Ermeni davası Ermenistan’ın davası mı?

Prof. Hasan Köni, Ermeni bir akademisyen olan Gaidz F. Minassian’ın Guerre et Terrorisme Arméniens (Savaş ve Ermeni Terörleri) adlı kitabından hareketle, Ermeni davasının 1956’dan sonra hangi büyük güçlerin politik çıkarları çerçevesinde nasıl canlandırıldığını anlatıyor. Minassian’a göre 1956 İsrail-Mısır savaşından sonra Ortadoğu’ya yerleşmeye başlayan Rusya, Türkiye’nin Amerika’nın yanında yer alması dolayısıyla Türkiye’yi sıkıştırmak istiyor. Kızılordu 1957’de İran’da Maroukian ve Irak’ta Papazian ile görüşüp Taşnaklar’a yukarı Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak ve 1915’i uluslararası düzeyde soykırım olarak tanıtmak sözü veriyor.

HASAN KÖNİ*
GEORGE W. Bush döneminin bitmesi ve yeni Başkan Obama ile uluslararası ilişkilerde yumuşak ilişkilere geçiş için hamlelerin yapıldığı yen bir döneme girildiği görülüyor. Başkan Obama, danışmanlarının ve düşünce kuruluşlarının tavsiyelerine uyarak ilk dış gezisini Türkiye’ye yaptı.

Türkiye üzerinden Müslüman dünyasına barış mesajları verdi. Barış mesajlarının bazıları Türkiye’yi ilgilendiriyordu. Burada üzerinde duracağımız mesaj[1]Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerinin normalleştirilmesi ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi şeklindeydi. Kendi ülkesinde Ermeni lobisine daha önce verdiği sözü tutacağını belirten tavrını ortaya koyarak Ermeni sorunu konusunda fikirlerinin değişmediğini belirtti.

Cumhurbaşkanımızın Ermenistan Türkiye milli maçı için Ermenistan’a yaptığı ziyaretin ardından Obama’nın 24 Nisan konuşmasından hemen önce Cenevre’de Türkiye ile Ermenistan arasında yapılan gizli görüşmeler ortaya çıktı ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapılarının açılması konusunda yani ilişkilerin normalleşmesi ile ilgili haberler basınımızda yer aldı.

Güya bu olumlu gelişmeler sonucu, Obama 24 Nisan konuşmasında ‘büyük felaketten’ bahsetti ama soykırım lafını kullanmadı.

Cenevre görüşmeleri Azerbaycan’ı kızdırdı ve Rusya ile stratejik ortaklık görüşmelerine sürükledi. Türkiye ise ‘büyük felaket’ lafından hoşlanmadı. Nabucco projesi hazırlanırken Azerbaycan’ın kaybından ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin tavrından çekindi. Ermenistan’daki ve diasporadaki Taşnak grupları ‘soykırım’ kelimesi söylenmediği için hayal kırıklığına uğradılar ve Ermeni parlamentosundaki Taşnak milletvekilleri istifa ettiler.

Rusya bu gelişmeleri memnunlukla izledi. Bir defa daha Güney Kafkasları kendi yanına çekmeyi başarmıştı. Acaba bu gelişmeler konusunda Türkiye’nin tutumunu eleştiren yazarlar Karabağ ile ilgili gerçekleri biliyorlar mıydı?

Ermeni sorunu, Karabağ olayları ve terör konusundaki gerçek gelişmeleri Sorbonne Üniversitesi’nde bu konuda 1140 sayfalık bir doktora tezi yazmış olan Gaidz Minassian’ın 273 sayfalık tezinin özeti olarak basılmış ‘Savaş ve Ermeni Terörleri’ adlı kitabında bulduk.

