Münih metrosunda bir gasp olayına müdahale eden 50 yaşındaki vatandaşın dövülerek öldürülmesi büyük yankı buldu. Alman kamuoyu, “bu tür olaylara müdahale etmek doğru mu?” sorusunun yanıtını arıyor.
Almanya yeniden metroda şiddeti tartışıyor. Geçen hafta sonu Münih’te metrodaki çocuklardan para isteyerek onları rahatsız eden 17 ve 18 yaşındaki iki gencin, kendilerini engellemeye çalışan 50 yaşındaki kişiyi döverek öldürmesi, herkesin kendisine şu soruyu sormasına yol açtı: “Onun yerinde ben olsaydım, nasıl davranırdım?” Olaya müdahale ederek, çocukları koruma cesareti gösteren 50 yaşındaki kişi, bunu hayatıyla ödedi. Peki böyle bir olay karşısında nasıl tepki vermek gerekir? Bonn metrosundaki yolcuların görüşleri şöyle: “Bu biraz da duruma bağlı. Aslında ben de müdahale ederdim. Ama insan kendisini ne kadar tehlikeye atabilir ki?”, “Eetrafımdaki insanların yüz ifadesine bakardım, şayet destek göreceğimi hissedersem, müdahale ederdim.”
“Kendiniz tehlikeye atmayın”
Hemen herkes metroda herhangi bir şiddet olayı meydana geldiğinde müdahale etmekten yana. Ancak gerçekten böyle bir olayla karşı karşıya kalındığında, “beni ilgilendirmez”, “benim sorumluluğumda değil” diye düşünenlerin sayısı artıyor. Bunun arkasında insanların kavgaya girmekten duyduğu korku yatıyor. Ayrıca, nasıl davranacağını bilmemenin verdiği güvensizlik de insanları müdahaleden alıkoyan sebeplerden biri. Bu nedenle konunun uzmanları bir takım önerilerde bulunuyor. Bonn Emniyet Teşkilatı’ndan Rainer Weber şöyle konuşuyor: “İlk olarak şöyle düşünmeliler: ‘Kendimi tehlikeye atmadan nasıl yardım edebilirim?’ İnsanların kahramanlık yapmak yerine, kendisini tehlikeye atmadan durumu çözmeye çalışması bizim için çok önemli.”
“Hedefe yönelik yardım çağrısı”
Uzmanlara göre ikinci kural ise etraftakilerden yardım istemek, hatta onları yüreklendirmek. Polis Rainer Weber, bu aşamada diğer yolcularla doğrudan ve hedefe yönelik olarak konuşmanın çok önemli olduğunu belirtiyor ve
“‘Biri bana yardım edebilir mi?’ şeklinde yardım istendiğinde, “sorumluluk yayılması” denen olgu ortaya çıkıyor. Yani ne kadar çok insan varsa, sorumluluk o kadar çok kişiye yayılıyor ve sonuçta belki hiç kimse yardım etmiyor. Ancak birine ‘siz siyah ceketli, ve gözlüklü bey, lütfen polisi arayın, ‘siz kırmızı kazaklı, lütfen ambulans çağırın’ gibi sözlerle doğrudan hitap ettiğinizde sorumluluk doğrudan belli bir kişiye yöneltilmiş oluyor. Bu da o kişinin ‘hayır’ deme olasılığını düşürüyor” diyor.
Uzmanlardan öneriler
Diğer kurallar ise şöyle: Failleri iyice gözlemlemek, polisi aramak, olayın kurbanları ile ilgilenmek ve tanıklık etmek. Ancak uzman Weber, olaya fiziksel olarak karışmanın mümkün olduğunca geciktirilmesi gerektiğini belirtiyor. Zira kavgaya ne kadar erken karışılırsa, polisi, ya da metrodaki personeli aramak o kadar güçleşiyor. Uzman faillerle kontrollü bir iletişim içinde olmanın da çok önemli olduğunu belirtiyor. Uzmana göre, dolduruşa gelmemeye özen gösterilmeli, faillerin düzeyine inilmemeli, provokasyonlara karşılık verilememeli. Weber, “faillere siz diye hitap etmek çok önemli, zira ‘sen’ dendiğinde belki etraftakiler failleri tanıdığınızı düşünebilir ve yardım etmekten vazgeçebilir. ‘Ben’ içerikli mesajlar vermek ve ‘ben onları rahat bırakmanızı istiyorum’ demek çok önemli” diyor.
Michael Gessat / Çeviri: Başak Özay
Editör: Ayhan Şimşek
Kaynak: Deutsche Welle