O fotoğrafa uzun uzun baktım.
Törende DTP’li milletvekilleri, belediye başkanları “devrim şehitleri”, yani ölen PKK’lılar için ayağa kalkmışlar, saygı duruşunda bulunuyorlar bir dakikalık.
Kaymakam kalkmamış, oturuyor…
Boynunu bükmüş…
Yüzünde gülmekle ağlamak arasında bir ifade var.
Hırsından belki, arada bir ağzının sol yanı açılıp kendi bıyığını yakalamak istiyor, yakalayamıyor.
(………)
Ben o duyguyu bilirim.
Ebru ya da Tolga “Babamız bunu bilir…” diye başladıklarında, ağzım yan yatmış “8” rakamı biçimini alır, ilk kez görüyormuşum gibi sehpanın köşesine öyle bakarım…
Ya da okurlarım olsun, eş-dost olsun “Seni kovamazlar…” dediklerinde…
Sevinmiş gibi olurum.
Boynum bükülür…
* * *
Kaymakam…
O, arkasında sanki devlet varmış gibi yapıyor…
Oysa yok…
Devlete kurşun sıkan o teröristler için saygı duruşunda bulunan milletvekilleri, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın sofralarında ve uçaklarında olabiliyorlar…
O teröristlere saygı sunanların; dokunulmazlıkları var, devletten yollukları-ödenekleri, konuşma ve söyleme özgürlükleri var…
Arkalarında aydınlar, medya, yazarlar, çizerler…
Cumhurbaşkanı “Bu tarihi fırsat kaçırılmamalıdır” diyerek destekliyor onları…
Herkes biliyor ki Başbakan’ın ve iktidarının onlarla sorunu yok… Tersine onlarla mücadele eden devletin askerlerine kızıyor…
* * *
Kaymakam bunu biliyor…
Çaresiz…
Kalkıp “Ben orduma kurşun sıkan teröriste saygı duruşunda bulunanlar ile bir arada olamam, bunun hesabını sorarım…” dese, hiçbir şey yapamayacak…
Belki suçlu çıkacak…
O da önündeki sehpanın köşesine bakıyor…
Yalnız…
Boynu bükük…
Bir yanıt yazın