Semih İDİZ
Azeri ve Ermeni liderlerinin geçen hafta Prag’da gerçekleştirdikleri toplantının ardından, Türk gazetelerindeki “Kafkaslarda Barış Rüzgârı” manşetleriyle, Azerbaycan’da yapılan açıklamalar ve çıkan haberler arasında bir kopukluk görülüyor.
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Mamadyarov’un, Aliyev-Sarkisyan görüşmesinde hiçbir ilerlemenin sağlanamadığını açıklaması da bunu ortaya koyuyor. Oysa Prag’da Karabağ konusunda çok büyük bir ilerleme sağlanması değil, sadece yeni bir süreci başlatacak bir ilk adımın atılması bekleniyordu.
Diplomatlar, profesyonel güdüleri gereğince, olumsuz gelişmelere genelde olumlu bir görüntü vermeye çalışırlar. Azerbaycan dışişleri bakanının daha ilk etapta olumsuz bir görüntü ile ortaya çıkması, bizce Azeri tarafının bu süreçten duyduğu rahatsızlığı açığa vuruyor.
Buna rağmen, Prag’daki buluşmanın ardından görüşmelerin haziran başında Rusya’da bu kez dışişleri bakanları düzeyinde devam edeceği açıklandı. Karabağ konusunu ele alan Minsk Grubu’nun kilit üyeleri Washington, Moskova ve Paris’in baskıları karşısında hem Bakü, hem de Erivan’ın bu süreci durdurma marjlarının az olduğu ortada.
Fakat görüşmelerin bu durumda, geçmişte olduğu gibi, “mekanik” ve “ruhsuz” bir şekilde devam edeceğini tahmin etmek güç değil. Özetle, “Kafkaslarda Barış Rüzgârları” manşetleri için zaman henüz erken.
Soğukluk yakın tarihte giderilemez
Hal böyle olunca, Ankara ile Bakü arasına girmiş olan soğukluğun da yakın bir tarihte giderilmesi mümkün görünmüyor. Nitekim, Azeri medyasındaki bazı yorumlara bakılacak olursa, Türkiye ile Ermenistan arasındaki süreç Azerbaycan için her şeyi altüst etmişe benziyor. Bu arada, Azeri APA ajansının internet sayfasında cuma günü yer alan “Tahlil”i okuyanlar, Başbakan Erdoğan’ın “Karabağ çözülmedikçe Ermenistan sınırı açılmaz” şeklindeki “güvencesine” de fazla bel bağlanmadığını görecekler. Özetle, Erdoğan’ın, Batı’dan gelecek olan baskılar karşısında sözünü tutamayacağına inanılıyor.
ABD ile Avrupa’dan Ankara’ya bu tür baskıların geleceği de aslında doğrudur. Ermenistan ile normalleşmeyi Karabağ sorununun çözümüne bağlamış olan Erdoğan’ın bu baskılara ne kadar direnebileceğini ise zaman gösterecek. Çarşamba günü Bakü’ye gidecek olan Erdoğan, Azeri tarafını bu konuda yine de ikna etmeye çalışacaktır. Fakat Azerilerin kendilerini teslim ettikleri “haleti ruhiye” düşünüldüğüne, bu konuda ne kadar ikna olacakları belli değil.
Erdoğan’ın işi kolay değil
Batı’nın baskısıyla gerçekleştiğine inandığı Ankara ile Erivan arasındaki yakınlaşmaya kızan Bakü’nün, önümüzdeki dönemde Rusya ile ilişkilerini geliştirmenin yollarını arayacağını tahmin etmek de güç değil. Bunun işaretlerini daha şimdiden veriyor zaten.
Azeri liderliği, Gürcistan’da görüldüğü gibi, Kafkaslarda “böl ve yönet” politikasını başarıyla uygulayan Rusya’nın Karabağ sorununun çözümü konusunda büyük bir aciliyet duymadığını biliyor. Bölgedeki mevcut statükonun, Batı’nın Kafkaslardaki mevcudiyetinden rahatsız olan Rusya sayesinde korunabileceğini düşünüyor.
Başka bir ifadeyle Bakü, Karabağ konusunda daha fazla kayba uğramamak için, en azından şimdilik mevcut statükonun devamını istiyor. Böylece, kendisi açısından daha olumlu bir siyasi ortam oluşana kadar zamana karşı oynuyor.
Fakat burada Azerbaycan için yine de ciddi bir risk var. Zira Rusya’nın temel arzusu, Gürcistan’da olduğu gibi, “barış gücü” adı altında bölgeye askerlerini sokmaktır. Moskova ile Erivan arasındaki yakın ilişkinin farkında olan Azeri liderliği bunu da istemiyor.
Bu nedenle Bakü’nün, Ermenistan ile başlattığı süreçle kendisini Erivan’a karşı zayıf düşürdüğüne inandığı Türkiye’ye şu anda çok fazla sempati duyması mümkün görünmüyor. Onun için Erdoğan’ın Bakü’deki işinin kolay olmayacağını düşünüyoruz.
Bir yanıt yazın