Yürüyüşe çıkmış liderler

Celal ÖZCAN cozcan@hurriyet.de
 17 Mayıs 2009, Pazar

Almanya’da Avrupa Parlamentosu seçim kampanyası siyasi literatüre “Türkengabi” diye yeni bir söz kazandırdı. “Türkengabi”, Türklerin Gabi’si anlamına geliyor. Bu konuda yazı yazmadan önce Türk sivil toplum örgütlerinin nasıl bir tepki göstereceğini bekledim. Ama hiçbir tepki gelmedi. Türkiye Avrupa Birliği üyesi olsun mu, olmasın mı sorusunu, önyargıları körüklemeden, tarafsız tartışmaya kimsenin bir diyeceği yok. Ancak söylemler kendi sınırlarını aşıyorsa, yani ipin ucu kaçıyorsa, o zaman anında müdahale etmek, tartışmayı tekrar objektif temele çekebilmek için tepki göstermek gerekir. Bu görev de en başta Türk sivil toplum örgütlerine düşer.

***

“Türklerin Gabisi” sözü Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) Partisine ait. CSU’lu Avrupa Parlamentosu milletvekili Bernd Posselt, bir zamanlar aynı partide mücadele ettiği, “isyankar güzel politikacı” olarak tanınan ve Türkiye’ye AB kapısının açık tutulmasını savunan Gabriele Pauli’yi “Türklerin Gabisi” diye niteledi. Pauli şimdi Bağımsız Seçmenler’den (FW) Avrupa Parlamentosu listebaşı adayı.
Hatta CSU’lu milletvekili daha da ileri giderek, Türkiye’nin AB üyeliğine destek veren ABD Başkanı Barack Obama’ya da “eğer çok istiyorsa, Türkiye’yi ABD’nin 51. Eyaleti yapsın” dedi.

***

Gerek “Türklerin Gabisi” gerekse ABD’nin “51. Eyaleti yapsın” sözlerinde bir aşağılama gizli. Eğer CSU’lu milletvekili kalkıp Gabriele Pauli için “Judengabi”, yani Yahudilerin Gabisi deseydi, ne olurdu? Başta Yahudi Cemaati olmak üzere Alman politikacılar da “böyle bir söz asla kabul edilemez” deyip kendisini derhal istifaya çağırırlardı. Bu kişinin siyasi kariyeri de ebedi sönerdi. Ama Türklerin Gabisi sözüne en başta karşı çıkması gereken Türk toplumu hiç ses bile çıkarmadı. Oysa Almanya’da, Türkiye Araştırmalar Vakfı’nın verilerine göre, Türk Alman dostluk derneklerinden sağlık vakfına, nakliyatçılardan Türk Toplumu’na ve cami derneklerine kadar 5 bin civarında Türk derneği var.

***

Türk dernekleri devamlı, Avrupa’da etkin, saygın ve yaptırım gücü olan bir örgüt seviyesine erişememekten şikayetçiler. Etkin ve yaptırım gücü olan bir örgüt imajını kazanmak, böylesi durumlarda bir duruş sergilemekten geçer. Yoksa Nobel ödülü sahibi yazar John Maxwell’in dediği gibi, kendini lider zannedenin takip edeni yoksa, o kişi sadece yürüyüşe çıkmış demektir.

Bavyera Başbakanı Horst Seehofer’in özellikle Türkleri hedef alan konuşması, sadece muhalefet partileri arasında değil ülke genelinde infial uyandırdı.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir