Arslan Bulut’un kaleminden
Türk Dünyası Gençleri Azatlık güvercini uçurdu!
Kırım’ın ünlü limanı Yalta’da toplanan Türk Dünyası Gençleri, Akmesçit’te bir Türk yürüyüşü yaptı ve baskı altındaki Türk gruplarının delegeleri “azatlık güvercinlerini” serbest bıraktı
Aralarında Türk Cumhuriyetleri, Rusya Federasyonu’ndaki özerk Türk bölgeleri, Kafkaslar, Balkanlar, Irak, İran ve Avrupa Türkleri dahil Türk Dünyası’nın her tarafından gelmiş genç delegeler, çocukluğumuzda ve gençliğimizde yaşadığımız 23 Nisan ve 19 Mayıs heyecanlarını hatırlatan bir neşe içinde bugün Simferopol denilen Akmesçit’te Kırım Tatar Meclis Binası olarak da kullanılan Kırım Tatar Milli Tiyatrosu’nun önünden, rengarenk kıyafetler ve ay yıldızlı ve gök bayrakların gölgesi altında yürüyüşe geçmişler, Lenin Meydanı’na doğru gidiyorlardı.
Kafilenin 10-15 metre önünden ve kaldırıma yakın yürürken, geri dönüp fotoğraf çekiyor, bu arada çoğunluğu Türk olmayan Akmesçit sakinlerinin yüzlerinden okunan şaşkınlığı, hatta şoku da takip ediyordum. Sanki “Tanrım, yoksa Türkler Kırım’a mı geldi, nedir bu bayraklar?” der gibiydiler. Oysa şarkılar, türküler de söyleyen bu gençler, Kırım’ın ünlü Yalta şehrinde toplanan 14. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı’na katılan delegeler, Ukrayna-Türkiye ilişkilerinin sıcaklığının bir yansıması olarak haftalar önce izni verilen “Türk Dünyası Yürüyüşü” programı çerçevesinde yürüyordu.
Tabii ki sokaktaki insanın bundan haberi bile yoktu. Aniden yarısı ay-yıldızlı al bayrak taşıyan bir kafile ile karşılaşınca endişelenmişlerdi. Yürüyüş kolunun önünden giden üniformalı bir Kırım devlet polisi bile onların endişesini gidermeye yetmiyordu.
Hepimiz Uyguruz, hepimiz Kerküklüyüz, hepimiz Kırımlıyız
Yaklaşık 200 kişilik grup, az sonra şehrin merkezindeki Lenin Meydanı’nda Lenin heykeli önünde önce yarım ay şeklinde toplandı, bayrak açtı. Doğu Türkistanlısı, Afganistanlısı, Güney ve Kuzey Azerbaycanlısı, Kerküklüsü, Kafkasyalısı, Ahıskalısı, Nogayı, Kumıkı, Karaçayı, Balkarı, Özbeki, Türkmeni, Kazakı, Kırgızı, Altayı, Şoru, Hakası, Teleutu, Yakutu, Çuvaşı, Mariel’i, Sibirya Tümen Kazakı, Tataristanlısı, Batı Trakyalısı, Makedonyalısı, Kosovalısı, Bulgaristanlısı, Suriye’nin Bayır Bucak Türkmeni, Moldavya’nın Gagauzu, Avrupa’daki Türkü, Karay’ı, Kırımçak’ı, Kırım Tatarı, KKTC ve Türkiye Türkleri ile delegeler; öncelikle kanayan yarası olan Türk bölgeleri için slogan atıyordu. Bu arada baskı altındaki Türk bölgelerinden birer genç seçilerek ellerine beyaz güvercinler verildi ve azatlık güvercinleri serbest bırakıldı.
Bir an için hepsi Uygur Türkü oluyor, bir an hepsi kendisini Kerküklü kabul ediyor veya hepsi anında Kırımlı oluyordu. Çünkü hepsinin ortak özelliği Türkçe konuşmaları ve Türk kanı taşımalarıydı.
Açılım toplantısına çağırdılar ama gitmedik
Birkaç gündür Türkiye’deki gündemi takip etmiyordum ama “Kürt açılımı” diye tanıtılan Türkiye’yi etnik temelde bölme girişiminin devam ettiğini biliyordum. Nitekim bizi de bu girişimin parçası haline getirmek için TOBB Üniversitesi’nde bir toplantıya davet etmişlerdi! Elbette bu çabaya katkı vermeyecektik ama içimden bir ses, üçte biri Türkçe olan bir dil konuşan ve tarih boyunca Türklerle birlikte yaşayan Kürtlerin de kendilerini bu halklardan görmeleri gerektiğini söylüyordu. Öyle ya, Kırım’da 800 kişi kalmış Musevi Karay Türklerine gösterdiğimiz ilgiyi kendi vatandaşımıza göstermeyecek miydik? Fakat bu yürüyüşteki Türk gruplarının tamamı, demokratik yollardan haklarını koruma arayışındaydı. Hiçbiri radikal yollara başvurmamıştı. Yıllardan beri savaşın içinde tehdit altında bulunan ve kayıplar veren Kerkük Türkmenleri bile silahlı bir eylem yapmamıştı. Doğu Türkistan Türkleri de genel olarak sadece doğal insan haklarını istiyordu. Hiçbiri örgüt kurup, bayrağı altında yaşadığı devletin askerine, polisine silah çekmemişti, köy basıp çocukları, kadınları öldürmemişti.
Lenin Meydanı’nda toplanan değişik Türk boylarından yüzlerce genç, beyaz güvercinler uçurup kardeşlik mesajları verdi.
Lenin Meydanı’nda Türk Dünyası gençleri
Türk Ocağı yönetiminden Kerim Ünal Bey, “Arslan Bey, Lenin Lenin oldu olalı böyle zulüm görmedi” deyiverdi. Öyle ya, bütün Türk boyları, Lenin heykelinin önünde toplanmıştı. Fakat Lenin, başlangıçta Sultangaliyev’in “Millet bir olsun-Milletler eşit olsun” söylemine destek vermişti Yerine geçen Stalin ise milletlerin özgürlüğünü tanımamış, Sovyetler Birliği’ni milletler hapishanesine çevirmişti. Dolayısıyla belki Lenin’in ruhu huzurluydu ama Stalin’in, Türk gençlerinin bir araya gelmesinden rahatsız olduğu kesindi.
Halit Kakınç’ın araştırmasına göre Sultangaliyev, “Sovyetler Birliği mutlaka yıkılacak. Çünkü dünyanın en dürüst düzeni olan komünizmi bir kenara bıraktılar, yerine Rus milliyetçiliğini koydular. Dolayısıyla bu yıkılacak. Peki, yıkıldıktan sonra ne olacak? Onun yerine Turan Sosyalist Halklar Federasyonu kurulacak” diyordu. Stalin onu bu yüzden Sibirya’ya sürdü, bir süre sonra getirildiği Moskova’da Beria’nın tek kurşunuyla can verdi.
Sovyetler Birliği yıkıldı ama Turan Federasyonu kurulmadı. Sistem olarak sosyalizm de yara aldı. Fakat şimdi kapitalizm de sallanıyor. Türk kurultaylarında Türk gençleri bir araya geliyor, kucaklaşıyor ama somut bir projeyi uygulamak, en güçlü Türk ülkesi olan Türkiye’nin azim ve iradesine bağlı. Yazık ki, o irade Türkiye’yi yönetenlerde yok! Çünkü Türkiye’yi yönetenler Türkiye’nin kuruluş felsefesini ilkellik olarak gösteriyor! Oysa Türk Dünyası’nın ayakta durması Türkiye’nin güçlü olmasına bağlı! Türk Dünyası’nın gözü Türkiye’de ama Türkiye, “Nasıl bölünürüz” ü tartışıyor.
Ellerinde ay yıldızlı bayraklar olan gençler, Lenin meydanına yürüdü.
Yarın: Türkler birleşirse güç sahibi olabilir