16 Mayıs 2009, Cumartesi Zeynel LÜLE HÜRRİYET
Avrupa Adalet Divanı’nda vize konusu görüşülürken, Avrupa Birliği Komisyonu’na da bu konuda görüşü soruluyor. Komisyon, bugüne kadar savunduğu görüşün tam tersi olarak, “Türklere vize uygulaması sürdürülmelidir. Bu durum ikili anlaşmalara aykırı değildir” deyiveriyor. Divan yargıçlarından biri kendini tutamıyor ve “Sayın komisyon temsilcisi, dün gece rüyanızda kutsal ruhları mı gördünüzde fikriniz değişti?” deyiveriyor.
Komisyon, tam yedi davada “Türklere uygulanan vizeler, anlaşmalara aykırıdır” diye görüş sunmuştu. “Soysal” davasında niye görüşünü değiştirdi? Çünkü Almanya’nın baskısı altındaydı. Bu şekilde görüş beyan etmesi emrini almıştı. Yani, divan yargıcının kastettiği “Kutsal Ruhlar”, Berlin’den başka biri değildi.
XXX
İki günden beri gazetemizde Almanya’nın vizeleri “yumuşatmasına” yönelik haberleri ayrıntılı olarak duyurmaya çalıştık. Görüleceği gibi yeni uygulama aslında, divanın “soysal” kararı ile delinen “vize” torbasını yamama gayretlerinden başka bir şey değil. Berlin, Soysal kararıyla gelen hukuki yenilgiyi bu şekilde telafi etmeye çalışıyor.
Ankara kesinlikle bunu kabul etmemeli. Vizelerin tüm Türk vatandaşlarından kaldırılmasıyla ilgili bir takvim talebinde bulunmalı. Ve bunda çok, ama pek çok ısrarcı olmalı. Vizelerin, tüm Schengen bölgesindeki ülkelerden kaldırılması yönünde girişimlerde bulunmalı. Hatta bu konuyu dış politikasının “birinci sorunu” haline getirmeli.
Çünkü bence bugün, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki birinci sorun, “vize” sorunudur. Vizelerin kaldırılması, tam dört yıldan beri devam eden müzakerelerde “gıdım gıdım” ilerlenmesi nedeniyle Türk halkının inancını yitirdiği AB sürecine yeni bir ivme kazandıracak. AB ile üyelik müzakereleri 3 Ekim 2005 tarihinden bu yana devam ediyor. Bugüne kadar 10 fasıl açılmış durumda, Kıbrıs ve Fransa tarafından fasılların üçte biri zaten bloke edilmiş bulunuyor.
Fransa ve Almanya liderlerinin de “anti-Türkiye” söylemleri işin bir başka yönü. Eğer vizeler önce yumuşar, sonra bir takvim sonucunda tamamen kalkarsa, Türk halkı, müzakere sürecinin “günlük yaşamında” bir sonucu olduğunu hissedecek. AB’ye olan güven ve inancı “tazelenecek”. Bu durum, Türk hükümetinin de elini rahatlatacak ve AB reformlarını muhalif seslere aldırmadan, halkı arkasına alarak daha huzur içerisinde yapacak. Çünkü Türkiye’nin elinde “kapı gibi” mahkeme kararı var ve “alternatif vize çözümlerine” hiç itibar etmemeli. İlle de takvim demeli. Göreceksiniz, gelecek. Kutsal Ruhlar bile durduramayacak.
ÖNEY’E BAŞARILAR
Berlin Parlamentosu milletvekillerinden Bilkay Öney’i, bazı dış gezilerde yakından tanıma fırsatı buldum. Partisinden istifa ettiğini görünce, nedenlerini anlamaya çalıştım. Zaten Yeşiller Partisi’nin son dönemlerde göçmenlerle ilgili politikalarından “rahatsız” olduğunu gizlemiyordu. Yeşiller’in Duisburg’da ki kongresinde birlikteydik. Yeşiller’in Avrupa Parlamentosu listesine tek bir “göçmen kökenli” adayı almaması Öney’i çok kızdırmıştı. Bence mutlaka Öney’in istifasında haklılık payı vardır. Yeşiller kan kaybediyor. Ne garip ki bu kan, başına bir göçmen kökenli geçtikten sonra daha hızla akmaya başladı.
Bir yanıt yazın