( 25 Ağustos 2009 )
Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde gerçekleştirilen bağımsızlık mücadelesinin son halkası olan Büyük Zafer’in 87’nci yıl dönümünü kutlamanın coşkusunu yaşıyoruz.
Zafer Haftası, 26 Ağustos 1922 günü sabahı KOCATEPE’den yapılan topçu ateşleriyle başlar ve 9 Eylül günü Türk Ordularının İzmir’e girişi ve İzmir’in kurtuluşu ile sona erer.
ATATÜRK, Büyük Taarruz’u ve Büyük Zafer’i şu şekilde anlatır:
“Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin neticeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yön vermekte kesin tesirli böyle bir meydan muharebesi hatırlamıyorum. Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı.”
Büyük Taarruz ve Büyük Zafer, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu ve gelişimine yol açan devrimin başlangıcıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yoksul bir halktan hem bir ordu hem de bir millet yaratarak gerçekleştirdiği bu inanılmaz devrim, Türkiye Cumhuriyeti’ne laik, sosyal, demokratik ve hukuk devleti niteliklerini kazandıran bir devrimdir.
Bu eşsiz zaferi kazandıran ve devrimi geçekleştiren başta Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere bu mücadelede hayatlarını kaybeden ve bugün o eşsiz zaferin kazanımlarını yurdumuzun her karış toprağında canlarını vererek koruyan aziz şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz.
Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3’üncü maddesinde ifade edildiği gibi “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.” Türk Silahlı Kuvvetleri, ATATÜRK tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa’nın 3’üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir.
Ülkelerin ve milletlerin bütünlüğünün korunmasının bir bedeli vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri; bu bedelde kendisine düşen tarihi görev ve sorumlulukların bilinci içerisindedir.
Bugüne kadar bölücü terör örgütü ile mücadelesinde 5003 evladını şehit veren Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa ve yasalar çerçevesinde, bölücü terör örgütüne karşı bugüne kadar dünyada eşine hiç rastlanmayan bir başarı ve özveriyle yürüttüğü mücadeleye bundan sonra da artan bir kararlılıkla devam edecektir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna inanmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili görüşleri bilinmekle birlikte, emsalsiz Büyük Zaferi kutladığımız bu hafta münasebetiyle, bu konulara ilişkin düşünce ve duruşumuzun bir kez daha ifade edilmesinde yarar görülmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri;
– Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez.
– Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez.
– Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz.
– Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez.
– Usul ve yöntem esası belirler, noktasından hareketle takip edilecek usul ve yöntemlerde özenli olunmasının gereğine inanır.
– Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır.
Türk Silahlı Kuvvetleri; Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri olan laiklik, demokrasi, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine yürekten bağlılığı, üstün disiplin anlayışı, köklü gelenekleri, itidalli ve kararlı yaklaşımı, hepsinden önemlisi Türk milletinden aldığı güçle dün olduğu gibi bugün de ve yarın da üstlendiği her görevi başarıyla yerine getirmeye devam edecektir.
Şüphesiz ki; “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye‘dir.”
Türkiye Cumhuriyeti, bulunduğu hassas coğrafyada birlik ve ülkesine sadakat içinde vatanını ve milletini seven insanlarıyla çağdaş toplumlar arasında hak ettiği yeri almalıdır.
Aziz Türk milletinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarının Zafer Haftasını en içten dileklerimle kutlarım.
Bir yanıt yazın