Haidatism canlanıyor

Minassian öncelikle Ermeni davası anlamına gelen ‘haidatismi’ açıklıyor. Yazara göre Ermeni sosyolojisinde Haidatism normları, fikirleri, değerleri ve mitleriyle bir sistem oluşturuyor. Bu ulusal sistem tarihsel Ermeni toprakları üzerinde yeni bir Ermenistan ve yeni bir Ermeni milleti yaratmak demek oluyor. Ermeniliğin sembolü olan Haidatism gerçek dünyanın sertlikleriyle mücadele ve etnik olarak ortadan kaybolma psikozundan doğan bir mücadele türü.

Ancak, Lozan Konferansı’ndan sonra Taşnakların bu mücadelesi donuyor. 1934 yılında Başbakan İnönü’nün Iğdır üzerinden Ermenistan’ı ziyaret ettiği görülüyor ve kendisi Ermenistan Başbakanı tarafından gayet iyi karşılanıyor.

1936 yılında Rusya’ya bağlı bir federe devlet olan Ermenistan’da Stalin’in emriyle Haidatism’in tasfiyesine gidiliyor, dini, entelektüel ve siyasi liderler ortadan kaldırılıyor.[2]

Taşnaklara verilen söz

Ne oluyor da Ermeni milliyetçiliği yeniden bütün gücüyle ortaya çıkıyor. Minassian’a göre; 1956 İsrail-Mısır savaşından sonra Ortadoğu’ya yerleşmeye başlayan Rusya, Türkiye’nin Amerika’nın yanında yer alarak Suriye’yi sıkıştırmasına karşılık Türkiye’yi sıkıştırmak istiyor. Kızılordu subayları 1957 yılında İran’da H. Maroukian ve Irak’ta Papken Papazian ile ilişkiye geçerek Devrimci Ermeni Federasyonu’nu (Taşnaklar) Batılı ülkelerin yanından ayırarak kendilerine Yukarı Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak ve 1915 felaketini uluslararası düzeyde soykırım olarak tanıtmak sözlerini veriyorlar.

Haidatism’i tekrar canlandırmak isteyen Taşnak liderler bu önerileri kabul ediyorlar. Moskova’nın ikili oyunlar oynamasına ve Ermeni hareketini denetimi altında tutmak için yeni önlemler almasına karşılık, Maroukian ve Papazian işe koyuluyorlar. Taşnaklar, ‘rejimler geçer Ermeni kalır’ sloganı altında Ermenistan devletini tam bir ortak olarak görmüyorlar.

Kasa Lübnan’dı

Taşnak milliyetçi hareketinin yönlendirildiği yer Lübnan, merkez ise Beyrut. 1959 yılında Taşnak para fonları bu ülkede oluşturulmuştur. Partizan basın ve kitle örgütlenmeleri geliştirilmeye başlanmıştır.

Sovyetler Taşnaklara verdikleri sözü tutarak Nikita Kruşçev döneminde Yukarı Karabağ’ın Ermenileştirilmesi amacıyla Taşnak olmayan grupların Sovyetler Birliği lideriyle görüşerek diasporadan bu bölgeye göçlerin yapılmasını kararlaştırmışlardır. Oysa Rusya daha önce aldığı bir kararla 1947 yılından itibaren anavatana dönmelerini yasakladığı Taşnaklara geri gelmeleri için yeşil ışık yakmıştır.

Uluslararası ilişkilerdeki hızlı gelişmeler Ermeni davasını zaman zaman durgunluğa sokmuştur. 1962 yılında Amerikan Başkanı Kennedy’nin Küba’da bulunan Sovyet füzeleri karşılığında Türkiye’de bulunan Jüpiter füzelerini geri çekmeyi teklif etmesi ve Türkiye üzerinden yapılan pazarlıklar Türkiye’yi rahatsız etmiştir. 1964 yılında meydana gelen Kıbrıs olayları ve Amerikan Başkanı Johnson’un adıyla anılan meşhur Johnson mektubu Türkiye ile Amerika’nın arası açınca, Türkiye 1965 yılında NATO’nun çok taraflı gücüne katılmaktan kaçınmış ve Johnson hükümeti Türkiye’ye baskı uygulamak almacıyla Ermeni sorununu 1968 yılında Amerikan Kongresi’nin önüne sunmuştur.[3]

Türkiye-Amerika arasındaki bu gelişmeler Sovyetleri Türkiye’ye yakınlaştırınca Ermeni hareketinin Rusya tarafından desteklenmesi bir süre askıya alınmıştır. Bu gelişmeye rağmen Maroukian ve Papazian, Sovyetlerle ilişkilerine devam ederek 1965 yılında, inandıkları ‘soykırımın’ 50. yılının anılması için, Lübnan’da büyük törenler yapılmasını sağlamışlar ve Ermeni çetelerinin liderlerinin Osmanlı hükümeti tarafından İstanbul’da tutuklandıkları 24 Nisan 1915 günü soykırımın başlangıcı olarak kabul edilmiştir. 1969 yılında eski Taşnak yöneticilerinden Sassuni Erivan’da bir kahraman olarak karşılanmıştır. Türkiye ile ilişkileri gelişen Moskova, olayları çözebilmek amacıyla, Ortaçağlarda Ermenistan’ın başkenti olan Ani’nin Akaba dağlarında bulunan iki Azeri köyüyle değiş tokuş edilmesini Ankara’ya önermiştir. Ankara’nın cevabının olumsuz olduğunu anlıyoruz.

Soykırım gündemi

Ermeni hareketinin yön değiştirdiği anlar bulunmaktadır. Örneğin, Taşnak hareketi anti-Sovyetik tutumundan üçüncü dünyacı bir tarafsızlığa yönelirken Taşnak küresel yönetimi Amerikancı bir kadronun eline geçmiştir. Maroukian ve Papazian’ın 1963’de Küresel Büro’ya seçilmeleri Taşnak hareketi içinde sağ-sol dengesini sağlamıştır.

Ermeni diasporasını, özellikle Lübnan’da bulunan diasporayı etkileyerek Türkiye’ye karşı terör hareketlerini başlatan gelişmeler veya teröre yol açacak olan üçüncü boyut 1967 Arap-İsrail savaşıyla belirlenmiştir. 1968’de Arapların uçak kaçırarak terör hareketlerine başlamaları. Lübnan’a İsrail’in yaptığı müdahaleler Taşnak gençliğini Filistinlilerin yanına itmiştir. Lübnan’daki Ermeni grupları Hıristiyan Arap George Habbaş’ın etkisine girmiştir.

George Habbaş’ın desteği ve yardımıyla ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Gizli Ermeni Ordusu) kurulmuştur. Grubun başına yardımcısı Agop Agopyan diye anılan bir Taşnağı getirmiştir. Maroukian ajanlarını içerde bıkarak bu gruptan uzaklaşma gereği duymuştur.

1972’de kurulan Amerikan Ermeni Asamblesi’nin soykırımı Amerikan siyasi sahnesine çıkarması başarısız kalması ve Türkiye’nin 1915 olaylarını reddetmesiyle Türk diplomatlara karşı terör eylemleri Kaliforniya’da 1972 yılında iki Türk diplomatının öldürülmesi üzerine başlamıştır.

ASALA sahneye çıkar

Minassian’ın tek bir kaynağa dayandırarak yazdığına göre 25 Ocak 1974’de Viyana’da Willy Brand, Bülent Ecevit, François Mitterand ve H. Maroukian arasında görüşmeler olmuş Fransa ve Almanya, Ecevit’e soykırımın tanınması için Ermenilerle diyaloga girilmesi önerisinde bulunmuşlardır.[4]

Gerilimli geçen görüşmelerde Ecevit’in her hangi bir taviz vermemesine karşılık olarak Maroukian durumun kötüye gideceği konusunda Ecevit’i uyarmıştır. Hemen 1975 yılında Viyana ve Paris’te diplomatlarımız saldırıya uğrayarak öldürülmüşlerdir. Ermeni Adalet Komandolarından ve ASALA’dan başlayarak 15 civarında Ermeni terör örgütü Türk diplomatlarını ve Türkiye’yi 1985’e kadar terörize etmişledir. ASALA Türk diplomatlarını NATO ülkelerinde vurarak NATO’nun zayıflığını göstermek istemiştir. Adalet Komandoları ise sosyalist blokta faaliyet göstermiş hatta 1977’de Moskova metrosunu bile bombalamıştır.

