PKK VE SİLAHLARIN SUSMASI ÜZERİNE SOMUT ÖNERİLER!..

PKK VE SİLAHLARIN SUSMASI ÜZERİNE SOMUT ÖNERİLER!..

Herkesin Kürt sorununda yeni bir döneme girildiğini düşündüğü bir dönemde Türkiye’nin en önde gelen gazetecilerinden biri ayağına kadar geliyor. Kendisiyle dört saat boyunca görüşüyor ve Türk kamuoyunu heyecanlandıracak, ümitlendirecek, rahatlatacak hiç ama hiçbir şey söylemiyor; “Silahlar sussun. PKK artık eski PKK değil. Ayrılmak istemiyoruz. Federasyon istemiyoruz. Üniter devlet yapısını bozmayan bir çözümden yanayız!” Eski tas eski hamam…

Evet, PKK lideri Murat Karayılan’ın Milliyet’ten Hasan Cemal’e verdiği mülakatta yeni bir şey söylemediği, hiçbir umut verici açılım yapmadığında ısrarlıyım. Buna rağmen mülakat çok geniş bir ilgi gördü, hatta PKK sorunu ve dolayısıyla Kürt sorununda yeni bir eşiğe gelinmiş olduğunun işareti olarak nitelendi.

Bu tür yorumları yapanlarla aramdaki en büyük farkı şöyle tanımlayabilirim: Onların büyük çoğunluğu PKK’yı bir “nesne”, bir “figüran” olarak görürken, ben örgütü, dış etkilere açık olmakla birlikte kendi bağımsız gündemine göre hareket eden bir “özne” olarak kabul ediyorum. Onlar, PKK ve Kürt sorunlarının çözümlerinin esas olarak Ankara, Washington ve Erbil arasındaki birtakım pazarlıklardan geçtiğini düşünürken, ben çözümün Türkiye içinde olduğuna inanıyorum. Diğer bir deyişle Karayılan mülakatını abartarak önemseyenler, aslında PKK’yı, kendi başına hareket yeteneği olmayan, onun bunun kullandığı bir güç (nesne) olarak sunuyorlar. Onlara göre PKK’lıların “artık değiştik, makul bir noktaya geldik” demeleri yeterli. Benim gibi düşünenlerse, PKK’nın bunun çok ötesine gitmesini, çözüm konusunda samimi olduklarını Türk kamuoyuna kanıtlayacak somut adımlar atmasını bekliyor.

Daha önceki yazılarımda da vurguladığım üzere, kilit adım “PKK’nın kayıtsız şartsız silah bırakması”dır. Bunun hemen gerçekleşmesinin mümkün olmadığı ortada, ancak Karayılan gidişlerinin bu yöne doğru olduğunu açık bir şekilde gösterecek bazı mesajlar verebilirdi. Bunu yapmadığı gibi, her an en şiddetli şekliyle çatışmaların yeniden başlayabileceğini ve buna hazır olduklarını söyledi. Böyle yapmakla da çok önemli bir fırsatı tepmiş oldu.

Bir kere daha dikkat çekmek istiyorum; dağda silahlı insanlar dolaştıkça silahlar susamaz; hiçbir ülkenin güvenlik gücü de, dağda kafileler halinde silahlı adamların dolaşmasına göz yumamaz.

Peki kalıcı bir çözümde samimi olduklarını kanıtlama noktasında Karayılan somut olarak ne söyleyebilirdi? Sanılanın aksine PKK, bu noktada çok şey yapabilir. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Birincisi; PKK kent merkezlerindeki patlayıcı ve diğer mühimmatı bir an önce teslim veya imha etmelidir. Silahlı mücadeleye sadece “meşru müdafaa” için başvurduğunu söyleyen ve sivillere yönelik eylemleri “terörizm” olarak niteleyen bir örgüt aynı zamanda büyük kentlerde tonlarca patlayıcı bulunduruyor. Bu tür mühimmatı, medyayı da haberdar ederek teslim etmesi kamuoyunda PKK’nın samimiyeti hakkındaki kuşkuları bir ölçüde dağıtabilir. Örgüt, bugüne kadar büyük kentlerde ya kendisi bombalı saldırı düzenledi ya da bazı taşeronlarına düzenletti.

