Bu da CDU’nun TÜRK açılımı
14 Eylül 2009 / Ahmet KÜLAHÇI/BERLİN
Almanya’da koalisyon hükümetinin büyük ortağı olan Hıristiyan Birlik Partileri (CDU), çifte vatandaşlığa ve göçmenlere yerel oy hakkına açık bir biçimde karşı geliyor. CDU ve kardeş parti CSU, seçim programlarında, “Oy hakkı almak için uyum sağlayanlar Alman vatandaşı olsun” deniliyor.
ALMANYA’da liderliğini Başbakan Angela Merkel’in yaptığı Hıristiyan Demokrat Birliği Partisi (CDU) ile kardeş parti Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU), seçim programında göçmenlere ilişkin politakaya geniş bir yer ayırdı.
Dil koşulu
Göçmenlere yerel seçim hakkına karşı çıkan CDU/CSU, seçim programlarında, çok açık bir biçimde, “Biz yabancılara yerel seçim hakkı verilmesini reddediyoruz. Çünkü bu tam toplumsal katılım kapısını açmaz. Bunun yerine biz yıllardır Almanya’da yaşayan ve çalışan iyi uyum sağlamış yabancıların Alman vatandaşlığı olanağından yararlanmaları desteklenmeli. Alman vatandaşı olmanın bir koşulu da Almanca bilmektir. Ülkemizin, değerlerimizin ve Anayasamızın kabullenmesi anlamına gelen Alman vatandaşlığı, ancak köken vatandaşlıktan feragatla mümkündür” denildi.
Bize uyulmalı
Güvenliğe geniş yer verilen CDU/CSU seçim programında, “Bizim için şu geçerli: Almanya’da yaşayan bizim kurallarımıza uymalıdır. Suç işleyen ve terör şüpheli yabancılardan gelecek tehlikenin engellenmesi için sınır dışı etmenin kolaylaştırılmasını istiyoruz. En az bir yıl hapis cezasına çarptırılan ve cezası tecil edilmeyen yabancıların sınır dışı edilmesi mümkün olmalıdır. Bu durum sık sık suç işleyen yabancılar için de geçerli olmalıdır” denildi.
Uyarı sistemi olsun
Programda aynı zamanda Almanya’da suç işleyen ve 3 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılan yabancıların oturma izinlerinin iptal edilmesi de yer aldı. Aynı zamanda sistematik bir biçimde uyum karşıtı davranışta bulunanların oturma izinlerin iptal edilmesi için yeni yasal düzenlemeler yapılması da önerildi.
CDU/CSU’nun programında, vize istismarının önüne geçilmesi için davet edenler ile davet edilenlerin kayıtlarından ulusal düzeyde yararlanılacak bir “uyarı sistemi” oluşturulması da yer aldı.
Vergi indirimi
CDU/CSU, parti içinde farklı görüşler yaşansa da önümüzdeki yasama döneminde özellikle orta gelirlilerin vergi yükünün düşürüleceği vaadinde de bulundu. Programda, vergi tabanının yüzde 14’den yüzde 12’ye düşürülmesi, çocuklar için vergiden muaf gelir diliminin 6 bin Euro’dan 8 bin 400 Euro’ya yükseltilmesi, vergi tavanının ancak 52 bin Euro yerine 60 bin Euro’dan itibaren yıllık kazanca uygulanması da yer aldı.
Eğitim eğitim
CDU/CSU’nun programında eğitim de önemli bir yer aldı. Ailelerinin sosyal konumuna ve mali durumuna bakılmaksızın tüm çocukların eğitimde şans eşitliğine sahip olması gerektiğinin altı çizildi. Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 10’unun 2015 yılına kadar eğitime ayrılması da öngörüldü.
Uyuma ağırlık
Muhafazakar kanat, Almanya’nın bir uyum ülkesi olduğunun altını çizerken, göçmenlerin ve göçmen kökenlilerin uyumuna daha fazla önem verilmesini de seçim programına aldılar. Almanya’nın en önemli görevlerinin başında bu insanların uyumun geldiğine yer verilen programda, “2010 yılına kadar okula başlayacak her çocuk Almanca bilmelidir. Bunun gerçekleşmesi için ebeveynlerin de Almanca öğrenmeleri desteklenecektir. Okula başlamadan önce 4 yaşına gelen her çocuk dil testine tabi tutulacak ve yeterli derecede Almanca bilmeyenler için kurslar düzenlenecektir” denildi.
İmtiyazlı ortaklık
CDU/CSU Türkiye’ye Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık” verilmesinde ısrarlı olduğunu da ortaya koydu. Muhafazakar kanadın seçim programında, “AB’nin şu ana kadar olan genişlemesi Almanya’nın ve Avrupa’nın çıkarına olmuştur. 12 yeni üye ve Hırvatistan’ın da girmesiyle AB’de bir özümseme sürece başlamalıdır. Bu AB’nin kimliğinin ve kurumlarının yerleşmesi için gereklidir. Yeni adaylara AB perspektifi AB’nin hazım gücü ve tüm kriterlerin yerine getirilmesi koşulu gözönünde bulundurularak verilmelidir. Ekonomik ve politik kriterlerin yerine getirilmesi kaçınılmazdır. Düşünceyi ifade özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, azınlık hakları, din özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği gibi kriterlerin yerine getirilmesi şarttı. Türkiye bu koşulları yerine getirmemektedir. Biz Türkiye’ye tam üyelik yerine AB’de ‘imtiyazlı ortaklık’ verilmesini en doğru çözüm olarak görüyoruz” denildi.
Bir yanıt yazın