(*) Ermenistan’ı ziyaret eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas, “Ermeni Soykırımı”nın tanınmasını istemiş. Hristofyas, Erivan’da bulunan “Soykırım” Müzesi’ndeki deftere, “Jön Türkler tarafından gerçekleştirilen Ermeni Soykırımı’nın tanınması ve kınanması uluslararası toplum ve tüm insanlık için görevdir” diye yazmış.
Ermenistan’a resmi ziyaret sırasında eşi ile birlikte “Soykırım Anıtı”nda saygı duruşunda bulunan Hristofyas, “Kıbrıs (Rum Kesimi) ve Kıbrıs halkı, Ermenistan’ın soykırımın tanınmasını amaçlayan çabalarına her zaman destek verdi ve desteklemeyi sürdürecek” diye devam etmiş yazdıklarına. (*BYGM-07.07.2009)
Tarihte olanlara siz karar verecekseniz eğer, arsızlık değil mi, bir “alo tarih bilgilendirme/bildirme hattı” kurun olsun bitsin. Bizler de bu sayede kısa yoldan bilgilenelim.
“Soykırım” anıtı önünde saygı duruşunda bulunmak gibi şovlara bir son verseniz artık.
Türkiye’yi suçlamanız tarihi gerçeklere aykırıdır ve utanmazlıktır.
Türkiye’yi her fırsatta sanık sandalyesine oturtup kim bilir hangi hakka dayanarak yargılamaya kalkarken, bir kez de kendinizi yargılasanız o sandalyede. Kendi geçmişinize dönüp baksanız bir kez de. İş, öz eleştiriye geldiğinde, bizi suçlamaya kalkarken ilk kaçan siz olursunuz mutlaka.
Adaletle siyaset bir arada olmaz ama haydi biraz adalet..
Hatırlasanıza, ASALA ve benzeri terör örgütlerine kucak açan Rumlar değil miydi?
Uluslararası terör teşkilatlarıyla işbirliği içindeki Ermeni terör teşkilatları, aynı zamanda Türkiye’yi bölmek, parçalamak için yurt dışında faaliyet gösteren PKK Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la çok yakın faaliyet içinde değiller mi?
Larnaka’da Cumhurbaşkanı’nın da katılımıyla “Ermeni Soykırım Anıtı” açılmadı mı?
2007’de, Fransız-Rum Dostluk Grubu Başkanı ve soykırım tasarısının mimarı Ermeni asıllı Fransız milletvekili Patrick Deveciyan’a madalya takılmadı mı bizzat Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos tarafından?
Kısacası, suç ortaklığına, birbirini kayırmaya devam.
Aynı hamurdan olana duyulan yakınlık.. Neredeyse genetik kodlarda uyuşma..Genetik yalancılık..
1912’den başlayarak, Kıbrıs Barış Harekatı’nın düzenlendiği 1974 yılına kadar, Rumlar tarafından katledilen 1000’i aşkın Türk’ün hesabını kim verecek o halde?
Tüm bunlar, tüm bu seyirciye oynamalar, kendi suçunu örtbas etmek için verilen çaba değil de ne?
Bizim geçmişimiz sizden beyazdır ama, şairin dediği gibi, “tüm renkler aynı hızda kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler…”