MİLLİ Güvenlik Kurulu, son toplantısında, hükümetin bir TBMM kararı olmadan resen ve tek başına, kendi partili unsurlarını da (grup başkanvekilleri, genel başkan yardımcıları) katarak yürüttüğü ‘demokratik açılım’ ile ilgili çalışmaları destekleme kararı aldı.
MGK’da, Anayasa’nın 118. maddesi ile kendisine yüklenen, milli güvenlik siyaseti tayin, tespit ve uygulaması, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğini sağlama ve diğer hususları ile ilgili olarak, bu açılımın desteklenmesinin ülke yararına olduğuna dair görüş ve karar birliği oluştuğu anlaşılıyor.
Kurulun hükümet kanadı, askeri personelin ihracı gibi, Anayasa’nın 118. maddesi kapsamında olmayan tasarruflara dahi sürekli olarak şerh yoluyla itiraz ettiği göz önüne alınınca, kurulun askeri kanadının Türkiye’nin bekasını ilgilendiren bu kadar önemli bir konuda herhangi itirazi kayıt beyan etmemesi (rezerv koymaması) görüş birliğinin gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
Bildiride dikkati çeken bir diğer nokta, bundan önceki kurul çalışmaları sonunda yayınlanan bildirilerde muntazaman yer alan, ‘terörle mücadeleye kararlılıkla devam’ vurgusunun bulunmaması…
Terör örgütü silah bırakmadı, örgüt uzantılarının şehirlerdeki eylemleri tahrik edici boyutlara ulaşıyor. Son olarak, bir polisimiz, bıçaklanarak öldürüldü, ‘örgüt başı’nın fotoğraflarını, milletvekilleri taşıyor. Bu kadar cüretkâr meydan okumalara karşı MGK’nın, bu husus ile ilgili kararlılığını tekrar etmemesi zannedildiği gibi demokratik açılıma hizmet etmez, terörün cüretini azdırır.
“Alttan güreşmek” Kırkpınar çayırında belki işe yarar ama terörle mücadelede başarılı olduğu dünyada görülmemiştir.
Bu kadar önemli bir kurulun, bu kadar politik öngörüden yoksun olması değil midir?