Barzani deniz filosu kuruyor mu?

DÜNKÜ yazımda “enerji kavramı”ndan bahsettim. Amacım, “Kürt Açılımı”na yön veren uluslararası ekonomik izdüşümlerini irdelemek.
Katiyen, “Kürt Açılımı”na yön veren faktörlerin sadece uluslararası ekonomik boyuttan oluştuğunu düşünmüyorum. “Kürt meselesi”nin iç dinamiklere dayanan tarihi, siyasal, kültürel ve sosyal boyutlarının olduğunun ben de farkındayım. Ben sadece ekonomik saiklerin ön itici faktör olduğu görüşündeyim.

“Tarihi fırsatı” uluslararası arenada verilen ekonomik çıkar mücadelesi körüklüyor.

Dün “enerji barışı” kavramını kabaca şöyle tarif etmiştim:

“ABD, İngiltere, Norveç gibi ülkelerin başını çektiği bu kavram (energy peace) petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının Batı’ya ulaştırılma projelerinin barışa da hizmet edebileceğini savunuyor. Paylaşılacak boru hatları veya limanlar sayesinde, işbirliği yapacak ülkeler doğru seçilirse, kendi aralarında büyük çatışmalar yaşayan bölge ülkeleri ekonomik çıkarları birleşeceği için barışa daha kolay ulaşacaklar.

Çıkarlar birleşince görüş ayrılığı yaşanan konuların anlamı azalacak.”


Barzani, birkaç yıl evvel 166 ülkenin üye olduğu ve dünya deniz ticaretinin çatısı konumundaki Birleşmiş Milletler’in alt birimi Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) üyelik başvurusu yaptı.

IMO’nun Genel Sekreteri emekli Yunan Amirali Eftimous Mitropoulos’la Barzani arasındaki ilişkiler oldukça sıcak. Ayrıca eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw da Barzani’nin bu talebinin geri çevrilmemesi için Mitropoulos’a özel ricada bulunmuştu.

Barzani’nin, daha resmi olarak ilan edilmeyen “Kürdistan”ı böyle bir örgüte üyelik için öne çıkarma cesareti Hong Kong, Macua ve Danimarka’nın Faroe Adaları’nı Kuzey Irak’a emsal olarak görmesinden kaynaklanıyor. Onlar da tam bağımsız bir devlet değil, ancak özerk bir bölge olarak IMO’ya “hakları sınırlı üye” (associate member) olabilmişler.


Barzani, Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne üyelikte neden ısrar ediyor?

Kuzey Irak’ın denizle hiçbir bağlantısı yok. Ancak Talabani de, “denizle bağlantısı olmayan bir ülkenin ayakta kalma şansının olmayacağını” ifade ediyor. Kuzey Irak’ın bir şekilde denize açılması gerekiyor. Kızıldeniz’den açılma ihtimali şu an için mümkün görünmüyor. Dün yazdım. Suriye’nin Tartus Limanı bir olasılık.

Ancak ekonomik açıdan en makul olan: Türkiye üzerinden Akdeniz’e açılmak!

Bu noktada da önümüze Mersin Limanı çıkıyor.


Kuzey Irak’ın Mersin’den denize açılması üzerine yapılan planlar şu anda net bir şekilde ifade edilmese de, altyapı çalışmaları uzun zamandır başlatılmış durumda.

Türkiye’nin özellikle PKK eylemleri ve provokatif girişimler noktasında kaşınan en önemli vilayetinin Mersin olması boşuna değil. Son yıllarda bayrak yakma girişimlerinin, polise saldırma eylemlerinin ve PKK mitinglerinin bu şehirde olması rastlantı hiç değil. Barzani’nin şirketlerinin Türkiye’deki temsilcilerinin Mersin’de ciddi yatırım yaptıkları ve hatta Mersin Serbest Ticaret Bölgesi ve İskenderun Limanı’na hâkim duruma gelmeye çalıştıkları yönünde ciddi iddialar mevcut. Ayrıca Mersin’in şu anki siyasi ve etnik yapısının göçlerle oluştuğunu da unutmamak gerek.


“Enerji Barışı” PKK’yı dışlıyor. Ama, unutmayalım ki PKK Barzani’ye yardımcı da oluyor! Ayrıca hatırlayalım; DTP de, PKK da devamlı “özerklik”ten dem vuruyor.

Gerçekçi olalım:

1) Meseleyi tetikleyen “Kuzey Irak Açılımı”dır.

2) Eğer barış bir hedef ise PKK ikna edilmeden bu hedefe ulaşılamaz.

(Yarın da devam edeceğim.)

“Tarihi fırsatı” uluslararası arenada verilen ekonomik çıkar mücadelesi körüklüyor. - barzani2 0

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir