TÜRKİYE-AB ORTAKLIK KONSEYİ
-DIŞİŞLERİ BAKANI DAVUTOĞLU:
-“TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN GEÇMİŞİ NE KADAR DERİNSE GELECEĞİ
DE O KADAR VİZYON YÜKLÜDÜR”
-“ARTIK KİMSE TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN FAYDALARINI, ZARARLARINI,
GEÇMİŞİNİ TARTIŞARAK YENİ BİR MUĞLAKLIK ORTAYA ÇIKARMAMALI”
(FOTOĞRAFLI)
BRÜKSEL (A.A) – 19.05.2009 – Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde en üst karar organı olan Ortaklık Konseyi’nin 47’inci toplantının yapılmış olmasının bu ilişkilerin ne kadar köklü ve kurumsal olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, “Türkiye-AB ilişkilerinin geçmişi ne kadar derinse geleceği de o kadar vizyon yüklüdür” dedi.
47’inci Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısında Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’la birlikte Türkiye’yi temsil eden Davutoğlu, AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu Üyesi Olli Rehn, AB Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Jan Kohout ve gelecek dönem başkanı İsveç’in Dışişleri bakanı Carl Bildt ile ortak basın toplantısı düzenledi.
“Bu konseyin Türkiye-AB ilişkilerinde özel bir yeri var. Bu Konseyin bizatihi mevcudiyeti ve 47’inci toplantısını yapmış olması bile Türkiye-AB ilişkilerinin ne kadar kökleşmiş, ne kadar kurumsallaşmış bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır” diyen Davutoğlu şunları kaydetti:
“47’inci toplantısını yaptığımız Ortaklık Konseyi, Türkiye-AB ilişkilerinin tarihi derinliğini göstermiştir. Bu ilişkinin geçmişi ne kadar derinse, geleceği de o kadar vizyon yüklüdür. AB ilişkileri Türkiye için stratejik bir tercihtir. Bu ilişkiler 1959’da rahmetli Başbakan Adnan Menderes’in başvurusuyla başlayıp 1960 Ankara Anlaşması’nın imzalanması, 1999’da adaylık statüsünün kabulü, 17 Aralık 2004’te de katılım müzakerelerinin başlatılması kararı ve 3 Ekim 2005’te müzakerelerin başlatılması gibi tarihi aşamalardan geçerek bugüne geldi. Bütün bu tarihi aşamalarda Türkiye’nin hep bir hedefi oldu ve bütün müzakerelerini bu hedef etrafında yürüttü. Bu da AB’ye tam üyelik. Bugün de bu hedefe tümüyle sadığız. Bunun dışında herhangi bir hedefi, bu kurumsallaşmış ilişkinin doğasına ve geleceğe dönük ortak vizyonumuza aykırı buluyoruz.”
Davutoğlu, bugünkü toplantıda herkesin “Türkiye-AB ilişkilerinin son derece kapsamlı ve sağlam bir stratejik vizyona dayandığı” konusunda görüş birliğine vardığını anlatarak “Artık kimse Türkiye-AB ilişkilerinin faydalarını, zararlarını, geçmişini tartışma suretiyle yeni bir muğlaklık ortaya çıkarmamalıdır. Bu herşeyden önce, taahhütlere sadakat meselesidir. Biz de, AB de daha önce taahhüt ettiğimiz gibi önümüzdeki dönemde üzerimize düşeni yapmak durumundayız” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin üzerine düşen sorumluluğun farkında olduğunu vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim görevimiz Türkiye’nin kapsamlı bir reform projesiyle AB müktesebatına uyum sağlayacak şekilde kendini yenilemesidir. Bu, bizim açımızdan sadece AB’ye entegrasyon açısından değil, Türkiye’nin bugünkü çağdaş şartlara uyumu açısından da önemlidir ve çevreden tarıma, enerjiden istihdama kadar birçok alanda Türkiye’ye yeni ufuklar açacaktır. Bunun karşılığında ve buna paralel olarak tabii ki biz de AB’den taahhütlere sadakati, süreci en sağlam bir şekilde yürütmelerini ve süreçle doğrudan alakalı olmayan unsurları sürecin parçası haline getirmemelerini bekliyoruz. Bu kritik dönemde Türkiye-AB ilişkileri yeni bir ivme kazanırken bunun Avrupa içindeki siyasi tartışmaların unsuru haline getirilmemesi de büyük önem taşımaktadır.”
