BASBAKAN ERDOGANA ACIK MEKTUP

Prof. Dr. Hakkı Keskin, Alman Parlementosu Milletvekilinden

Prof. Dr. Hakkı Keskin, MdB · Platz der Republik 1 · 11011 Berlin

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı

Sayın Recep Tayyip Erdoğan

17 Nisan 2009                  

17.04.2009

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a Açık Mektup

Güzel ülkemiz Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından ve ilgiyle izlemekte olan bir siyasal bilimci ve Türk kökenli Alman parlamenter olarak duyduğum derin endişeden ötürü size bu açık mektubu yazma gereği gördüm. Önemle değerlendirileceğini diliyorum !

Sayın Başbakanım,

2002 seçimlerini kazanarak daha sonra başbakan olduğunuzda sevindiğimi söyleyemem. Ancak sizin seçim sonuçlarıyla hakettiğiniz şansı kullanmanızı içtenlikle savundum. Çoğu arkadaşımda size karşı baştan itibaren duyulan kuşkuların ne denli haklı ya da haksız olduğunun yaşanarak görülmesini savundum. Bu nedenle de erken seçim istemlerine katılmıyor, ilk yıllarda hükümetinizin yaptığı reformları ve izlediği ekonomi politikasını destekliyordum. 2005 ve 2006 yıllarında yayınlanan Almanca kitap ve yazılarımda bu tavrımı açıkca sergilemekteyim.

Bu görüşümü sol Dünya görüşüne sahip bilinçli bir Kemalist olmama ve laikliği Türkiye’nin en önemli kazanımı ve çimentosu olarak görmeme karşın sergiliyordum. Ortak Dünya görüşünü paylaştığım bazı arkadaşlarım yanıldığımı ve bunu yaşayarak göreceğimizi belirtiyorlardı.

Gerçekten de yanıldığımı söyleyen arkadaşlarımın, özellikle 2007 yılı başından bu yana izlediğiniz politikayla, giderek artan ölçüde haklı olduğunu gördüm.

Kanımca başbakan olarak sizin ve partinizin yapmakta olduğu en büyük yanlış, Türk toplumunun son derece derin bir kutuplaşmaya  taşınması olmuştur. Bunu bilerek ve isteyerek yaptığınıza henüz inanmak istemiyorum. Ne var ki nesnel olarak günümüzde varılan sonuç budur ve bundan hükümetiniz sorumludur.

Bu son derece kaygı verici oluşumun sonucu olarak, Türkiye’nin saygın ve yurtsever insanlarına karşı, demokrasi ve hukuk dışı uygulamalarla yapılmakta olan baskı ve sindirme politikaları, asla kabul edilemez. Adına “Ergenekon” denen yargılama operasyonları çerçevesindeki esas amacın, hükümetinizi eleştiren öğretim üyeleri, medya mensupları, laik ve çağdaş yaşam savunurlarının haketmedikleri suçlamalarla karalanmaları, göz altına alınmaları, hatta gerekçesini bilemedikleri nedenlerden tutuklanmaları, olduğu açıkca görülmektedir. Bunun çok yakında batı ülkeleri kamuoyunda da görüleceğinden kuşkunuz olmamalıdır. Açıkca görüldüğü gibi bu baskılar gerçek Atatürkçü, aydın ve laik insanlara karşı, şeriat devleti yanlılarının  bir misilleme ve öcalma uygulamalarıdır.

Hiç kuşku duyulmasın, devlet destekli bazı asker ya da sivil kişilerin geçmişte veya günümüzde yasa dışı uygulamalarının üstüne kararlılıkla yasal yollardan gidilmesine, bu kişiler dışında hiç kimsenin itirazı olamaz. Ne var ki ne ideolojik, ne siyasi ve ne de etik değerleri bakımından asla bir araya gelemeyecek kişilerin “Ergenekon” denen darbeci, ırkçı, milliyetçi ve cinayet olaylarına karışmış oldukları söylenen kişilerle kovuşturulmaları, yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Ne var ki bu uygulamalar, bağımsız olduğu söylenen yargı adına öç alma  planları çerçevesinde ve istenerek yapılmaktadır.

Eğer bu operasyonlar söylendiği gibi bağımsız olduğu  iddia edilen yargı tarafından yapılıyorsa, bu uygulamaların gerçek hukuk devletiyle asla bağdaşamayacağı çok açıktır. Hukuk devleti mahkeme kararı olmaksızın yüzbinlerce insanın telefonlarının dinlenmesine izin vermez. Hakim kararı olmaksızın kimsenin evi aranamaz, hakkında kesin deliller olmayan hiç kimse gece yarısı yatağından alınarak ve çağrılmış medya mensuplarına gösterilerek eşkıya işlemi göremez. Hukuk devleti bu uygulamalara asla izin vermez. Eğer Türkiye’de gerçek hukuk devleti olduğu iddia ediliyorsa o zaman bu uygulamalar hukuk dışıdır, yasalara aykırıdır. Yok eğer bu uygulamalar mevcut yasalara ugun yapılıyorsa, o zaman da bu yasalar gerçek bir hukuk devleti ve demokrasiyle bağdaşmamaktadır.

Tüm çabaları eğitim şansından yoksun çocuk ve gençlere bu şansı vermek olan kanser hastası Sayın Prof. Türkan Saylan’ın evinin aranması ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yetkililerinin sorgulanmaları, rektörlerin ve öğretim üyelerinin, basın mensuplarının, 83 yaşındaki saygın gazeteci İlhan Şelçuk’un  kriminel suçlu gibi  sorgulanmaları, asla hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmamaktadır.

Sayın Başbakanım,

Bir siyasal bilimci ve siyasetçi gözlemiyle belirtmek isterim: Türkiyemizin içinde bulunduğu bu durum, ülkemizi son derece kuşku veren ve sizin de asla isteyemeyeceğiniz gelişmelere taşıyabilir. İvedi olarak Türkiye’yi bu kutuplaşmadan kurtarmak, yeniden sosyal ve siyasal barışı sağlamak öncelikle sizin görevinizdir. Sizi ve hükümetinizi eleştirmenin bir suç olmadığı, aksine vatandaşlık hakkı ve görevi olduğu erdemliğini ve hoşgörüsünü göstermek, siyasi karşıtlarınız olsalar bile, aydın, çağdaş ve laik düşünür, yazar, gazeteci, öğretim üyelerinin, sivil toplum ve meslek kuruluşlarının son derece haksız ve asılsız suçlamalarla uygulama görmelerini engellemek, yine en başta  hükümetinizin asli görevidir.

Sizi daha fazla gecikmeksizin, Türk halkının esenliği, barışı, kardeşliği için gerekli önlemleri ivedi olarak almaya ve bunun için de Türkiye’de yaşanan kutuplaşmaya son vermeye çağırıyorum. İnanınız ki bundan en çok siz yararlı çıkacaksınız.

Saygılarımla

Prof. Dr. Hakkı Keskin

Prof. Dr. Hakkı Keskin, Alman Parlementosu Milletvekilinden - siir sair mektup kalem edebiyat

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir