Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç, Maltepe Üniversitesi
Dünya Ortodokslarının çok büyük bir bölümünü temsil eden Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kiril, geçtiğimiz günlerde ülkemizi ziyaret ederek Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlarla, hükümet yetkilileriyle görüştü. Bu görüşmelerde odak noktası elbette “Ruhban Okulu’nun açılması” meselesiydi. Ayrıca Fener Rum Patriği Bartholomeos ile ortak ayin yönetti, kardeşlik mesajları verdi ve ülkemizden ayrıldı. Kendisine sorulan bir soru üzerine de, hükümet yetkilileriyle yaptığı görüşmelerden, Ruhban Okulu’nun açılabileceği izleminini edindiğini ifade etti.
Patrik Kiril’in bu ziyareti ne anlama geliyor?
Fener Patriği Bartholomeos’a göre, Patrik Kiril, “eşitler arasında birinci olan” Fener Rum Patrikhanesini ziyaret ederek , ekümeniklik konusunda dünyaya bir mesaj vermek istedi, bu yüzden İstanbul’u ziyaret etti. Acaba öyle mi? Yerimizin kısıtlı oluşu nedeniyle “ekümeniklik” konusunu bir şimdilik bir tarafa koyalım. O ayrı bir makale konusu olsun.
Fener Rum Patrikhanesi, Ruhban Okulu meselesini dünyaya nasıl sunuyor? Yani sokaktaki adam, hatta kimi köşe yazarlarımız, aydınlarımız bu konuda ne biliyorlar?
Şunu Biliyorlar: “Türk Hükümeti Heybeliada Ruhban Okulu’nu kapattı, açtırmıyor. Bu yüzden sayıları zaten 1500 dolayında kalmış Rum cemaati için papaz bile yetiştirilemiyor. Bu ihtiyaç Atina’dan karşılanıyor. Bu yapılan insanlığa sığar mı? Bunu dünyaya nasıl açıklarız? Şu okulu hemen açın.”
Aşağı yukarı tablo budur ve bu kanı baştan aşağı yalan ve yanlıştır.
Tıpkı 24 Nisan 1915 Ermeni Olaylarının ilk kez dünyaya duyurulurken İstanbul’daki Ermeni Patriği’nin ve onun vasıtasıyla da Erivan’daki Eçmiyazin Katalikosu’nun tüm dünyayı kandıran, korkunç bir “dezenformasyon” sonucu yaydığı yalan ve yanlış bilgide olduğu gibi, Ruhban Okulu meselesinde de Fener Rum Patrikhanesi gerçeği söylemiyor, dürüst davranmıyor, mevcut konjonktürden yararlanarak, laik ve onurlu bir devletin kabul edemeyeceği dayatmada bulunuyor.
(Bu konuda ayrıntı için bakınız: Orhan Çekiç, Cumhuriyet, 7 Temmuz 2009, “Türkiye Hukuk Devletiyse Ruhban Okulu Açılamaz.)
Okulu açmayan Türk Hükümeti değil, açtırmayan Fener Patrikhanesi. Patrikhane bu okulun bir “özel” statüde açılmasını ve doğrudan Patrikhaneye bağlanmasını istiyor, “…aksi halde açmayın, bırakın öyle kalsın …” diyor ama Başkan Obama dahil her yere şikâyete de devam ediyor. Oysa meselenin gelişimine yakın plandan bakalım:
1. Lozan’dan itibaren hiçbir sorun olmaksızın 1971 yılına kadar geliniyor. Okul açık ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı, çünkü 3.3.1924 tarihli “Eğitim Birliği Yasası gereği tüm orta dereceli okullar MEB’na bağlılar.” Kaldı ki Atatürk’e dönüp, “… Ruhban Okulu’nu Milli Eğitimine değil, Patrikhane’ye bağlamak istiyorum…” diye kapris yapmak ve dayatmak mümkün mü?
2. 1971 yılından itibaren Türkiye’de “Özel Yüksek Okullar” furyası başlıyor. İşte bu aşamada Ruhban Okulu da bu “özel” statüyü alıyor ve kendini ” Özel Yüksek Okul” statüsüne sokuyor.
3. Bu “özel statüye olanak veren yasa”, 1965 tarihli ve 625 sayılı “Özel Öğretim Kurumları Kanunu”.
4. Anayasa Mahkemesi, 12 Ocak 1971 tarih ve 1971-3 sayılı bir kararla, yukarıdaki kanunu anayasaya aykırı buluyor ve bu okulların devletleştirilmesi kararını veriyor.
5. Böylece bu okulların tamamı, Ruhban Okulu dahil, kapatılıyor ve arkasından bu “özel” statüleri kaldırılarak yeniden açılıyor. Yani Yüksek Okulların tamamı YÖK’e , orta dereceliler ise MEB’e bağlanıyor. (Eskiden olduğu gibi ).
6. Ruhban Okulu, bunu kabul etmiyor ve doğrudan Patrikhaneye bağlanmak istiyor. Oysa bu durum Lozan’a da, Eğitim Birliği Yasasına’da, Anayasaya da aykırı ama Patrik diretiyor ve O direttikçe de okul kapalı kalıyor.
7. Patrik bunlarla da yetinmiyor, çok büyük bir planın paftalarını birer birer açıyor ve
a. “İstanbul’u Ortodoks dünyasının merkezi yapacağım. O nedenle bu okula Türkiye’den ve diğer ülkelerden öğrenci alacağım. Buna izin vereceksiniz ve karışmayacaksınız.
b. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu okul üzerinde hiçbir denetimini kabul etmem.
c. Başta Patrik olmak üzere, Patrikhane bünyesindeki Metropolitlerin ve Kutsal Sinod Meclisi üyelerinin Türk Vatandaşı olma zorunluluğunu kaldırın.” Diyor.
8. Türkçesi, Barthalomeos İstanbul’da bir “VATİKAN” kurmak istiyor. Ya da bir TRUVA ATI.
Eğer hükümet bu baskılara boyun eğer de başta Anayasa olmak üzere diğer yasaları değiştirerek Ruhban Okulu’na bir “Özel Teoloji Yüksek Okulu” statüsü tanırsa kıyamet mi kopar? Hiç şüpheniz olmasın, aradan gün geçmez, Türkiye’nin dört bir yanında “Özel İmam-Hatip Liseleri”, “Özel İlahiyat Fakülteleri” açılır ve “Anayasa’nın eşitlik ilkesi” gereği siz de hiçbir şey yapamadan sadece seyredersiniz. Devletin İlahiyat Fakültesi’ni de YÖK’ten alıp Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlamak isteyenlere engel olamazsınız. Tüm cemaatlar, pıtırak gibi “F tipi” okulları köylere kadar taşırlar. Bir de bakmışınız, İsmail Ağa Cemaatinin “Cübbeli Ahmet Hocası”, “Çarşamba Özel İlahiyat Fakültesi”nin dekanı oluvermiş. Hani şu, ” İslam’da kadın erkeğe namahremdir, aynı mekânda çalışamaz…Ben dokuz yaşındaki kızımı öpmem, çünkü haramdır…”diyen din alimi.
” Acaba hükümet, zaten bu sonucun doğmasını istiyor da, bu konuda Patrikhaneyi’mi kullanıyor? ” diye düşünmekten insan kendini alamıyor.
Ruhban Okulu’nun ” arka penceresinden ” görülen bu manzara hiç de iç açıcı değil.
Sizce de öyle değil mi?
Bir yanıt yazın