Türkiye ile Ermenistan arasında karşılıklı protokoller imzalandı, ancak beklenildiği gibi diaspora ve Ermenistan’daki muhalefet de beklendiği gibi kıyametleri kopardı. Basında her gün okuyoruz; Taşnaklar miting yaptı, protokollere itiraz eden milliyetçiler sokaklara dökülüp protesto gösterisi düzenlerken, Taşnak Partisi önderliğinde bir araya gelen yüzlerce kişi Dışişleri Bakanlığı’na yürüdü, iş, Sarkisyan’a istifa çağrısına kadar gitti. Muhalefette bulunan Miras Partisi, protokollerin, halk oylamasına sunulmasını talep etti. Tepkileri yatıştırmak isteyen Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, ‘Tüm Ermeniler emin olsun ki, Karabağ sorununun çözümüne yönelik herhangi bir barış anlaşması, Karabağ halkının (bölge Ermenilerinin) onayıyla ve onların özgür iradeleri temelinde olacaktır’ dedi. Ayrıca, 1915 olaylarının ilişkilerin normalleşmesinde ‘engel’ ya da ‘önkoşul’ olmadığını, ‘soykırım’ konusunda taviz vermediklerini de belirtti. Diaspora boş durur mu; ANCA İdari Direktörü Haram Hamparian tarafından ABD Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerine gönderilen bir mektupta,”Tarihsel Ermeni soykırımı kayıtları hakkında şüphe yaratmak üzere Ankara tarafından uzun süredir izlenen bir taktik olan bu hüküm, insanlığa karşı bu suçun giderek artan bir şekilde uluslar arası alanda tanınmasına karşı Ankara’nın meseleyi geri döndürme çabalarına hizmet etmektedir. Türkiye ile Ermenistan arasında, Türkiye’nin bu suçu kabul etmemesi üzerine inşa edilebilecek uzun süreli (kalıcı) bir ilişki tesis edilemez.” denildi. Fransa’daki Ermeni diasporasına bağlı organizasyonlardan FRA Dachnaktsoutioun’un eş başkanı Mourad Papazian ise yaptığı açıklamada; Ermeni davasının ve Karabağ’ın tehdit ve tehlike altında olduğunu, soykırımın pazarlık konusu bile yapılamayacağını, hiçbir devlet yetkilisinin konuyla ilgili olarak halk adına konuşma yetkisinin bulunmadığını” ifade etti. Bu çerçevede daha bir sürü saldırgan söylem.. Ermenistan’da yaşanan ekonomik problemlerin doruk noktasında olduğu ve sınırların açılmasıyla bu problemlerin büyük ölçüde aşılabileceği bilinen bir gerçek. Ancak, “soykırım mitosu”na odaklanmış diaspora açısından bu durum önemsenmiyor belli ki.. Ermenistan’dan ve beklentilerinden zerre kadar haberdar olmayan, Ermenistan dışında yaşayan zengin, varlıklı kişilerden oluşan ve geçim kaynağı, aynı zamanda hobi olarak Türk düşmanlığı yapan diaspora, artık Ermenistan üzerindeki baskısına ve onun adına konuşmaya son vermelidir ki, Ermenistan kendi geleceğini kurgulayabilsin, başta ekonomi olmak üzere sorunlarını aşabilsin, bir efsanenin ardına takılıp gitmek ve vakit harcamak yerine günümüze, somut sorunlarına odaklanabilsin. Öte yandan, görünen o ki, gerek diasporada gerekse de Ermenistan muhalefetinde, kendisinden farklı düşünene tahammül edememek geleneği tüm hızıyla sürüyor. Taşnak tezlerinin hiçbir eleştiriyi kabul etmeyen yapısı ile paralel olarak, farklı görüşü savunan kişilerin sadece savundukları fikirlerden dolayı, “Ölüm tehdidi” “Şantaj”, “Taciz” gibi insanlık dışı uygulamalara maruz bırakıldıkları bir çok örnek halen akıllarda. Öte yandan sormak gerekiyor, bu “kutsal (!) Ermeni Davası” uğruna yeterince vakit kaybedilmedi mi? Nedir bu kadar kutsal olan? Sizi bir arada tutan öfke ve kin mi? Çözülmekten mi korkuyorsunuz yoksa? Sizi bağlayan nefret eskisi kadar işe yaramazsa dağılıp, toz duman olup gitmekten mi? “Türk’e nefret” denklemden çıkarıldığında, kimliksiz/ kişiliksiz kalmaktan mı yoksa? Adeta dini ve siyasi bir dogma haline getirerek tabuya dönüştürdüğünüz “soykırım putunun” yıkılacak olması ihtimali mi korktuğunuz? Yaşadığınız panik, sorunun gerçek boyutunun ortaya konulmasına ve kendinizce yazılan değil, yaşanan tarih ile yüzleşmek zorunluluğuna gösterilen bir tepki değil mi? Bu tepki aynı zamanda, siz Ermeni fanatiklerin, konuyu siyasi bazda ele almak ve gündemde tutmak yönündeki ısrarlarınıza da açıklık getirmiyor mu? Ama, her iki ülkenin ortak bir sorununun masaya yatırılarak, gerçekçi bir şekilde tartışılması ve nihayet diyaloğa geçilmesi şansı, başını kuma gömmeyi tercih eden bir grubun, temelinde korku, görünüşte saldırgan tutumları nedeniyle engellenme tehlikesiyle karşı karşıya. Kısacası tarihi ve hukuki geçersizlikten kaynaklanan panik açıkça ortada… Üstelik, sürekli bir şikayet ve sızlanma hali. “Nalbantyan taviz verdi, istifa etsin”, “Obama ‘soykırım’ demedi, küstük”, “Sarkisyan imzayı attı, görevden ayrılsın”… “Çözümsüzlükten” nemalanma hali yani… Durum, protokollerden öncesi gibi kalsın istiyorlar. Çünkü tüm sermayeleri “soykırım” ve Türk düşmanlığına ihtiyaçları var. Sorunun çözümü kendi varlıklarıyla ters orantılı. Ama Türkiye, bu son girişimiyle, sözde soykırım konusunun bir “tabu olarak kaldığı” şeklindeki söylentilerin geçerliliğini artık kaybettiğini gösterdi. Tarihi ile yüzleşmekten kaçınmadığını bir kez daha ortaya koydu. Zaten, Türk arşivleri tüm araştırmacılara açıktı. Ortak Tarih Komisyonu” teklifi nicedir masadaydı. 1.Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin katlettiği 525.000 masum Türk vatandaşına rağmen, hiçbir zaman bu mesele “dış politika” malzemesi yapılmadı. Türkiye kesinlikle, başka ülkelerin topraklarına göz dikmedi ve işgale girişmedi.Kimsenin bayrağını ayakları altında çiğnemedi. Maddeler çoğaltılabilir tabiî ki. Neticede olan olmuş, bugüne kadar köşe bucak kaçılan şey, yani büyük “yüzleşme” sizi bulmuştur. Ermenistan “toplumsal iradesi”, yıllardır yaşatılan saplantının karanlığından çıkıp, “sahte mağduriyet” ekseninden sıyrılıp, “gerçek bağımsızlığını” ilan edebilir. Barış şansının bu kez kullanılması gerekir… Aksi taktirde, kendini yalanlarla kandırmak uğruna bu tabloya razı gelmek, kendinize yapacağınız en büyük kötülük olacaktır.! |
Handan Yazar (handanyazar@gmail.com) |
Ermenistan İçin Gerçek Bağımsızlık Fırsatı
Konu Hakkında okumaya devam et: Ermeni İddiaları
Bir yanıt yazın