François Mitterand’la görüşebilen Taşnak yöneticilerinin aralarında da kavgalar bulunmaktadır. Kendi aralarında yapılan temizlik eylemlerinden sonra 1972-1977 yılları arasında Fransa’da kalan örgütler şunlar olmuştur: aşırı solda Ara Toranian’ın başında bulunduğu, ASALA’nın bir kolu olan Ermeni Özgürlük Hareketi; solda Christian Der Stepan’ın başkanlığında Fransız-Ermeni Dayanışması Örgütü; Kegham Kevogian’ın başında bulunduğu, daha az siyasete bulaşmış olan Toprak ve Kültür Hareketi.

Ruslar silah yolluyor

Devrimci Ermeni Federasyonu’nun otuz kadar ülkede örgütlendiği bilinse bile asıl örgütlenmeler, Fransa, Amerika, Lübnan ve İran’da olmuş, Rusya olayları kısmen denetiminde tutmuştur. Ermeni Devrimci Federasyonu 1977-80 yılları arasında Suriye ve Lübnan arasındaki çatışmalara da karışmıştır. Ruslar, Taşnaklara Kıbrıs üzerinden silah yollamışlardır.[5]

Durum bu şekilde gelişirken Türkiye’ye karşı girişilen terör eylemlere nasıl durabilmiştir? Burada iki gelişme önemli rol oynamıştır. Birincisi, Ermeni Devrimci Federasyonu ile uyuşmazlıkları olan ASALA’nın Lübnan’ın İsrail tarafından işgaline karşı çıkarak Fransız ve Amerikan askerlerine karşı Beyrut’ta girişilen kamyonlu saldırılarda rol alması ve bu saldırılarda 239 Amerikan ve 58 Fransız askeri öldürülmesi. Bu gelişmelere ek olarak Fransız istihbaratı Fransa içindeki Türkiye’ye karşı yapılacak eylemlerin Suriye desteğinde, gerçekte Lübnan’da bulunan Fransa’yı rahatsız etmek için yapılacağını tespit etmiştir.

Orly Havaalanında Türk Hava Yolları’na konan bomba sonucu katliam olunca Ermeni Devrimci Federasyonu ASALA’yı ve olayı kınamış ve Fransa, Türkiye’den ilk defa kendi uzmanlarını Creteuil’deki ağır ceza mahkemesine göndermesini istemiştir. İkinci olay, İzlanda’nın başkenti olan Reykavick’te Amerikan Başkanı Reagan ve Sovyet lideri Gorbaçev’in görüşmeleri sonucunda Rus liderin Glasnost ve Perestroika’yı ilan etmesi ve Soğuk Savaş’ın sona erdiğini müjdelemesi.

Yukarı Karabağ sözü

Minassian’a göre bundan sonraki dönem söz verildiği gibi Taşnakların Yukarı Karabağ’a yerleşerek topraklarını genişletme dönemi olmuştur. Zaten, Ermeni Devrimci Federasyonu’na göre ‘büyük devletler için Ermeni sorunu önemli bir faktör oluşturmadıkça, Ermeni soykırımı için siyasal bir çözüm beklemek ve bu hususta bir inisiyatife girişmek beyhudedir. Uzun dönemli bir Haidatismi geliştirecek bir mücadeleye girmek daha önemlidir.’[6]

7 Ocak 1988, içinde üç Taşnak’ın bulunduğu Yukarı Karabağ Komisyonu Moskova’da bu otonom bölgenin Ermenistan’a bağlanmasını görüşmek üzere kabul edilmişlerdir.

