Ahmet KÜLAHÇI akulahci@hurriyet.de
14 Mayıs 2009, Perşembe
FEDERAL Almanya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 30 Ekim 1961 tarihinde Türkiye-Almanya İşgücü Göçü Anlaşması” imzalandı.
O dönemdeki Almanya’nın başkenti Bonn’un Bad Godesberg kesiminde imzalanan bu anlaşmayla Türkiye’den Almanya’ya ilk “misafir işçi” akını başladı.
Almanya’nın İstanbul’daki İrtibat Bürosu’nda dişlerinden tırnaklarına kadar sağlık kontrolünden geçen Türkler, ellerinde tahta bavullarla Sirkeci’den kalkan “kara trenlere” doluşup taşı toprağı altın Almanya’nın yolunu tuttu.
Aynı dönemde Topkapı’dan kalkan otobüsleri dolduran kadınlı erkekli Türkler de, günlerce süren uzun yolculuklardan sonra insanları, dilleri, dinleri, kültürleri bambaşka olan bir ülkede buldular kendilerini.
Amaç, birkaç yıl çalışıp para kazanmak ve Türkiye’ye geri dönüp daha rahat bir yaşam sürdürmekti. Bunun için her şeye katlandılar. En ağır işlerde çalıştılar. “Heim” olarak nitelenen barakalarda yaşadılar. İşyerlerine yakın bu “Heim”lardan dışarı pek çıkmadıkları için kendilerine “misafir işçi” gözüyle bakan “evsahiplerini” bile tanıma olanağı bulamadılar.
Ama buna rağmen Almanya’da kaldılar. Yani geri dönüş planları suya düştü. O nedenle ilk “aile birleşimi” akını 1970’li yılların ikinci yarısına doğru başladı. Kadınlar erkeklerini, erkekler de kadınlarını ve çocuklarını yanlarına aldılar. Başka bir deyişle; Almanya’yı “ikinci vatan” seçtiler.
“Misafir işçiler” ve çocukları zamanla Almanya’da evsahibi oldular. “Misafir işçiler” ve çocukları zamanla Almanya’da işveren oldular. “Misafir işçiler”, çocukları ve torunları zamanla Alman vatandaşı oldular.
Almanya’da sokakları temizleyen “misafir işçiler”in çocukları, torunlara Almanya’da milletvekili, Meclis Başkan yardımcısı, partilerin Eşbaşkanı oldular. Almanya’daki Türk toplumu “kabuk değiştirdi”.
Zaman çabuk geçti..
Neredeyse Almanya’ya Türk göçü başlayalı yarım asır oldu. İşte Yurtdışı Türklerden Sorumu Devlet Bakanlığı ile Hacettepe Üniversitesi Stratejik Araştırmalar merkezi (HÜSAM) göçü enine boyuna konuşmak için bir sempozyum düzenlemeye karar verdi.
“Yurtdışındaki Türkler: 50. Yılında Göç ve Uyum sempozyumu” adı altındaki bu etkinlik 21-23 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da gerçekleşecek. Gönderilen davetiyelerde, “Bu Uluslar arası sempozyum, çözüm odaklı bir yaklaşımla, Türklerin yarım yüzyıla ulaşan yurtdışına göçünün değerlendirilmesi ve bu çerçevede kazanımların, sorunların, geleceğe yönelik beklenti ve stratejilerin akademik ve çok yünlü bir çerçevede ele alınmasını, göçün bütün taraflarına katkıda bulunacak şekilde tartışılmasını ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesini hedeflemektedir” denilmekte.
Bu sempozyuma Türk göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı 15 ülkeden 24 Bakan davet edildi. Davetliler arasında Belediye Başkanları, Parti Genel Başkanları da var. Tabii yurtdışındaki Türk kökenli 50’ye yakın parlamenterin ve politikacının daveti de ihmal edilmedi. Almanya’dan da en yüksek düzeyde politikacılar davet edildi. Ancak, 23 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı seçimini “gerekçe” göstererek Almanya’da uyumdan sorumlu politikacıların bu sempozyuma katılma niyetinde olmadığı anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı seçimi tabii önemlidir.
Ancak bu sempozyum 21 Mayıs’ta başlayacaktır. Yurtdışında en fazla Türk ve Türk kökenli insan Almanya’da yaşamaktadır. 900 bine yakını Alman vatandaşı olmak üzere bu ülkede 3 milyona yakın Türk kökenli insan bulunmaktadır. İşte bu nedenle bazı Alman politikacıların, daha doğrusu Federal Hükümetin Göç ev Uyumdan Sorumu Devlet Bakanı Prof. Maria Böhmer’in en azından sempozyumun açılışında hazır bulunup bir şeyler söylemesi gerekir diye düşünüyorum.
Şüphesiz organizatörler de diğer katılımcılar da bu düşüncemi paylaşacaktır.