Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışında İran’ın Rolü ve İran-Ermeni İlişkileri
GİRİŞ
19.Yüzyılın Sonlarına Kadar İran-Ermeni İlişkileri ve Kafkasya’da Ermeni Yurdunun Oluşturulması İran ve Ermeniler arasındaki ilişkilerin başlangıcı MÖ 5.ve 6.yüzyıla kadar uzanmaktadır.Ancak Ermenilerin İran’da güçlenmesini sağlayan en önemli olaylardan bir tanesi Şah Abbas döneminde ortaya çıkmıştır. Şah Abbas (1587-629); Safevi ordusunu oluşturan 32 Kızılbaş kabile reisinin, herhangi bir yenilgi halinde suçu birbirlerine attıklarını ve zaman zaman bir birbirleriyle mücadele ettiklerini, bunun da hükümdarlık için tehlikeli olduğunu gördüğü için yeni bir ordu kurmaya karar vermiştir. Bu ordu, Şiilerden ziyade Ermeni ve Gürcülerden meydana gelmiştir.”Yeni Culfa” adıyla bir şehir kurarak Ermenileri buraya yerleştirmiştir.Böylece Ermeniler İran’da önemli bir etnik unsur haline gelmeye başlamıştır.(1)
İran ve Kafkaslarda güçlenen Ermeniler, 18.yüzyılın başlarından itibaren Kafkaslarda bağımsız bir Ermenistan kurmak için harekete geçmiştir.1698-1711 yılları arasında İsrael Ori isimli bir Ermeni bunun için çeşitli girişimlerde bulunmaya başlamış, öncelikli olarak Avrupalı devletlerin yardımını sağlamaya çalışmıştır. Bu dönemde Rusya’nın bölgede büyük bir siyasi güç haline gelmesi üzerine Ori, I.Petro ile görüşerek Rusya’nın Kafkaslara inmesi konusunda onu ikna etmiştir.(2) Çar I.Petro döneminde Ermenilerle dostluk ve ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. Bu anlaşmalara göre Ruslar, Ermeni cemaatleri ile ticaret yapmayı ve ileri gelenlerin çocuklarını da okutmayı kabul etmiş, ayrıca Ermeni Prensliğini Osmanlı ve İran’a karşı korumayı vaat etmiş, Ermeniler de buna karşılık Rusya’ya bağlı olacakları sözünü vermişlerdir.(3)
Kafkasya üzerinde Rusya’nı yayılmacı bir siyaset izlemeye başlaması ile Osmanlı-Rusya-İran üçgeninde çeşitli mücadeleler başlamıştır. Rusya bu mücadelelerde Ermenilerden büyük ölçüde yararlandığı için, Ermenileri tamamen kendi saflarına çekebilmek amacıyla çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. İlk iş olarak yaptığı propagandalarla sempatilerini kazanmaya çalışmış, daha sonra Ermeni adlarıyla bir çok okul açmıştır. Bu okullardan bazıları, 1816 yılında açılan Lazarian Enstitüsü, Tiflis’te açılan Nersessian Okulu ve Eçmiyazin’de açılan Gevorgian Akademisi’dir.(4) Bütün bu faaliyetler netice vermiş ve Ermeniler arasında büyük bir Rus sempatizanlığı başlamıştır.Bu durum Kafkasya meselesinde Rusya-Osmanlı-İran arasındaki ilişkilerde Rusya lehine bir durum ortaya çıkarmıştır. İran’a karşı yapılan mücadelelerde Ermeniler ön planda yer almıştır.1813 Gülistan ve 1827-1828 Rus-İran Savaşı’nın sonunda imzalanan Türkmençay Anlaşmaları ile Kafkasların çoğu ve o zamana kadar İran’ın elinde bulunan Eçmiyazin Kilisesi’nin de bulunduğu topraklar Rusların eline geçmiştir.(5)
1.Vahan Kurkjan, “History of Armenia”, Armenian General Benevolent Union of America yayını, New York 1958, s.283.