Üçüncü bir ziyaret gene bir Yukarı Karabağ temsil heyeti tarafından Komünist Partinin etniklerarası ilişkiler alt-komisyonuna yapılmıştır. Bu toplantıda Karabağlı Taşnaklara kendilerini büyük ve kırmızı bir ümidin beklediği söylenmiştir. Bu görüşmelerin hemen arkasından Karabağ’da Ermeni gösterileri başlamıştır. Bundan sonraki gelişmeler daha uzun.

Enerji yolları politikası

1957 yılından 1988 yılına kadar gelişmeler bu şekilde olmuştur. Ermeni aşırı milliyetçilerinin, dünyadaki diğer milliyetçiler gibi istekleri hayalleri ve korkuları olmuştur, olacaktır. Gaidz Minassian’ın büyük bir çaba harcayarak ortaya çıkardığı eserini okuyunca uluslararası gelişmelerin küçük ve orta boy devletlerin elinde olmadığı görülmektedir. Günümüzde, Ermenistan ve Türkiye aralarındaki sorunları çözseler, Güney Kafkasları kaybetmemek için şimdiye kadar çeşitli oyunlar oynayan Rusya bu gelişmeye izin verecek midir? Rusya kendisinin dışında Batı ülkelerine enerji yollarının açılmasını kabul edebilir mi?

Türkiye, Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan yakınlaşması, İran’ın yeni enerji yolları hattına katılmasına Amerika ne der? Afganistan ve Pakistan’daki çatışmalar Kafkaslara sıçrar mı? Rusya Gürcistan’ın ve Ukrayna’nın NATO’ya girmesini kabul edebilir mi?

O halde, Cenevre’de yapılan Ermeni-Türk görüşmelerinin neyi nasıl çözeceği düşünülüyordu? Acaba Amerika-Rusya anlaşıp Kafkasları barış ortamına sokarlar mı?

Acaba, bizim yazarların bildiklerinin iki mislini bilen Amerika, Türkiye üzerinden Rusya’ya bir kazık mı atmak istemiştir.

Bu arada Türkiye’nin çok şey kaybedebileceği dikkate alınmamış mıdır? Bu soruları kim cevaplayacak!

[1] Gaidz Minassian, ‘Guerre et Terrorisme Armeniens’, Presse Universitaire de France, Paris, 2002.aynı yazarın 2007 yılında yayınlanmış ‘Güney Kafkasya, Yeni Soğuk Savaş’ adlı ve 2005 yılında yayınlanmış, ‘Ermenistan’ın Jeopolitiği’ adlı kitapları bulunmaktadır.

[2] Gaidz Minassian, Geopolitique de l’Armenie, Ellipses, Paris, 2005 s.21.

[3] Minassian, a.g.e., (Guerre et Terrorisme), s.18.

[4] Minassian, a.g.e., s.37.

[5] Minossian, a.g.e., s.54

[6] Minassian, a.g.e., s.124.

hasankoni@superonline.com

*Prof. Dr. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi

Prof. Hasan Köni, Ermeni bir akademisyen olan Gaidz F. Minassian’ın Guerre et Terrorisme Arméniens (Savaş ve Ermeni Terörleri) adlı kitabından hareketle, Ermeni davasının 1956’dan sonra hangi büyük güçlerin politik çıkarları çerçevesinde nasıl canlandırıldığını anlatıyor. Minassian’a göre 1956 İsrail-Mısır savaşından sonra Ortadoğu’ya yerleşmeye başlayan Rusya, Türkiye’nin Amerika’nın yanında yer alması dolayısıyla Türkiye’yi sıkıştırmak istiyor. Kızılordu 1957’de İran’da Maroukian ve Irak’ta Papazian ile görüşüp Taşnaklar’a yukarı Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak ve 1915’i uluslararası düzeyde soykırım olarak tanıtmak sözü veriyor. - turkiye ermenistan 350

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir