İÇİMİZDEKİ URBANCİÇ’LER

İÇİMİZDEKİ URBANCİÇ’LER
Hüseyin MÜMTAZ

ABD’nin Nicosia’daki Büyükelçisi’nin “kıprıslıtürk” olduğunu dün öğrendik..
Bir yaşımıza daha girdik..
Biz soyadındaki “ciç-iç” eki dolayısı ile soy sopunun Sırp asıllı olup olmadığının ve diline yansıyan Türk düşmanlığının genlerinden mi ileri geldiğinin araştırmasını yaparken adam resmen “kıprıslıtürk” çıktı..
“İçimizdeki” akrabaları birden malûm sözleri nedeniyle içgüdüsel olarak savunmaya geçtiler.
Böylece “illiyet” bağı kurmamıza olanak sağladılar..
Teşekkür borçluyuz..
Ne demişti Urbanciç o çok gürültü koparan ve diplomatik nezakete asla sığmayan üslûbuyla?
“Kıbrıslı Türkler’in çoğu kendilerini Türk gibi hissetmiyorlar”..
Biz de de yazmıştık;
“-Tesadüfen- bir gün önce -Nicosia-ya akredite ABD Büyükelçisi Urbancic, Washington’da Woodrow Wilson Merkezi adlı düşünce kuruluşunda -günün mâna ve ehemmiyetine binaen- şöyle bir konuşma yaptı..
1. -Kıbrıslı Türkler kendilerini Türk gibi hissetmiyorlar-.2. -Yeniden birleşmiş Kıbrıs’ın ilk ABD Büyükelçisi olmak istiyorum-.
Diyelim ki “rüya”nın ilk aşaması gerçekleşti ve Kıbrıs senin zamanında -birleşiverdi-..
O -kendilerini Türk gibi hissetmeyen Türklerin- arasına hangi yüzle ve nasıl gidip görüşeceksin?
Woodrow Wilson’dan dönünce Nicosia’ya, Lefkoşa’ya geçip hangi yüzle -nezaket ziyaretleri- yapacaksın?
Kimlerle görüşeceksin?
KKTC’de bu saatten sonra hiçbir resmi makamın, senin yüzüne bakmaması gerektiğini düşünmüyor musun?”
Biz böyle dememişiz..
Birileri, bazılarına tuz meraklısı olup her yiyeceğe serpmek için cepte tuz taşımanın sağlığa zararlı olduğunu anlatmalı..
Kolesterol adamı götürür alimallah..
Erçakıca hiç vakit geçirmeden maydanoz oldu..
“Metin üzerinde yaptıkları araştırmada” Urbancicin “doğrudan doğruya Kıbrıslı Türk kimliğini ve Kıbrıs Türk halkının hislerini değerlendiren bir ifade kullanmadığını gördüklerini” kaydetti.
O zaman Urbanciç’in ne dediğine bir daha bakalım; “Kıbrıslı Türkler’in çoğu kendilerini Türk gibi hissetmiyorlar”..
Erçakıca’nın tercümesine, görüş açısına, algılama kabiliyetine ve anlayışına göre bu cümle “doğrudan” Kıbrıslı Türk kimliğini “değerlendiren bir ifade” değilmiş..
Devam ediyor Erçakıca;
“Büyükelçi Urbancicin söyledikleri, bu anlama gidecek sadece Kıbrıslı Türklerle ilgili ifadeler olmayıp, ifadelerin Kıbrıslı Rumları da kapsayan -Kendilerini anavatanlarıyla olan akrabalıklarına karşın tam olarak onlar gibi, onların bir parçası olarak hissetmiyorlar- şeklindedir”.
Bir daha bakalım Urbanciç’in ne dediğine; “Kıbrıslı Türkler’in çoğu kendilerini Türk gibi hissetmiyorlar”..
Bu cümlenin neresinde sadece Kıbrıslı Türkleri değil, “Kıbrıslı Rumları da kapsayan” bir ifade buldu Erçakıca hakikaten merak ediyorum..
Ne kadar derin ve engin bir dil bilgisi!
Büyükelçilik yetkililerinin bu konuda kendilerine bazı izahlarda bulunduğunu kaydeden Erçakıca, şöyle devam ediyor;
“Bunun daha fazla siyasi olarak kullanıldığını söylediler; yani Kıbrısın bir devlet olarak devam etmesini istedikleri şeklinde kullanıldığı yönünde bir izahatta da bulundular.
Bu konu bizim tarafımızdan takip edildi. Büyükelçinin Kıbrıs Türk halkının kimliğiyle ilgili izahatlar kullanması bizim tarafımızdan da endişeyle karşılandı, ancak takip ettik ve izahatlarını aldık ve doğrudan doğruya Kıbrıs Türk kimliğine yönelik bir saldırı ve eleştirinin söz konusu olmadığını biz gördük.
Basına bu farklı şekillerde yansıdı. Biz, bu cümleler böyle söylendi diye yüzde yüz taahhütte bulunamayız”.
Bir lâfı doğru anlamak için ille Amerikan elçiliğine mi sormak lâzım?
Sorarsanız, tabii onların “yok öyle değil, böyle demek istedik” açıklamasına itibar etmek zorundasınız..
Ne diyor Bay Sözcü;
“İzahatlarını aldık ve doğrudan doğruya Kıbrıs Türk kimliğine yönelik bir saldırı ve eleştirinin söz konusu olmadığını biz gördük”..
Öyleyse bir defa daha tekrarlayalım Urbanciç’in dediklerini..
“Kıbrıslı Türkler’in çoğu kendilerini Türk gibi hissetmiyorlar”..
Bu cümlede; “doğrudan Kıbrıslı Türk kimliğine yönelik bir saldırı ve eleştiri olmadığını görmek için” demek ki ya KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olmak gerekli..
Yahut da Urbanciç’i bu kadar candan koruyup kollayacak kadar onunla hısım-akraba, eş -dost yahut yediği-içtiği ayrı gitmeyen kanka-kumbaro olmak lâzım..
Erçakıca bu tercüme-aklama gayretiyle ve insanı çatlatan sıkıntılı, lâfı kırk kere dönüp dolaştıran üslûbuyla; uluslararası “oryantal”ist Barzani’yi bile geçmiştir..
Bu arada “ustası” Talât da, 19 Nisan iradesini hiçe sayarak meydan boşmuş gibi sıcak yaz gecelerinde köylerde serinlemeye, “village-relations” çalışmalarıyla kamuoyu yaratmaya devam ediyor..
Hristofyas’la 40’ıncı kez bir araya gelen ve birinci tur görüşmelerini tamamlayan Talat, önceki akşam Girne’nin Dikmen köyünde vatandaşlarla sohbet ederek “uzmanların” anlaşılan konulara bakarak yeni anayasayı, kuruluş anlaşmasını ve bir devletin yürüyebilmesi için gerekli olan yasaları hazırlayacağını söylemiş..
Talat “köyde” bugüne kadar yapılan görüşmelerde anlaşmaya vardıkları konuları 30 belge haline getirdiklerini ve bu belgeleri yeni anayasa yazacak uzmanlara vereceklerini açıklamış.
Talât anlaşmaya varılan 30 belgenin neler olduğunu, anayasa yazacak “uzmanların” kimler olduğunu bana, bize, politikacılara, Meclis Başkanı’na, Başbakan’a, gazetecilere, ilim adamlarına, siyaset bilimcilerine açıklamıyor, “köy” ortamında limonata içerken “köylülere” açıklıyor.
Onlar da köylerinde misafir olan Cumhurbaşkanı’na saygıda kusur etmemek için soru sormuyorlar..
Dönelim öyleyse Urbanciç’in söylediklerinin ikinci kısmına..
“Yeniden birleşmiş Kıbrıs’ın ilk ABD Büyükelçisi olmak istiyorum”-
Talât 19 Nisan iradesini hiçe sayarak, 2010 Nisan’ındaki KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce yabancılarla işbirliği içinde KKTC’yi “lağv ve tensik” ederek devleti ve cumhurbaşkanlığını; “politbüro”nun talimatları doğrultusunda “yoldaşı” Hristofiyas’a teslim etmek istiyor..
Böylece “KKTC’nin SON CUMHURBAŞKANI” olmak istiyor;
Urbanciç de “Yeniden birleşmiş Kıbrıs’ın ilk ABD Elçisi”…..
“Müşterek hedefe” bıkmadan usanmadan ilerleyen bu işbirliğinin karşısında kim, hangi güç dayanabilir ki?
Doğru demiş adam son tahlilde..
“Kıprıslıtürkler’in çoğu kendilerini Türk gibi hissetmiyorlar”..
KIBRIS TÜRKLERİ’nin ise kendilerini “Türk gibi” değil, sapına kadar TÜRK hissettiklerinden eminim..
Baştan beri anlatmaya çalıştığımız “kıprıslıtürk” ile “Kıbrıs Türkü” farkı da zaten işte burada gizli..07/08/09

57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]

mumtazbay@hotmail.com - think tank dusunce kurulus

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir