RUMLARIN GERİ MANEVRASI
İsveç, 1 Temmuz – 31 Aralık 2009 döneminde AB Dönem Başkanlığı yapacak ve bu dönem içinde Türkiye-AB müzakerelerinin kaderini yeniden belirleyecek olan Türkiye’nin Ankara Protokolü konusundaki tavrı yeniden gözden geçirilecek ve Kasım ayında da Türkiye-AB Müzakereleri İlerleme Raporu’nun sonuncusu açıklanacak.
Rumlar önceleri bu rapora, Türkiye’ye şantaj yaparak tavizler koparabilmek umudu ile çok bel bağlamışlardı. Bütün stratejilerini de ellerindeki, sadece kağıt üstünde olan “Veto”ya bağlamışlardı.
8 Şubat 2009 tarihinde “Türkiye-AB Katılım Müzakereleri 2008 yılı İlerleme Raporu” ile ilgili bir öngörüde bulunup yazı yazmıştım.
Bu yazımda Türkiye limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmazsa işlerin nereye varacağı konusunda da tahminlerde bulunmuşum.
Yazımda aynen;
“İşin şantaj kısmına gelince, Türkiye-AB ilişkilerinin gözden geçirilmesi konusu, yani 6 Kasım 2009’da sunulacak “Türkiye-AB Katılım Müzakereleri 2008 yılı İlerleme Raporu”, Kıbrıs sorununun çözümüne zaman sınırı getiriyormuş ve de çok önemliymiş….
Rum siyasi açıkça bir şantaja yelteniyor ve Türkiye’ye “ya Kıbrıs’ı verirsin ya da AB’yi unutursun” demeye getiriyor.
Aslında bu iddiaların hiçbir tutar tarafı yok. Üstelik her hangi bir gizliliği de yok.
Kıbrıs konusuna müdahil taraflar böyle bir mutabakata imzayı da hiçbir zaman atmadılar.
Tüm bunları iddia eden Rum siyasi, kendini arpa ambarında, Kıbrıs’ı AB’nin merkezi, AB’yi de dünyanın merkezi sanıyor. Türkiye’nin AB’ye girmek için Kıbrıs’ı feda edebileceği rüyalarını görüyor. Rüyadan da öteye pembe hayaller içinde yüzüyor.
Göstergeler, 6 Kasım 2009 raporunun olumsuz çıkması halinde Brüksel’in Türkiye’ye değil Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetine yaptırımlar uygulayacağı, “Yeter artık boyuna posuna bakmadan çıkardığın sorunlara. Çekil artık ayaklarımızın içinden” diyeceği yönünde.”
Cümleleri ile öngörümü dile getirmişim.
Bu öngörüm, belli olmaya başladı ki, gerçekleşmeye başlıyor.
Brüksel’den gelen haberler aynen bu doğrultuda.
Gelen bilgiler; AB üyesi 27 ülkeden Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı hariç, geri kalan 25 ülkeden hiçbiri, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle olası yaptırımların sonucu olarak Türkiye’nin üyelik müzakerelerini top yükün dondurmak yükünü üstlenmek istemediği şeklinde.
19 Mayıs salı günü, Brüksel’de düzenlenecek Katılım Konseyi toplantısında Türkiye ile ele alınacak olan AB’nin Ortak Tutum Belgesi’nde, Kasım ayında Türkiye’nin verdiği sözleri tutup tutmadığı konusunun yeniden gözden geçirileceğine ilişkin bir ifade yer almıyor.
Belge’nin Kıbrıs’la ilgili ikinci paragrafında, sadece “Konsey, Türkiye’nin Kıbrıs da dâhil bütün ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesindeki ilerlemenin önemine işaret eder” ifadesi var.
Sırf Rumları memnun etmek için konmuş ama varlığı ile yokluğu arasında hiçbir fark olmayan bir ifade bu.
Kasım 2009’a kadar Türk Limanları Rum taşıtlara açılmazsa “Veto” hakkını kullanacaklarını daha evvel sık sık dile getirmiş olan Rum Hükümeti, AB’den aba altından sopa gösterilince ve yaptırımlarla yüz yüze bırakılacağı uyarısını da alınca geri manevra yaptı ve Rum Hükümetinin Türkiye’nin AB üyelik sürecini resmen kesmek amacıyla ne tek başına ne de diğer ortaklarıyla birlikte veto kullanmasının söz konusu olmadığını resmen açıklamak zorunda kaldı.
Yani, güvendiği dağlara kar yağdı ve geri adım atmak zorunda kaldı.
Bu da demektir ki, “Türkiye-AB Katılım Müzakereleri 2008 yılı İlerleme Raporu”nda Türk limanlarının Rum taşıtlara açılmadığı yazsa da, ki bu konuda sanırım Ağustos veya Eylül ayında bir yumuşatma kararı alınacak, Türkiye-AB Katılım Müzakereleri devam edecek ve Rumlar, Talat-Hristofyas müzakerelerinde bu raporu, taviz koparmak amaçlı şantaj malzemesi olarak kullanamayacak.
Prof. Dr. Ata ATUN
Yazıları posta kutunda oku