YURTDIŞINDAKİ TÜRKLER 50. YILINDA GÖÇ VE UYUM SEMPOZYUMU
Ahmet KÜLAHÇI akulahci@hurriyet.de
28 Mayıs 2009, Perşembe
ALMANYA’YA Türk işgücü göçü bundan yaklaşık 50 yıl önce başladı. Daha sonraki yıllarda diğer Avrupa ülkelerine de Türk işgücü göçü yaşandı.
ALMANYA’YA Türk işgücü göçü bundan yaklaşık 50 yıl önce başladı.Daha sonraki yıllarda diğer Avrupa ülkelerine de Türk işgücü göçü yaşandı. Zamanla Kanada, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yollarını tutan Türkler oldu.Resmi verilere göre şu anda yurtdışında yaşayan Türklerin, daha doğrusu Türk kökenli insanların sayısı 5 milyonu aştı. Yani yurtdışında nüfus olarak bir “küçük Türkiye” daha oluştu…
Başlangıç döneminde başta Almanya olarak özellikle Avrupa ülkeleri bu göçe geçici gözüyle baktı.
Türk insanı da öyle…Ancak hiç de öyle olmadı…
Özellikle 1970’li yılların ortalarından itibaren bu insanların artık yaşadıkları ülkelerde kalıcı oldukları açık bir biçimde ortaya çıkmaya başladı. Ancak hem yaşanılan ülkeler hem de Türkiye bu insanların “buralı” olabilmeleri için yıllarca ciddi hiçbir çaba göstermedi. Zaman zaman ülkeler arası ikili görüşmelerde bulunuldu, o dönemlere damgasını vuran konular gündeme getirildi, ancak kalıcı çözümler üretilmesinden hep uzak duruldu.
Yaşanan sorunlara çözüm arayışında Türk insanının görüşüne nedense hem “evsahibi” ülkeler hem de Türkiye başvurmaya tenezzül etmediler. İşte ilk kez geçen hafta Ankara’da farklı bir tutuma tanık olduk. Yaklaşık yarım asırlık Türk göçü tarihinde bir “ilk” gerçekleşti.
Yurtdışı Türklerden Sorumu Devlet Bakanlığı ile Hacettepe Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (HÜSAM) ortaklaşa bir sempozyum düzenledi. HÜSAM Müdürü Prof. Ali Çağlar ve Müdür Yardımcısı Dr. Murat Erdoğan ile Devlet Bakanlığı Danışmanı Ali Alaybeyoğlu’nun titiz ve yoğun çalışmaları sonucu gerçekleşen “Yurtdışındaki Türkler”: 50’inci yılında Göç ve Uyum Sempozyumu”na 15 ülkeden 135’e yakın “uzman” katıldı.
Yurtdışı Türklerden Sorumu Devlet Bakanı Faruk Çelik ile Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın açılışa katılması bu “ilk”e verilen önemin bir göstergesiydi. Bilimadamından sivil toplum örgütü temsilcisine, sanatçısından politikacısına, öğrencisinden işverenine kadar çeşitli kesimleri temsil eden Türk kökenli bu katmanları birarada görmek ise gerçekten gurur vericiydi.
Katılımcılar hem birbirlerini daha yakından tanıma olanağı buldular hem de yaşadıkları ülkelerde sorunların çözümüyle ilgili “reçeteler”i birbirlerine aktardılar. Evet, 30 yıl gecikmeyle de olsa bu “ilk”in gerçekleşmesi son derece önemliydi. Bu “ilk” gerçekten ileriye dönük olumlu sinyaller verdi.
Sempozyuma Avustralya’dan, Kanada’dan, İngiltere’den, İsveç’ten, Norveç’ten yüksek düzeyde politik temsilciler katıldı. Gözler, uyumla yatılıp uyumla kalkılan, Uyum Zirveleri, Alman İslam Konferansı düzenlenen Almanya’dan federal düzeyde politik sorumluluk taşıyan temsilcileri aradı.
Ama boşuna…
Aylar önce davetiyeler gönderildiği halde yaşanan sorunların nasıl aşılacağının, uyumun daha iyi ve daha kolay nasıl gerçekleşeceğinin konuşulup tartışıldığı bu sempozyuma federal düzeyde Alman sorumlu katılmadı.
Bu tutum da tabii Almanya’ya yakışmadı.
Hem de hiç yakışmadı…