Hükümete boşuna yüklenmeyelim, onların haklı gerekçeleri varmış…
Ülkemizde Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazileri temizleyecek, modern tarım tekniği ile işletecek uzmanlaşmış firma yokmuş. Mayınlı arazilerin temizlenmesi için özel bir yasa çıkarmak gerekiyormuş… Bu adım bundan sebep doğmuş!
Mayınları temizlemek için 40 milyon dolarımız yok mu yani, o kadar kriz teğet geçti diye söylendi, sonunda etkilendik demek. 60 milyon dolara uçak almak yerine mayınlı arazileri temizlemeleri için donanımlı eleman yetişmesi yönünde yatırım yapılsaydı zararlı mı çıkardık?
Tarımı, çiftçiliği bitirip verimli toprakları kullanmak yerine ithal ürünlerle ekonomiyi baltalamaya devam edip bölge halkını sadaka kültürü ile yaşamaya mahkûm bırakmak daha mantıklı bir çıkar ilişkisi mi?
Görünen o ki yabancılara işletmesi için 44 yıllığına kiralamak bizden çok şey götürürken, sözüm ona bölge halkı iş olanağı bulacak. Bölgede sosyalleşmenin ekonomik kalkınmanın sağlanacağını savunanlar önce terör sorununu çözmeli ardından bölgeye eğitim imkânı da sağlanmalı. Eğer bölgedeki halk atadan kalma tekniklerle üretim yapmaya çalışıyorsa da, bu halkın değil elini uzatmaktan çekinen onlara destek olup çözüm üretmeyenlerindir.
Biz neden topraklarımızı yabancıya teslim edelim ki, kendi işimizi görmekten aciz miyiz?
Mayınlı arazinin diğer tarafında petrol çıkıyor, arazinin bazı bölgelerinde petrol çıkıyor üstelik ‘birinci sınıf tarım arazisi’ tüm bunlara rağmen bu yasa çıkarılmak isteniyor.
İsrail’in bölgede yapmak istediği haince planlarına alenen destek verileceğini hiç düşünmemiştim doğrusu. Davos çıkışının diyetini böyle ödüyor olamayız, o çıkışı benim Başbakanım yapmadı, ancak ülkemizin Başbakanı olarak yapılan kontrolsüz çıkışlar milletin aleyhine dönmemeli. Bölgede oluşacak tüm olumsuzluklara bu yasaya onay verenler ortak olacak ve tarih önünde hesap veremeyecekler.
İddialara göre; kaçakçılığı önlemek için Suriye sınırına döşenen 600 binin üzerinde mayını TSK temizleyemezmiş, TSK’nin böyle bir kararı varmış, kanıt olarak görmek istediğimizi belirterek, bunun yine TSK’yi karalamaktan öte bir açıklama olmadığını biliyoruz.
Kaldı ki Ergenekon kapsamında mühimmatları elleriyle koymuş gibi karada ve denizde bulanların mayınların yerini tespit edemeyeceği aklınıza yatıyor mu?
“Sınır bir ülkenin güvenliği için çok önemliyken”, böylesi bir yasa ile “milli namusu, milli şerefi teslim etmek üstelik 49 yıl gibi bir süreye yabancıya vermek”, edinilen yeminle bağdaşmıyor.
Davos’ta Şimon Perez’e “siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” demiş “kodumu oturturum kültürünü sergilemişti” Başbakan. O günden bu yana neler gelişti de sempati duyuluyor, bağrımıza basmaya hatta topraklarımızı vermeye kalkıyoruz?
Oysa gecenin bir yarısında ellerinde pankartlarla hava alanına koşmuştu insanlar kahraman olarak karşılamışlardı. O zaman bu çıkışı seçim yatırımı olarak değerlendirip sahnelen “yerseniz oyunu” için alkışlamıştım Başbakan’ı…
Şimdi durum hassas…
216 bin dönümlük bakir arazinin sadece birkaç ayda temizlenmesi karşılığında İsrail’e peşkeş çekilmesi önerisini kabullenemiyorum.
5 yıl temizleme ve 44 yıl kullanım hakkı verilmesi ile 49 yıllık geleceğimiz tehdit edilmiş olacak. Hatay, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep’te yer alan arazilerimize yabancılar konuşlanacak.
Terörün kol gezdiği, devletin şefkatli kollarını uzatmaya çekindiği bölgeyi gözden çıkarıyor olmak hangi akla mantığa sığıyor?
Biri lütfen cevap versin…
Bu tarihi bir fırsat değil, tarihi bir ihanettir!
Bir yanıt yazın