2.Esat Uras, “Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi”, Belge Yayınları, İstanbul 1987, s.744-747
3. Muammer Demirel, “Rusya’nın Ermeni Meselesine Etkisi”,”Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Nobel Yayınları, Ankara 2003, s.205, Uras, “Tarihte Ermeniler…”, s.751
4.Demirel, “Rusya’nın Ermeni…”, s.206
5.Davut Kılıç, “Rusya’nın Doğu Anadolu Politikasında Eçmiyazin Kilisesi’nin Rolü”, Ermeni Araştırmaları, s.2, s.49
Anlaşmanın imzalanmasından sonra Ermeniler Rusya’ya sığınma talebinde bulunmuşlar ve bu talep Ruslar tarafından olumlu karşılanarak, İran topraklarındaki 40.000 Ermeni ile birlikte toplam 100.000 Ermeni, Erivan, Nahçivan ve Karabağ bölgeleri başta olmak üzere Rusya’ya göç etmiştir.(6) Rusların Ermeniler buralara yerleştirmesinin sebebi ise, hiç kuşkusuz burada Osmanlı ve İran’a karşı tampon bir bölge oluşturmaktır.
Ruslar Türkmençay Anlaşması ile hakimiyetlerine aldıkları, Revan (Erivan), Nahçivan ve bunlarla birleştirdiği Karabağ’la birlikte burada idari bir yapı oluşturmuşlardır.1828 yılında, oluşturulan bu idari yapının adını Armanskaya Oblast (Ermeni Vilayeti) koymuşlardır. (7) Böylece o zamana kadar İran hakimiyetinde yaşayan Ermeniler, Rus hakimiyetine geçmişlerdir.
Bu bölge daha sonra Ruslar için, Anadolu ve İran içlerine yapacakları saldırılar için bir üs, Ermeniler de burada Rusların ileri askeri bir karakolu konumuna gelmişlerdir.
Ermenilerin Ruslara bu kadar yakınlaşmasının en önemli sebebi, kendilerine ait bağımsız bir devlet kurmaktı. Ancak Ruslara güvenmenin ne kadar büyük bir hata olduğunu daha sonra anladılar ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar.Tıpkı I.Dünya Savaşı sonunda olduğu gibi Ruslar, çıkarları sona erdiği zaman Ermenileri ortada bırakacaklar, çıkarları gerektirdiğinde ise, bağımsız, ancak gerçekte Rusya’nın bir eyaleti konumunda olan siyasi bir yapı oluşturacaklardır.
1839 yılında Kafkasya’yı 2 idari bölgeye ayıran Ruslar, 1844’de ise Prens Vorontsov’u Kral naibi sıfatıyla bölgenin idaresine getirdi. Vorontsov, bölgeyi küçük vilayetlere bölerek asayişi sağlamayı hedefledi. Ermeniler bu bölünme ile Tiflis vilayetine bağlandı.(8) Bir müddet sonra Erivan vilayeti kurulsa da Ermenilerin istediği şekilde bir bağımsızlık gerçekleşmedi. Ancak bu topraklar günümüzde kurulan Ermeni devletlerinin sınırlarının oluşturulmasını sağlamıştır.
1.İran’ın Ermeni Meselesindeki Rolü
İran’ın Ermenilere yönelik politikasını anlamak için XIX.Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı-Rus-İran ilişkilerine bakmak gerekir. Çünkü Kafkasya bu üç devlet açısından oldukça önemli bir bölgedir, bu yüzden yaşanan gelişmeler doğrudan veya dolaylı bir şekilde bununla ilgilidir. Her şeyden önce söylemek gerekir ki, bu dönemde İran’da oldukça yoğun bir şekilde Rus etkisi vardır.(9) Bankalaşmadan, yatırımlara kadar bir çok ihaleyi Rusya almıştır. Bunun yanı sıra Fransa’dan düşük faizle borç alarak, İran’a daha yüksek faizle borç vermiş ve böylece İran’ı tamamen kendisine bağımlı hale getirmiştir.(10)
6.Kemal Beydilli, “1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçen Ermeniler”, TTK Yayınları, Ankara 1988, s.368,369,372, Yusuf Halaçoğlu, “Ermeni Meselesiyle İlgili Birkaç Rus Kaynağı”, Yeni Türkiye, Sayı 38, Ankara 2001, s.735-736, Kamran Gürün, “Ermeni Dosyası”, Ankara 1988, s.80
7.Oktay Kızılkaya, “Revan (Erivan) ve Iğdır Yöresindeki Demografik Yapının Ermeniler Lehine Dönüştürülme Süresi” (1828-1920)”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, s.2007/1, Kayseri 2007, s.304, Gürün, “Ermeni Dosyası”, s.81, Uras, “Tarihte Ermeniler…”, s.757
8. Gürün, “Ermeni Dosyası”, s.81
9.Raymond Furon, İran, Çev.Galip Kemali Söylemezoğlu, Hilmi Kitabevi, İstanbul 1943, s.160-161
10.Furon, İran, s.160-161 Bu durum ise, İran’ın, gerek kendi çıkarları, gerekse de daha çok Rus devlet adamlarının etkisiyle Osmanlı aleyhine bir politika izlemesinde etkili olacaktır. Daha önce de bahsedildiği gibi Ruslar, Osmanlı’ya karşı Ermenileri kullanmış, onlara doğrudan veya dolaylı bir şekilde destek vermiştir. Ermenilerin bu bölgede örgütlenmesi ve desteklenmesinde İngilizler bir müddet Ruslarla beraber hareket etmişse de, bir müddet sonra burada kurulacak bir Ermeni devletinin Rusların etki ve yönlendirmesine gireceğini anlayınca bu tavrından vazgeçerek başka arayışlara girmiş, örneğin bölgede güçlü bir tarikat reisi olan Şeyh Ubeydullah öncülüğünde bir devlet kurulması için çalışmıştır.(11)
İran’daki Rus etkisi öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, Rusya’nın İran B.Elçisi, Rusya’nın İran’daki bir valisi gibi hareket etmeye başlamıştır. Öte yandan Osmanlı devlet adamları başta Ermeni komitacıların kontrol altına alınması olmak üzere, İran tarafında oluşan bir problemin giderilmesi için bile Rus hükümetine veya Tahran’daki Rus B.Elçisine müracaat etmek zorunda kalmıştır.(12)
İran’ın Ermenilere karşı tutumunu belirleyen diğer bir önemli sebep ise, Osmanlı Devleti’ne karşı yüzyıllardır uyguladığı tutarsız ve ikiyüzlü politikalardır. Şöyle ki; Sünni Müslümanların lideri konumundaki Osmanlı’ya karşı sürekli olarak düşmanca bir tavır sergilemiş ve bu uğurda her türlü yolu denemiştir.Bunun için gerektiğinde, Şiiliği bir tehdit olarak kullanmaktan çekinmemiş, gerektiğinde ise, Çaldıran savaşından sonra Almanlarla olduğu gibi, gayrimüslim devletlerle müttefik olma yoluna gitmiştir. Bir devletin kendi çıkarlarını ön planda tutması ve buna göre davranması elbette normaldir ama, İran’ın bir İslam devleti olan Osmanlı’ya ve günümüzde de Türkiye’ye karşı, sürekli Türklerin en büyük düşmanı olan devletlerle ittifak içerisinde olması bu politikaların bir göstergesidir.
19.Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı-İran ilişkileri zaman zaman iyi bir seviyeye gelmişse de, İran’daki bu Rus etkisinden dolayı, Osmanlı Devleti’nin zayıf düştüğü dönemlerde (1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nın sonucunda olduğu gibi) İran bundan faydalanma yoluna gitmekten çekinmemiştir. Ancak Osmanlı Devleti, gerek sahip olduğu kültürel birikim, gerekse siyasi, askeri ve diplomatik anlamda İran ile mücadele etmekten geri durmamış ve özellikle İran’daki modernleşme çalışmalarında gözle görülür bir etkide bulunmuştur. (13)
Yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı İran, gerek Osmanlı içindeki Ermenileri, gerekse kendi ülkesindekileri bazen açıktan, bazen de gizli bir şekilde Osmanlı’ya karşı desteklemiştir. İran’ın Ermenilere karşı verdiği destekleri şu şekilde sınıflandırabiliriz.
