Yavuz Selim DEMİRAĞ
ysd592@gmail.com
Söz konusu “Türk” olunca kimsenin kılı kıpırdamıyor. Kerkük’ün Tazehurmatu ilçesinde patlayan bombanın katlettiği insanların büyük bir bölümü hâlâ yıkılan evlerin enkazı altında bulunuyor. Ancak Türkiyeli medyanın gözünde Kerkük’te bombaların şehit ettiği Türkmenlerin haberi sıradan bir trafik kazası muamelesi görüyor. Buzların arasında sıkışan ya da karaya vuran balinalar canım memleketimde birileri tarafından daha fazla ilgi görüyorsa vay halimize. Hani “Musul’u kontrol edemeyen Diyarbakır’ı kaybeder”di… Hani “Arabı, Türkmeni, vesairesi ile Irak’ın toprak bütünlüğü ve demografik yapının değiştirilmesi”ne izin verilmeyecekti.
Katliamların boyutu ölü sayısı fazla olunca gönderilen uçakla getirilen yaralıların tedavisi yapılınca her şey bitmiş mi oluyor? Can ve mal güvenlikleri olmadığı için evlerini, memleketlerini terk eden Türkmen sayısı ile ilgili meşhur etkili ve yetkililerimizin ellerinde istatistiki bilgi var mı? Hiç zannetmiyorum…
ABD işgalinden bu yana Irak nüfusunun üç milyonu ülkesini terk etmek durumunda kalmış. Bir milyon fazlası işgal kuvvetlerince ve diğer terör olaylarıyla öldürülmüş. Yine işgalden bu yana kolunu, bacağını, gözünü kaybeden engelli insan sayısı iki milyondan fazla. Bu rakamlara Saddam’ın döneminde uygulanan gıda ve ilaç ambargosunda ölen çocukların sayısı dahil değil. Hatta BM ve diğer kuruluşların yardımlarının asla uğramadığı Türkmen ve Arap bölgelerinde beslenme yetersizliği yüzünden ölenlerin sayısı da hesabın içinde değil. Bunların üzerine can ve mal güvenliği işgalin darma duman ettiği sosyal yapının insanların psikolojisinin bozulması yüzünden doğal üremenin durma safhasına geldiğini eklerseniz, yüzyılın soykırımının burada halen yaşanmakta olduğunu görürsünüz. Açıkçası insanlar evlenemiyor, soylarını devam ettirebilmek için doğuramıyooor!…
Türkmeneli coğrafyasında hal böyle iken yani taş üzerinde taş, gövde üzerinde baş kalmaz iken yıllarca dağlarda terör baronluğu yapanlar Irak’ın kuzeyinde şehirleri işgal etmekle kalmıyor, Erbil ve Musul’dan sonra ısrarla Kerkük’e akın ediyorlar. Sadece işgalden bu yana Kerkük’e yerleştirilen Kürt sayısı 700 bin. Petrol ihracından aldıkları pay ile dağlardan indirdiklerini şehirlere yerleştirip maaşa bağlayanların amacı Türkmen’i Irak’tan sürmek. Telafer gibi Şii Türkmenlerin yaşadığı yerleşim birimlerinde tutunamayanların, Telafer’i yıllarca neden bombalattığını hatırlayınız. Buğday kamyonunun patlattığı Tazehurmatu da Şii Türkmenlerin yoğun olduğu bir kenttir. Kerkük şehir merkezinin etrafını gecekondularla saranlar, Kerkük’e giden yolların bulunduğu kentleri de terörle boşaltmaya çalışıyorlar.
Türkiye’den biraz ses yükselince Kerkük’ün konumunu “Normalleştirme süreci” sonuna kadar belirlenmediğini iddia edenler terörle yıldırdıkları insanları göçe zorlayarak hedefledikleri normalleştirmeyi sağlamaya çalışıyorlar.
Saddam’dan bu yana ilk defa Kasım ayında yapılacak sayımla işi bitirmeye kalkışırken Ocak ayındaki yerel seçimlerle tescillemeyi planlıyorlar, ne de olsa meydan boş. Hava biraz gerginleşince karşılıklı diplomatik davetlerle, dostluk ve barış mesajlarıyla Kerkük unutturulmuyor.
Günlerdir Türkiye “bir kâğıt parçası”nı tartışırken,Tazehurmatu’da ölü sayısı 75, yaralı 200 civarında denilip iş savsaklanıyor. Gerçek ise katliamdan aylar önce Türkmen gençlerinin tutuklandığı, esnafın, vatandaşın tehdit ve şantaj ile göçe zorlanmasıdır. Yıkılan 100’den fazla ev enkazının altında en az 300 ölünün olduğu kayıp başvurularıyla belirlenmiştir. Ama uluslararası yardım kuruluşlarından çıt çıkmıyor. Türk Kızılay’ının askeri uçakla ulaştırabildiği 12 tonluk yardım dışında herhangi bir heyet bile yoktur. TBMM tatile girmeden bir heyetin bölgeye gitmesi zor mudur?
Bir yanıt yazın