları değiştirilecek, (iki yıl önce de çocuklara isim verilmesi kanunu değiştirilmişti), Kürtçe bilenler devlet memuru yapılacak, özel televizyon ve radyolar da 24 saat Kürtçe yayım yapabilecek” açıklamasını yapmıştı. Daha önemlisi devletin kimliği, Türk yerine “vatandaşlık” olacaktı.
Yine Polis Akademisinde toplanan çalıştayda, “strateji grubu”nun aldığı kararlar çerçevesinde “Kürt açılımı”nın AKP projesi gibi görülmemesi için, bütün parti ve sivil toplum örgütleriyle görüşülerek topluma maledilmesi sağlanacaktı. Bu görevi İçişleri Bakanı hakkıyla yerine getirdi. Böylece “Kürt açılımı” toplumun isteği gibi sunularak meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Başbakan Erdoğan hızlandırılmış denilen “Kürk açılımı” sürecinin, aslında 2002’de başlatıldığını söyledi. Gerçekten de incelendiğinde, AB istekleri adı altında yapılan düzenleme ve çıkarılan yasaların tamamının, PKK talepleriyle örtüştüğü görülüyor.
Şimdi de devletin tepesinde görüşülen konulara dönelim.
Tezkere konusu. İktidar, bir yıldır elinde tuttuğu tezkerenin gereğini yapacak veya süresini uzatacak bir siyasi iradeden mahrum olduğu halde, ABD niçin böyle bir talepte bulunuyor? Görünen o ki, tedbir adına ne varsa bize yok ettirilerek, Barzani yönetimine dokunulmazlık statüsü kazandırılıyor.
Genel af konusu. Siyasi iktidar buna gücünün yetmeyeceğini bildiği için, TCK 221’i esnetme yolunu seçmişti. Bu yol, 2007 sonunda da denenmiş, ama geri tepmişti. Yine, teröristbaşının affı için Hükümetin 2006 yılında TBMM’ye sevkettiği, Terörle Mücadele Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın içine gizlenmiş bir 6.ıncı madde vardı. Bunu CHP Adalet Komisyonunda yakalayıp suçüstü yapınca, metinden çıkarılmıştı.
Şimdi, daha önce defalarca yapıldığı gibi, TCK 221 esnetilerek, gücünü kaybetmiş, örgüte yük olan teröristler affedilip, dağdan indirilecek.
Mahmur kampı konusu. Bu da yeni değil. Mahmur’a dair 12.8.2006’da bu sütunlarda yayımlanan yazımızın bir bölümüne bakalım.
“Mahmur kapatılacakmış!..
PKK’nın çağrısı üzerine 1994’te Şırnak ve Hakkari’den giden yaklaşık 10 bin kişi, 12 yıldır bu kampta yaşıyor. Kamp, BM denetiminde, PKK’nın militan kaynağı ve lojistik merkezi haline gelmiş durumda. Nitekim kampın Belediye Başkanı da, 2003’te açıkça, ‘Hepimizin PKK ile bağlantısı var’dedi. Geri dönmek için ‘PKK taleplerinin kabul edilmesini istediklerini’ söyledi.
200’e yakın PKK militanınca yönetilen kampta, Türkçe ve Kürtçe eğitim veriliyor. PKK’nın izni olmadan kimse yaklaşamıyor. Her yerde örgütün sözde bayrakları, teröristbaşının posterleri, ölen teröristlerin fotoğrafları var. İlkokul çocuklarına dahi teröristbaşının posterleri taşıttırılıyor. Belli bir yaşa gelenler de silah altına alınıyor. Şayet terör üssü olan bu kamp, ABD-AB’nin istediği gibi ve BM gözetiminde Türkiye’ye getirilirse, ne olur?
Terörün 10 bin kişilik kaynağı içeriye alınmış, sessiz sedasız af yürürlüğe girmiş olur.”
Evet, “Ne pahasına olursa olsun” denilen “çözüm” ün, sahibi ve hedefi ortada değil mi?
Okuyucularımın bayramını kutlar, Allah’tan sağlık ve mutluluk dilerim.
Bir yanıt yazın