1. Konsoloslukların Yardımı
a. Pasaport temini
b. Himaye
2. Lojistik destek ve İran içinde rahat hareket edebilme
3. İran sınırlarından geçişlerine izin verme
11. Mehmet Saray, “Türk-İran İlişkileri”, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1999, s.92, Ayrıntılı bilgi için bkz; Mehmet Fırat Kılıç, “Sheikh Ubeydullah’s Movement”, Bilkent Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2003
12.BOA, HR.SYS, Belge No:2774/58, 2861/10, 2773/3, 2772/43, 2772/61,2772/68
13.Ayrıntılı bilgi için bkz, Hatice Kılıç, “İran’ın Modernleşme Sürecinde Osmanlı Devleti’nin Rolü”, Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006, s.19-62
1.1. Konsolosluk Yardımları
İran, Ermeni komitacılara kendi sınırları içerisinde geniş bir hoşgörü ve lojistik destek imkanı sağlamıştır. İran coğrafyası bu dönemde Osmanlı’ya karşı Doğu’dan gerçekleşen her türlü faaliyette (Özellikle isyanlara yönelik hazırlıkta ve isyanlardan sonra) adeta bir üs konumuna gelmiştir. Öte yandan, hem Osmanlı içindeki, hem de farklı ülkelerdeki İran konsoloslukları, Osmanlı içinde eyleme karışmış olan Ermenileri himaye etmiş, onlara her türlü desteği vermiş ve bir çok Ermeni’ye, rahat hareket edebilmesi ve gerektiğinde kaçabilmesi için İran pasaportu temin etmiştir.
İran’ın bu tür faaliyetlerini ortaya koyan bir çok olay vardır. Örneğin; 1896 yılında Ermeni Taşnaksütyun Komitesi tarafından düzenlenen Osmanlı Bankası baskınında, olaya karışan, bankaya bomba attığı ve bir kolunun da bu baskında sakatlandığı tespit edilen Ermeni liderlerden Sivaslı Nalbantyan isimli şahsa, 1906 yılında İran’ın Marsilya Konsolosluğu’nca pasaport temin edilmiştir. (14) 1894 yılında, Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtan ve bu yönde bir çok eyleme katılan Van’ın Eleşkirt kazasına bağlı Toprakkale köyünden Nazaret Mardiros Paslekyan’a pasaport temin edilerek Tiflis üzerinden Bulgaristan’a kaçışı sağlanmıştır.(15) 1891 yılında Nahçivan ve Karabağ Ermenilerince organize edilen ve Doğu Anadolu’daki Bayezid sancağına karşı düzenlenen bir saldırıya, İranlı yetkililer bizzat yardım etmiş (16) ve Osmanlı vatandaşı olan ve bazı faaliyetlere karışan Ermenilere İran’ın Batum şehbenderi tarafından pasaport sağlanmıştır.(17) 1897 yılında, Osmanlı Devleti’nde eyleme karışan bir grup Ermeni’ye de pasaport temin edilmiştir. (18)
1.2.Lojistik Destek ve Ermenilere İran’da Rahat Bir Ortamın Sağlanması
İran’ın, Ermeni komitacılar açısından gerek silah ve mühimmatın saklanması, gerekse gıda ve benzeri yardımların sağlanması açısından bir nevi depo olarak kullanıldığı söylenebilir.Bununla ilgili bir çok malumat bulunmaktadır. Şöyle ki; 1891 yılında Ermeniler tarafından Rusya’dan getirilen silahlar İran Salmas’ta saklanmıştır. Bu durumu öğrenen İranlı yetkililer Osmanlı Devleti’nin uyarıları sonucunda olayla ilgili bir tahkikat yapmışlar fakat silahların toplanması ile ilgili herhangi bir işlemde bulunmamışlardır. Üstelik bu silahlar, Tebriz ve Salmas’ta bulunan Ermeniler tarafından Van’da bulunan Ermenilerle irtibat kurularak buraya getirilmiş ve bölgede meydana gelen bir çok isyanda kullanılmıştır.(19)
1892 yılında Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği (Taşnaksutyun) aldığı bir kararla Doğu bürosunun merkezini Van bölgesinin kapısı olduğu için İran’a taşımış ve İranlılar bu duruma göz yumarak bu komitenin faaliyetlerine izin vermiştir.Aynı komite kurduğu bu 3 bölge meclisinden birisini yine burada oluşturmuştur.(20)
1892 yılında Ermeni ve Kürtleri Osmanlı aleyhine kışkırtan ve çeşitli faaliyetlerin düzenlenmesini sağlayan Azerbaycan Ermeni Başpiskoposu Stephan Mkiterian’a bu faaliyetlerinde bazı İranlı yetkililer yardım ederek Ermenilerin Bayezid sınırından geçmelerine müsaade etmişlerdir. (21)
İran’daki Ermeniler bu dönemde oldukça iyi durumdadırlar, fakat bunun sağlanmasında İran Şahı’nın oldukça önemli bir etkisi vardır. Şöyle ki, Ermenilere İran’da diğer unsurlardan daha çok imtiyaz verilmiş ve bir çok Ermeni kökenli şahıs önemli mevkilere gelmiştir.
14. BOA, HR SYS, Belge No:2866/20
15. BOA, HR SYS, Belge No:2770/32
16. BOA, HR TO, Belge No:346/16, HR SYS, Belge No:2769/11
17. BOA, HR TO, Belge No:346/10, HR SYS, Belge No:2762/1
18. BOA, HR SYS, Belge No:2861/39
19. BOA, HR SYS, Belge No:2769/15
20. BOA, HR SYS, Belge No:2769/20,Uras, “Tarihte Ermeniler..”,s.449
21. BOA, HR SYS, Belge No:2762/4
Hem bu durumdan dolayı, hem de Osmanlı’ya karşı düzenlenen eylemlerde Ermeniler için gerekli desteği sağlamasından dolayı, New Yorklu Ermeniler aldıkları bir kararla, İran şahı Nasıreddin Şah’a 1892 yılında bir teşekkür mektubu göndermişlerdir.
Bu mektubu getiren Sarafyan, Tahran’da İranlı yetkililerce oldukça iyi karşılanmıştır. Nasıreddin Şah adına New York Ermeni kolonisi başkanına hitaben bir cevap yazısı da yazılıp, bahsedilen şahsa teslim edilmiştir.(22)
Ancak hem bu teşekkür mektubundan, hem de şahın yazdığı cevap yazısından haberdardır.(23)
1.3.İran Sınırının Kullanılması
Görüldüğü gibi İran, Ermeni meselesinde Osmanlı aleyhine bir taraf haline gelmiştir.Bu durum ise, İran’ın hem geçmiş, hem de günümüzdeki politikalarına uygun düşmektedir. Diğer bir husus ise, İran sınırıdır. Ermeniler, Osmanlı içindeki faaliyetlerinin bir çoğunu gerçekleştirmek için İran sınırını rahat bir şekilde geçmişlerdir. Hatta kendilerine sınırda üs bile kurmuş ve silahları bu sınıra getirerek gerektiğinde Osmanlı içindeki eylemlerde kullanmışlardır. (24) Ermeniler özellikle Tebriz, Van sınırını kullanarak Osmanlı içlerine girmişler ve buradaki faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Ermenilerin İran sınırını kullandıkları hakkında Osmanlı arşivinde bir çok belge bulunmaktadır.
Esat Uras bu konuda iki şahsın görüşlerini aktarmıştır. Birinci olarak, Taşnaksutyun tarihini yazan Varantyan İran sınırıyla ilgili şunları söylemektedir; “İran ve Kafkas yolları çeteciler için daima açık bulunuyordu. Herhangi büyük örgütlü bir çete istediği zaman Türkiye topraklarına giriyor, istediği yerde faaliyette bulunuyor ve sonra serbestçe geldikleri yere dönüyordu.” İkincisi ise, o dönemde Mavi Kitap’ta Osmanlı’ya karşı yapılan eylemlerde İran sınırlarının kullanılmasına dikkat çekilerek “Gerçek tehlike İran hududundadır” denilmiştir.(25)
Ermeniler, İran-Osmanlı sınırını oldukça işlek bir şekilde kullanıyor ve bunu engelleyecek bütün unsurları da ortadan kaldırmaktan çekinmiyorlardı.1904’deki II.Sasun (Taluri) isyanından önce İran’dan Türkiye’ye silah sevkiyatının yapıldığı güzergah üzerinde bulunan Hanosor bölgesinde yerleşik olan Kürt Mazrik aşireti bunlara engel oluyordu. Ermeniler bu yolun açılması için 400 kişilik bir kuvvetle bu aşirete saldırmış ve çoğunu öldürmüşlerdir. Askerlerin bu saldırıyı haber alıp gelmesi ile çete mensupları tekrar İran sınırına çekilmişlerdir.(26)
Diğer bir husus ise, İran Ermenilerinin Osmanlı Devleti’nde (özellikle Doğu Anadolu’da Van ve civarında) yaşayan Ermenilerden, “silah vergisi” adı altında yüklü miktarlarda para toplayarak bunu İran’a götürdükleri ve bu paralarla silah alımı ve diğer ihtiyaçların karşılandığı da bilinmektedir. Bu silahlar, özellikle 1896 yılındaki I.Van isyanında kullanılmıştır. (27) 1896 isyanında, Rusyalı Ardivaz isimli şahsın liderliğinde, İran’da Heftvan, Melhami ve Hüsrevan civarında yaklaşık 2000 Ermeni eşkıyasının bulunduğu ve bu durumdan da İran hükümetinin haberi olduğu halde herhangi bir engellemede bulunmadığı, aksine göz yumduğu Van Polis Komiserliği’nden Dahiliye Nezareti’ne bildirilmiştir. Bu askerlerin silahları ise, daha önce bildirildiği üzere Van ve civarındaki Ermenilerden toplanan paralarla alınmıştır.(28)
Başka bir husus ise, İran’da bulunan Ermenilerin Osmanlı sınırlarına girmek için bir çok kez Kürt kıyafeti giymeleridir. Hatta bunun için bazı Kürt aşiretlerine para bile ödüyorlardı.
22.BOA, HR, SYS, Belge No:2735/33
23.BOA, HR, SYS, Belge No:72/28
24.BOA, HR, SYS, Belge No:2772/68,2860/74,2861/10,2774/59,2791/6
25.Uras, “Tarihte Ermeniler…”,s.502 vd.
26.Uras, “Tarihte Ermeniler…”,s.502 vd.
27.BOA, HR, SYS, Belge No:2769/20, Demir, Neşide Kerem, “Türkiye’de Ermeni Meselesi”, Şafak Matbaası, Ankara 1976, s.63, Uras, “Tarihte Ermeniler…”, s.449
28.Hüseyin Nazım Paşa, “Ermeni Olayları Tarihi”, C.II, Devlet Arşivleri Gn.Md.lüğü Yayını, Ankara 1994, s.407
Böylelikle daha rahat hareket ederek Osmanlı topraklarına girmişlerdir. (29)
2.İran-Ermeni İlişkilerinin Genel Bir Değerlendirmesi
İran ve Ermeniler arasındaki tarihsel sürecin yanı sıra, iki toplumu bir araya getiren temel etkenler üzerinde de durmak yerinde olacaktır.Çünkü dönemin koşullarına baktığımızda hem çıkarlar hem de realite bakımından, özellikle Ermenilerin İran ile münasebetlerinin iyi bir noktada olmasının bir çok çelişkili yönü bulunmaktadır. Bunlardan biri, özellikle 19.yüzyıldan itibaren büyük devletler tarafından Ermenilere aşılanan “bağımsızlık düşüncesi” ve buna bağlı oluşan “Büyük Ermenistan” hayalinde yatmaktadır. 1890 yılında Kafkasya’da kurulan Taşnaksutyun örgütü yayınladığı bildiride, “Osmanlı ve İran’da bulunan toprakları ele geçirip büyük Ermenistan’ı kurmak” ibaresiyle bu hayali ortaya koymaktadır. (30)
Fakat “Büyük Ermenistan” diye tabir edilen devleti kurmak için Osmanlı Devleti gibi İran’dan ve hatta Rusya’dan bile bir takım toprakların alınması gerekmektedir.(31) Bu durumu hem Ermeniler hem de İranlılar gayet iyi bilmektedirler. 1827 yılında Katogikos Aşgadaragesi, İran’a yapılacak bir saldırı öncesinde Ermenilere hitaben şunları söylemiştir;
“Ararat dünyasının ve Ermeni milletinin şaşkınlık ve takdirini kazanacağınız zaman, ana tahtın eski bağımsızlığının yeniden kurulması ve canlandırılması günü geldi. Ermeni kahramanları, ayağa kalkınız ve İran’ın işini bitiriniz. İhtiyar Masis (Ağrı Dağı)’i sevindiriniz. Bir defa daha “vatan” topraklarını kanlarınızla boyayınız ve sonra hür olarak yaşayınız.”(32)
Ancak bu duruma rağmen, İran ve Ermeniler arasında geçmişte Osmanlı’ya, günümüzde ise, Türkiye’ye karşı sürekli bir ittifak söz konusudur. Bunun sebebi ise Truşak (Bayrak) gazetesinde yayımlanan “İran ve Turan” başlıklı makalede belirtilmiştir. Buna göre;
“Bu iki milleti daima bir dış düşman tehdit etmiştir.Ortak ve genel bir düşman bu iki milletin hayat ışığını söndürmeye çalışmış ve bununla iki milleti birleştirmiştir.Bu düşman da Türk milletidir.”(33)
Aslında bu yönüyle İran-Ermeni yakınlaşması normaldir. Geçmişten bu yana Osmanlı ile mücadele eden bir İran ile, bulundukları toplumdaki prestijli yaşamlarına rağmen Avrupalı devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdikleri ve bağımsız Ermenistan idealinin önündeki en büyük engel olarak Osmanlı Devletini gören Ermeniler için ortak bir düşman olarak Türkler düşünülebilir. Ancak, 19.yüzyılın başlarına kadar Kafkasya bölgesinde Ermenilerin yaşadıkları yerleri elinde bulunduran ve kendi içinde de binlerce Ermeni’nin yaşadığı İran ile, kurmayı düşündükleri bağımsız Ermenistan’a ulaşmak için, İran topraklarının bir kısmını da ele geçirmesi gereken Ermeniler arasında gerçekçi bir yakınlaşmanın olması olası değildir.Bu analizden ortaya şu sonuç çıkmaktadır; iki taraf da birbirlerinin gerçek amaçlarını bilerek ve bunu açığa vurmayıp bir bakıma erteleyerek, önce uzlaştıkları bir konuda bir yakınlaşmayı tercih etmişlerdir.Ancak unutulan bir nokta, ortak hedefin kaybolması halinde iki tarafın da birbirinin hedefi haline geleceğidir. Nitekim Ermeniler, Rusların Güneye inmeye başladığı dönemde, 2.vatanı olarak gördükleri İran’a karşı ihanet etmekten çekinmemiş ve Rusların tarafına geçerek İran’a karşı savaşmışlardır.Bu yüzden Ermenilerin İran’a karşı gösterdiği bu sadakatlerinin perde arkasında İran’ı bölme politikasının yer aldığını hem İranlılar hem de Ermeniler oldukça iyi bilmektedirler.
29.BOA, HR SYS, Belge No:2805/2
30.Uras, “Tarihte Ermeniler…”, s.442
31.Uras, “Tarihte Ermeniler…”, s.760
32.Uras, “Tarihte Ermeniler…”, s.757
33.Mirza Bala Mehmetzade, “Ermeniler ve İran”, s.8
Sonuç:
Kafkasya Bölgesi’nde 18.yüzyıla kadar Osmanlı ve İran arasında gerçekleşen hakimiyet politikası, bu yüzyılın başlarından itibaren Rusya’nın da büyük bir devlet olarak bölgede yayılmaya başlamasıyla birlikte 19.yüzyıl başlarına kadar Osmanlı Rusya arasında meydana gelmiş, 19.yüzyıldan sonra ise, Rusya ve İngiltere arasındaki bir güç gösterisine dönüşmüştür. Rusya’nın yayılmacı bir devlet olarak Kafkasya bölgesine inmesiyle birlikte Ermeniler, o zaman kadar yaşadıkları Osmanlı ve İran’a karşı bir ihanet içine girmeye ve Rusya lehine hareket etmeye başlamışlardır. Rusya bu durumdan istifade ile, Erivan, Nahçivan ve Karabağ bölgesine, İran, Osmanlı ve diğer bölgelerdeki Ermenilerle birlikte yaklaşık 100 bin kişiyi yerleştirerek burada tampon bir bölge oluşturmuştur.
Ermenilerin Ruslar lehine hareket etmeye başlamasını önceleri kabullenemeyen İran, 19.yüzyıl sonlarına doğru iyice gücünü kaybetmiş olduğu için, bu yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı’ya karşı Ermenilere destek vermeye başlamıştır. Bu politikasını ise halen sürdürmektedir. Geçmişte Osmanlı’ya karşı oluşan bu ittifak günümüzde 2 büyük Türk devleti olan Türkiye ve Azerbaycan’a karşı kendini göstermiştir. Ancak bu ittifaktan en çok kaybeden ise , eskiden beri olduğu üzere Ermenilerdir. Sürekli başka devletlerin çıkarları için kullandığı Ermeniler, kendi sınırları içinde sıkışıp kalmıştır.
Bu çalışmada ortaya konan bilgiler, çeşitli eksikliklerine rağmen, İran’ın Ermeni meselesindeki önemine dikkat çekmek amaçlıdır. İran faktörünün ortaya çıkarılması, meselenin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır.
Kaynak: Arş.Gör. Gökhan Bolat(Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi)-Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler (Cilt-II) Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi II.Uluslararası Sosyal Araştırmalar