Arslan BULUT
Türkiye medyası, Kerkük’te 72 Türkmen’in öldüğü, 200 Türkmen’in yaralandığı saldırıyı gündemine yeterince almadı.
Oysa Kerkük, bin yıldır bir Türk şehridir. Bu bakımdan Türkiye’nin illerinden herhangi birinden eksiği yoktur. Buna rağmen hükûmetin tutumu, her saldırıda olduğu gibi ağır yaralıları tedavi ettirmek üzere Türkiye’ye getirmek için uçak göndermektir. Saldırıları kim, hangi amaçla yapmaktadır, bunların önlenmesi için Türkiye ne gibi uluslararası tedbirler almaktadır; bu konuda hiçbir girişim yoktur.
Saldırıyı ana gündem maddelerinden biri olarak ele alan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Irak’ta var olma savaşı veren Türkmen kardeşlerimiz, bugünkü duruma elbette ki son aylar içinde gelmemişlerdir. Altıbuçuk kayıp yılın ağır ve hatta ihanet boyutunda ihmalleri vardır. Hükümetin sessizliği, Türkmen düşmanlığını artırmakta, göç ve asimilasyonla sonuç alınacağına dair muhasım güçlerde cesaret ve ümit uyandırmaktadır. Bilinmelidir ki, Irak’ta yaşayan Türkmen kardeşlerimize karşı işlenecek bir suç, Türk Milleti’ne karşı işlenmiş sayılacaktır. Hükümeti açıklıkla uyarıyorum; göz yumanlar da bu suça iştirak etmiş olacaklardır” dedi.
Kerkük’teki saldırı, Türkiye’nin güvenliği ile de doğrudan ilgilidir. Çünkü Kerkük’te patlayan bombalar, bölgede Türklere karşı bir etnik temizlik başlatıldığının göstergesidir. Bu bir insanlık suçu olmakla beraber, aynı zamanda Türkiye’nin güneyinde Türk barındırmak istemeyen bir projenin ürünüdür. Dolayısıyla Türkiye’nin milli güvenliğiyle doğrudan ilgilidir. Genelkurmay Başkanı da bu konuda tepkisini ortaya koymalıdır.
Tabii sözle tepki göstermek önemlidir ama yeterli değildir. Türkiye, Türkmenlere yönelik bu katliam karşısında seyirci kalmayacağını bilfiil herkese göstermelidir.
Yıldız Dağları, ABD ve AB’ye mi teslim ediliyor?
Batı Trakya’da Yunanistan’ın yaptığı etnik temizlik, şimdi Doğu Trakya’da sürdürülüyor.
Bir süredir, Trakya’da bir huzursuzluk var. Ramiz Zafer tarafından “Yurtsever cephe” adına gönderilen mektupta şöyle deniliyor:
“Sizi Kırklareli’nin Yıldız Dağları’nda devam eden iki Avrupa Birliği projesi hakkında bilgilendirmek istiyoruz. Bu projelerden birisi Bulgaristan-Türkiye arasında ’AB sınır ötesi İşbirliği’ kapsamındaki Yıldız Dağları Biyosfer Projesi, diğeri de İstanbul Ticaret Üniversitesi ile Yunanistan merkezli ‘sivil’ SEERC kurumu arasındaki ’kırsal kalkınma’ projesidir.
Yıldız Dağları’ndaki Avrupa Birliği destekli bu projeler, memleket toprağının ABD ve AB egemenliğine terk edilmesini hedefliyor.
Karadeniz’de stratejik öneme sahip Yıldız Dağları, sözde ’ormanların korunması’adına emperyalizmin denetimine bırakılmak isteniyor.
Yıldız Dağları, ’Ekolojik turizmin geliştirilmesi’gerekçesiyle uluslararası sermayenin yağmasına açılmaya çalışılıyor.
‘Kırsal kalkınma’ söylemiyle orman köylüsü yurttaşlarımızın toprağından uzaklaştırılması amaçlanıyor.
Gerçek hedefleri Bulgaristan’daki Stranca bölgesiyle, Kırklareli’nin Yıldız Dağları’nı birleştirmek, insansız-silahsız-askersiz bir ’sınır ötesi özerk alan’oluşturmak. Böylece Karadeniz’de ABD-AB emperyalizmi lehine ’hakimiyet sahası’kuracaklar!
Henüz birkaç gün önce ’Trakya, Avrupa Birliği sınırları içinde kalsın’diyen AB yetkilileri memleketimizi Trakya’dan parçalama hedefinde ilerlemektedir. Trakya’yı kanser gibi saran AB fonları sonunda varacağı yere varmış, Yıldız Dağları’nın teslimini isteme aşamasına ulaşmıştır.
Durum çok açıktır, memleketin kuzeybatı toprakları da emperyalizmin tehdidi altındadır!
Yıldız Dağları’nı AB fonlarıyla memleket yapmadık, AB’ye borcumuz yok.
Memleketimizi emperyalizme karşı savaşarak kurtardık, ABD’ye borcumuz yok.”
Bir yanıt yazın