İkincisi; PKK bundan böyle taşeron kullanmayacağını deklare etmelidir. Büyük kentlerde kanlı terör eylemlerine imza atan “Kürdistan Özgürlük Şahinleri”nin (TAK), doğrudan Karayılan’a bağlı yan bir örgütlenme olduğu söyleniyor. Bu iddia doğru olmayabilir, ancak TAK’ın PKK’nın taşeronu olarak işlev gördüğü ve buna benzer başka yapıların da olduğu ya da olabileceği ortada. (Bu noktada “Devrimci Karargah” gibi bazı radikal Türk solu örgütlerinin, tümüyle PKK’nın denetiminde ve onun çıkarları için faaliyet gösterdiklerini de akılda tutalım) “Meşru müdafaa” ile hiçbir ilgisi olmayan büyük şehirlerdeki terör eylemleri, Türk-Kürt çatışmasını ateşleme potansiyeli taşıdıkları için ciddi birer risk kaynağıdır. Bu nedenle PKK’nın her türden taşeronlaştırmaya son verdiğini açıklaması iç barışa çok ciddi katkıda bulunacaktır.

Üçüncüsü; mayınlı saldırılara son verip döşenmiş mayınların haritaları verilmelidir. Son dönemde çok derin yaralar açan mayınlı saldırıların da “meşru müdafaa” ile hiçbir ilgisi olmadığı açık. PKK’nın bu tür saldırılara son vermesi ve yapmış oldukları mayınlamaların temizlenmesine yardımcı olmaları, “silahların susması” için çok isabetli bir başlangıç olacaktır.

Dördüncüsü; ülke içindeki militanlar kademeli bir şekilde sınır dışına çekilmelidir. Abdullah Öcalan, yakalanmasının ardından PKK militanlarının ülke dışına taşınmasını gerçekleştirebilmişti. O tarihte devletin tüm kanatları böyle bir çekilmeden memnun olmadığı için örgüt ciddi kayıplar da vermişti. Ama bugünün şartlarında PKK’nın güçlerini çekeceğini ilan etmesi durumunda bunun daha sakin ve olaysız bir şekilde tamamlanabileceğini öngörebiliriz.

Unutmayınız ki, bu ülkede terör nedeniyle yaşanan acılar çok, ama çok büyük ve de çok taze!.. Çok konuşarak, tartışarak sorunlar çözülmez, aksine içinden çıkılmaz bir durum alabilir. Eğer Karayılan, bir yandan “silahlar sussun” diye tekrarlayıp, diğer yandan da “her türlü savaş durumuna hazırız” diye tehdit etmek, medyanın gazına gelip konuşmak yerine kendilerinden beklenen makul ve mantıklı adımları süratle atarsa, diğer taraftan da vatandaşların kafasını karıştırıp, meşgul etmekten, karamsarlığa itecek başka bir işe yaramayan konuşmalarıyla ve yazılarıyla gündem yaratmaya çalışanlar, biraz susup, çözümü uzmanlara bırakırlarsa, eminim çok daha olumlu gelişmeler yaşanacaktır.

Son söz: Bugün barış için bir fırsat yakalanmış olduğu tespiti doğruysa, PKK bu türden adımları pekala atabilecek durumdadır. Evet, PKK bunu yapabilir, yapmalıdır.

Nail Amudi
nailamudi@yahoo.com

Herkesin Kürt sorununda yeni bir döneme girildiğini düşündüğü bir dönemde Türkiye’nin en önde gelen gazetecilerinden biri ayağına kadar geliyor. Kendisiyle dört saat boyunca görüşüyor ve Türk kamuoyunu heyecanlandıracak, ümitlendirecek, rahatlatacak hiç ama hiçbir şey söylemiyor - 1437809520747

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir