Aydınlığa çağdaşlığa ulaşmanın en temel kuralı Atatürk ilke ve İnkılâpları doğrultusunda yürütülecek Milli Eğitimdir, okumayan çocuk kalmasın. Türkiye de hukuk, yargı baskı altında. Kadrolaşma tüm devlet kurumlarında. Türkiye kutuplaştırılıyor. Laikliğe aykırı fillerin odağı haline gelmesi iddiası ile iktidar partisi fişlendi.
Ve Ergenekon senaryosu ile susturuldular.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği önderliğinde parası olmayan okuma imkânı bulamayan öğrencilere yardım kampanyası ile kız çocukları birer köle olmaktan kurtarılıyor. Kız çocuklarını cinsel obje, temizlikçi, yemekçi olarak görülmesinin önüne geçmek için okutun kızlarınızı.
Ve ÇYDD büroları ile burs alan onbeş bin öğrenci terör ile mücadele ekiplerince, terör ile bağlantısı olup olmadığı, ailelerinin dahi bağlantısı bulunup bulunmadığı sorgulamak üzere komisyon kuruldu. Çağdaşlığa ilerleyen yolda unutamayacakları bir yafta ile yaşamak zorunda bırakıldılar.
Ermenistan toprak talebi için her türlü kulis oluşturmaya, Türkiye aleyhine atıp tutmaya devam ediyor. Sözde Ermeni soykırımını uluslar arası alanda kabul ettirerek tazminat ve toprak talebi peşinde.
Ve Ermenistan ile normalleşme süreci, özür dileyen aydınlar, sınır kapılarının açılma tehdidi ile Türk milleti ile alay edenlere prim verildi, Azerbaycan’ı kırıldı. Bu sayede Türkiye kardeş ülkeler tarafından yalnızlığa itildi.
Ruhban okulu açılır-açılmaz sözleri ile Türkiye’nin ortak paydası ve uluslar arası hukuk açışından egemenliğimizi ve bağımsızlığımızı belgeleyen “Lozan Antlaşması” zorlanıyor.
Ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasına olumlu baktığı görüşünü savundu. Çalışmalar meslek okulu olma yönünde devam ediyor.
Bu senaryolar halen aktif. Sırası gelince canlandırılıp, sırası gelince uykuya bırakılıyor.
Son olarak toplumun büyük bir kesiminden tepki alan “Kürt açılımı” senaryosu.
Üzerine birçok söz söylendi, yazı yazıldı ve halen hararetli tartışmalara neden oluyor. İktidar partisince önemli adam konumuna sokulan “elebaşı”, “bebek katili”, “katliamcı”, “terörist” Öcalan’ın yol haritası üzerine yapılan tartışmalar uzun süre devam edecek gibi.
Açıkladı, açıklamadı şunu söyler bunu söyler derken, Öcalan kendini ağırdan satarak yol haritasını geciktiriyor.
Yazamadım keyfim yoktu…
İşiniz ne bekleyin…
Nasılsa çözüm bende…
Avukatlarım gelemedi…
Rüzgâr çıktı…
Yağmur yağdı…
Vapur sallandı…
Bekleyin bir sonbahar günü belki…
Kürsüye çıkmalıyım…
Yatağımın yayı bozulmuş…
Odanın havası değişmiş…
Elektrik kesilmiş…
Ay dolunay…
CHP sert konuştu bozuldum…
MHP ağır konuştu kızdım…
Konsantre olamadım…
Hevesim kaçtı…
Çok yakında bekleyin beni…
Özetle, İmralı’dan konuşuyor Ankara’dan önemle dinleniyor, benzer görüşler söyleniyor.
Öcalan’ın yol haritası beklenirken açılım hakkında halen net bir açıklama yapılmadı. Açılım paketinin içinden ne çıkacağı belirsiz,(taleplerin belirsizliği değil sürecin ve kapsamının belirsizliği söz konusu) belirsiz çünkü ekonomi paket gibi sınırlı dönemi kapsamıyor ya da kullan at modelini içermiyor. Bu açılıma destek verenlerin tavırları bunu gösteriyor. Projenin amacı; destekleyenler, desteklemeyenler diye halkı ikiye bölerek (bölünme şimdiden sağlandı), birlik ve beraberliğin bozulması ve ayrımcılığa kamplaşmaya itmek. Bölgede Kürt kökenli Türk vatandaşları için “tek dil, tek bayrak” olgusundan uzak farklı dil, farklı devlet ve millet oluşumunun hayata geçirilmesi. Türkiye de yaşayan diğer etnik kökenli vatandaşları tahrik ederek Kürt açılımı gibi diğer etnik kökenli vatandaşlara da model model açılım uygulanmasının talep edilmesinin de sağlanması olabilir mi? Uzun vadeye yayılan AB üyeliği sistemi gibi “kangreni başlatma projesi” olma olasılığı da muhtemel.
AB kapısına zincirle bağlanmış Türkiye’ye hâkim olan, emperyalistlerin iştahını kabartan, keyfine keyif katan kargaşa ortamı ile, idam edilmesi gereken Öcalan’ı (Saddam Hüseyin idam edilirken Öcalan’ın beslenmesi AB üyelik kıstaslarının Türkiye’ye özel bir durumdan sağlamasından dolayıdır) beslemek zorunda bırakılan bizlerin üzerine açılım oyunu; kangren tüm bedenimizi sarana kadar devam edecek gibi.
Günler böyle böyle geçiyor…
Parmak uçlarınızda bir uyuşma, bir hissizleşme duyuyor musunuz?
Cevabınız evet ise senaryo başarı ile işliyor demektir.
Teröre;
“Ulusal benlik”, beraberlik gibi “ortak duyguların”, “milli ruhun” yüksek olduğu, “beyinlerin sömürgeleştirilmesine” izin verilmediği, “diline, bayrağına, devletine milletine” sahip çıkanların birliği ile çözüm bulunur.
Teröre destek veren emperyalistlerin amacı bu birlik ve beraberliği ulus-millet kavramlarını tasfiye etmek değil mi? Bunun sağlamak için yıllardır “para”, “mühimmat” ihtiyaçlarını karşılamışlardı.
İçte ki ve dıştaki terör destekleyicilerinin önüne geçilmeden terörü çözmek için yapılan çabalar boşa kürek çekmektir.
Bölgede çözüm arayışında yapılan en büyük hata ise hükümetin yaşanan sıkıntıları “Kürt sorunu” olarak değerlendirmesi. Bütünlüğe önce kendimiz zarar verip ayrıştırırsak, çözümün adımları samimiyetten ve inandırıcılıktan uzak olur.
Bölge insanlarını töreye ve teröre gebe bırakmakla gücüne güç katılan PKK terörünü bitirmek ordunun mücadelesi ve bütünlükle mümkündür. Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörün karşında elde ettiği başarıları, göz açtırmayan nefes aldırmayan operasyonlarını birçok kez izleme olanağı bulmuştuk. Hatta AKP iktidar olmadan önce terör sorunu sıfır seviyelerdeydi.
İktidarın döneminde terörün artmasının ve azmasının, gücün ötesinde küstahça açıklama yapma cesareti bulmalarının nedenleri sorgulanıp çözülmelidir.
Kürt sorunu yaratıcılarının unuttuğu tek şey var.
Doğu-Batı Kuzey-Güney Türkiye’nin tüm il, ilçe ve köylerinde yaşayanlar ile bu topraklardan beslenip, aynı duygu ile toprağa basıyoruz. Bu vatanın kırmızı-çizgilerinde Kürdün-Lazın-Alevi-Sunni-Gürcü vb. birçok etnik kökenli evladın kanı var. Binlerce şehit birlik ve beraberlik içinde bastığımız toprakların altında yatıyor.
İşte bu yüzden sözü edilen Kürt kökenli Türk vatandaşlarımız, teröristlerin kendilerini temsil etmesini kabul etmeyeceği gibi, kanını bu vatan için vermiş büyüklerinin, evlatlarının kemiklerini sızlatmak şöyle dursun yediği ekmeğe içtiği suya, gölgesinde dahi güvenle durduğu bayrağına, ihanet etmeyeceği gerçeğidir.
Açılım heveslilerine “Ali Baba ve Kırk haramiler Hikâyesi” ile “açıl susam açıl” paketini öneriyorum.
Çünkü aslolan çözüm; Milli birlik ve beraberliğin korunmasıdır.
Direnişin adı “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!”
Nuran.Talay@politikadergisi.com