Davutoğlu, Nabucco projesiyle ilgili bir soru üzerine, enerji arzı ve transferi konusunun son yıllarda uluslararası ilişkilerin en önemli konusu haline geldiğine dikkati çekerek, Türkiye’nin stratejik önem verdiği Nabucco projesinin hayata geçirilmesi için elinden gelen çabayı göstereceğini söyledi.
AB üyesi ülkelerin Türkiye ile müzakerelerde enerji faslının açılması konusunda henüz uzlaşma sağlayamadığını hatırlatan Davutoğlu, “stratejik perspektiften bakıldığında Türkiye’nin üyesi olduğu bir AB’nin enerji arzı güvenliği konusunda çok daha avantajlı durumda olacağını” ifade etti.
-“DAVUTOĞLU KOMŞULARLA SIFIR SORUN POLİTİKASININ MİMARI”-
AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu Üyesi Olli Rehn açıklamasında, Dışişleri Bakanı Davutoğlu için “komşularla sıfır sorun politikasının fikir babası olarak, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerde her zaman yapıcı rol oynamasına çaba göstermiştir” dedi.
Hükümetin, AB reformları konusundaki kararlılığını memnuniyetle karşıladığını belirten Rehn, “sivil toplumun da demokratik ve anayasal reformları destekleyeceğini umduğunu” dile getirdi.
Üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılabilmesi için Türkiye’nin açılış kriterlerini karşılaması gerektiğine dikkati çeken Rehn, vergilendirmeyle sosyal politika ve istihdam fasıllarının açılmaya en yakın fasıllar olduğunu bildirdi.
Rehn, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmasının hatırlatılması üzerine, üye ülkelerin müzakereleri başlatma kararının oy birliğiyle zor ve dikenli olsa da AB’nin çıkarına olduğunu” ifade etti.
Olli Rehn, “AB Komisyonu (AB’nin Türkiye’ye verdiği) üyelik sözüne tam olarak bağlıdır” dedi.
-“KIBRIS’TAKİ MÜZAKERELER İRLANDA’DAKİ REFERANDUMDAN ÖNEMLİ”-
İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ise “bugün AB’nin en önemli sorununun Kıbrıs sorunu olduğunu” söyledi.
Kıbrıs’taki BM öncülüğündeki kapsamlı çözüm müzakerelerinin, yeni AB anayasası Lizbon Anlaşması’nın yürürlüğe girebilmesi için İrlanda’da bu yıl içinde düzenlenecek referandumdan da önemli olduğunu vurgulayan Bildt, “Berlin Duvarı’nın yıkılışının 20 yıl ardından bugün Avrupa’da hala bölünmüş başkent olması çok yazık” dedi.
“Kıbrıs’ta çözüm sağlarsak müthiş bir stratejik etkisi olacak” diyen Bildt, bu yılın ikinci yarısında üstlenecekleri AB Dönem Başkanlığı görevinde çözüm için “kolaylaştırıcı rolü” oynayabileceklerini kaydetti.
Bildt, dönem başkanlıkları boyunca Fransa ve Çek Cumhuriyeti’yle birlikte hazırladıkları programa bağlı kalarak Türkiye ile müzakereleri ilerletmek için çalışacaklarını vurguladı.
Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kohout ise Türkiye ile haziran ayında en azından vergilendirme faslında müzakereleri başlatmak istediklerini belirterek, ikinci bir faslı daha açmak için çaba göstereceklerini dile getirdi.
“Türkiye’nin stratejik önemine” vurgu yapan Kohout, özellikle Kafkasya ve Orta Doğu’daki sorunların çözümü konusunda yapıcı rol oynadığı için Türkiye’ye teşekkür etti.