Devsirilen tarihçi
Prof. Dr. Halil Berktay’in tarih bilimine ait artik bir eseri bulunmuyor, ama dünyayi yerinden oynatacak bir tezi var: “Türkler, Kurtulus Savasi’nda Anadolu’yu yeniden isgal ettiler.” Berktay, bu teorisiyle dünyanin hiçbir üniversitesinde doktor unvani alamaz; sinif dahi geçemez.
Bir baktik ki, Halil Berktay, profesör doktor yapilmis. 42 yasinda dönekligini ilan ettigi zaman, henüz doktorasini bile tamamlamis degildi. Oysa o zaman iki kitabi vardi: “Kabileden Feodalizme” ve “Cumhuriyet Ideolojisi ve Fuat Köprülü”. Iyi kitaplardi, bilimsel çalisma ürünüydüler ve en önemlisi bir tarih teorisine dayaniyorlardi.
KITAPLARINI KAYBEDEN PROFESÖR
Halil Berktay’in simdi hiçbir bilimsel ürünü yok, fakat profesör doktor. Hiçbir bilimsel ürünü yok diyoruz. Çünkü, 1990 öncesinde yazdigi o iki kitabi yok edildi. Kuluçka döneminde organlar bosaltilirken, dönegin devrimci dönemindeki künyesi ve bilimsel birikimi de bosaltilir.
Halil Berktay’in iki kitabi, Bilimsel Sosyalist bir tarih teorisi üzerine kurulmuslardi. O kitaplarla profesör falan olamazdi, o kitaplarla kendisine onca yillik üniversite kariyerine ragmen, 43 yasina kadar doktor ünvani bile verilmemisti. O kitaplarda, Türk Devrimi’nin birikimi, Cumhuriyet’in kaynaklari, Cumhuriyet’in tarih felsefesi vardi. Ittihat Terakki’nin, Talat ve Enver Pasa’larin ilerici birikimi açiklaniyordu. Hatta bu ilerici birikimi kabul etmeyenler yerden yere vuruluyordu. O ilerici gelenegin devami olarak Kurtulus Savasimizin ve Kemalist Devrim’in tarihsel rolü, buna bagli olarak Fuat Köprülü’lerin toplumsal tarihçiliginin bilim hayatimiza katkilari anlatiliyordu. Halil Berktay, ancak bu yüklerden kurtarildiktan sonra, doktora unvani verilebilir ve koltuklarindan tutulup kariyer basamaklarinin yukarisina birakilabilirdi.
14 YASINDAKI MEDYA PROFESÖRÜ
Halil Berktay, kendi bilimsel birikimiyle, o kitaplarla yüzlestirildi ve bilimsel dagarciginda neyi var neyi yok hepsi bosaltildi. Bilim adami Halil Berktay, 1990 yilinda, 42 yasindayken ölmüstü. Veya öldürülmüs, bir yoruma göre intihar etmisti.
Bugün holding medyasinin basina “tarihçi” tacini taktigi Prof. Dr. Halil Berktay, 1990 öncesindeki Halil Berktay degildir. Isterseniz kendisine sorun. Bir bilim adaminin künyesi, yazdigi kitaplar ve yazilardir. Prof. Halil Berktay, 1990 öncesindeki Halil Berktay imzasinin kendisine ait olmadigini, o dönemleri hatirlamak bile istemedigini, unuttugunu, aslinda o kitaplarin kendisine zorla yazdirilip imza ettirildigini, 42 yillik hayati boyunca önce babasi Erdogan Berktay ve arkasindan “Marksist-Leninist ve hatta Maocular” tarafindan yönlendirildigini, ancak Marksizmden döndükten sonra hidayete erdigini vb anlatacaktir.
Ve dogrudur bunlar; devrimci ve tarihçi Halil Berktay gerçekten de ölmüstür. O kitaplari reddetmesi, tamamiyla gerçege uygundur.
Prof. Dr. Halil Berktay’in içi bosaltilip yeniden doldurulmasindan sonraki hayatini hesap edecek olursaniz, 1990 yilindan bu yana hepsi 14 yasindadir. Peki 14 yasindaki bu büyük deha, 42 yilini sifirladiktan sonra hangi birikimiyle, hangi marifetiyle tarihçi olmustur?
BÜYÜK TARIHÇININ BÜYÜK UYDURMASI: “ANADOLU’NUN YENIDEN ISGALI” TEORISI
Prof. Dr. Halil Berktay’in tarih bilimine ait artik bir eseri bulunmuyor ama dünyayi yerinden oynatacak bir tezi var. Holding medyasinin tarihçisi diyor ki, “Türkler, Kurtulus Savasi’nda Anadolu’yu yeniden isgal ettiler.” Bu büyük teori, dünya bilim âlemine Ingilizce dilinden ilân edildi. Isterseniz fiilin Ingilizcesini de söyleyelim: “reoccupied”, yani aynen öyle: “Yeniden isgal ettiler!”
Dünya tarih yaziminda bu teoriye ilk kez rastlanmaktadir. Denebilecektir ki, iste dünya tarihçiligini altüst eden bu essiz teoriyi Halil Berktay’in dehasi kesfetmistir.
Öyle mi, tarihe söyle bir göz atalim.
Tarih bilimiyle bir parça ilgilenen bilir ki, bugün dünyanin surasinda veya burasinda yasayan halklar, bulunduklari cografyaya baska yerlerden gelmislerdir. Kimi binlerce yil önce ve kimileri de yüzlerce yil önce. Kuzey Amerikalilar çok yakin bir örnek oldugu için bir kenara birakiyoruz. Ingiltere’ye gelen Normanlar ve Saksonlar; Fransa’ya gelen Franklar ve çesitli kavimler; Almanya’ya gelen Cermenler; Rusya steplerine gelen Vikingler, Tatarlar, Türk kavimleri; Çin’e binlerce yil önce göç eden çekik gözlü kuzeyli kavimler; Yunanistan’a gelen Akalar; Ispanya’ya gelen çesitli Cermen kavimleri, Araplar ve diger kavimler; Bulgaristan’a gelen Bulgarlar; Macaristan’a gelen Macarlar; Balkanlara inen Slav kavimleri; Italya’ya gelen Etrüskler ve digerleri; Kuzey Afrika ve Mezopotamya’ya gelen Araplar; Baltik kiyilarina gelen Finler vb vb. Hele Anadolu, Kavimler Kapisi’dir; Kafkaslar ve Ortadogu ile Balkanlar arasinda, onlarca kavmin geldigi ve yerlestigi bir cografyadir.
Amerikanci medyanin tarihçisi Halil Berktay’in tarih tezine göre, örnegin ülkelerini Hitler isgalinden kurtaran Fransizlar, Yugoslavlar, Yunanlar, Arnavutlar, Bulgarlar, Romenler, Çekler, Polonyalilar, hepsi vatanlarini “yeniden isgal” etmis oluyor. Yine Ruslar, hem Napolyon ordularina karsi, hem de Hitler istilasina karsi iki kez “yeniden isgal” savasi verdiler. Çinlilerin Ikinci Dünya Savasi’nda Japon emperyalizmine karsi verdigi kurtulus savasi da, “yeniden isgal” savasi oluyor. Çünkü MÖ 7 binlerde bugün Çin diye bildigimiz topraklarda o çekik gözlü halklar yasamiyordu.
Uzatmiyoruz, tarihçi Halil Berktay, bu “yeniden isgal” teorisiyle dünyanin hiçbir üniversitesinde, buna ABD’nin Yale Üniversitesi, Ingiliz, Fransiz, Alman ve Japon üniversiteleri dahildir, doktor ünvani alamaz. Lisans ögrencisi olarak dahi sinif geçemez. Emperyalizmin kendi üniversitelerinde bile, bu tür tarihçilik yapilamaz. Çünkü emperyalizmin tarihçisi olmak için de, yine gerçegi bir yerinden yakalamak gerekir. Bütünüyle uydurma ve safsatadan olusan bir emperyalist tarihçilik yoktur.
TARIHÇI OLMAYAN KADROLAR
Böyle “yeniden isgal” türünden teorileri üretmek için, tarihçilikten vazgeçmek ve emperyalizmin baska tür kadrolari arasinda görev almak gerekir. Emperyalizm, tarihçi ile psikolojik savas görevlisini birbirinden ayirmistir. “Yeniden isgal” türünden uydurmanin da uydurmasi safsatalari seslendirme görevi, tarihçilere verilmez; psikolojik savas elemanlarina verilir; tetikçilere verilir.
Bu nedenlerle emperyalist metropollerin üniversitelerinde, vatanini savunan herhangi bir milletin basardigi savasi “yeniden isgal” teorisiyle açiklayan bir tarihçiye rastlanmasi mümkün degildir. Atatürk önderligindeki Kurtulus Savasimiz için, gerçekler ne kadar çarpitilirsa çarpitilsin, “Türkler bu savasla Anadolu’yu yeniden isgal ettiler” diye bir teori uyduran bir tarihçiye, ne Amerikan, ne Fransiz, hatta ne Yunanistan ve ne de Ermenistan üniversitelerinde rastlanabilir. En soven Yunan tarihçisi, en çilgin Tasnak tarihçisi bile, bu teoriyi ciddî bulmaz. Böyle bir teori üretebilmek için Türk düsmani, Atatürk düsmani veya devrim düsmani olmak yetmez; dönek olmak, devsirilmis olmak gerekir. Iste Halil Berktay’in kariyerindeki tirmanisin büyük sirri buradadir.
DÜNYA TARIHÇILIGI BIR YANA PSIKOLOJIK SAVAS MEMURLUGU BIR YANA
Bütün dünyada Istiklâl Harbimiz, Mazlum Milletlerin ilk kurtulus savasi olarak ögretiliyor. Çin’de 8. sinif Yakin Çag Tarihi ders kitabinin iki sayfasi, 10. ve 11. sayfalar Kurtulus Savasi’miza ayrilmis. Rusya, Arap ülkeleri, Latin Amerika, Afrika, yedi iklimde hep ayni. Oysa Amerikanci medyanin profesörü, Türklerin Kurtulus Savasi’ni “Anadolu’nun yeniden isgali” olarak ögretiyor. Bunu yapabilmek için, tarihçiligi birakmak gerekir.
Bu “yeniden isgal” teorisiyle, hiç kimse, dünyanin hiçbir yerinde tarihçi olamaz, tarihçi sifatini tasiyamaz, ancak kurtulus savaslarina karsi psikolojik savas memuru olabilir ve ünvan olarak da ancak gögsünde vatan haini payesiyle dolasabilir.
Kurtulus Savasimiza “Türklerin Anadolu’yu yeniden isgal savasi” diyen, eger herhangi bir insansa, insanlik düsmanidir, bagimsizlik ve özgürlük düsmanidir; eger Türk nüfus kâgidi tasiyan bir kimse ise, vatan hainidir. Kurtulus Savasimizin hainleri Damat Ferit’ler ve Ali Kemal’ler bile, o savasa “yeniden isgal” demediler. “Yapamayiz” dediler, “Basaramayiz” dediler. Istiklâl Savasi’na “Türklerin Anadolu’yu yeniden isgali” diyebilmek için, tarihimizin en yüzsüz haini olmak gerekir. Tarihimizle yüzlesirken, kendi yüzlerini kaybedenler, bunu yapabilmislerdir.
UYDURMACILIK VE TARIHÇILIK
Prof. Dr. Halil Berktay, diger döneklerden farkli olarak, ihtiyatsiz bir dönektir; dizginsiz dönek de denebilir. Üstlendigi görevi yerine getirmek için, her türden bilimsel kaygiyi elden birakmistir. Örnegin “Ermeni soykirimi” gibi bir emperyalist uydurmayi ispatlamak için, aklina ne gelirse uydurmaktadir.
IKINCI UYDURMA: “ATATÜRK’ÜN ERMENI TEHCIRINI SAVUNAN TEK BIR DEMECI YOK”
Prof. Dr. Halil Berktay’in ikinci büyük uydurmasi sudur: “Mustafa Kemal’in Ermeni tehcirini ve Ermenilere reva görülen eziyeti savunan tek bir demeci yoktur.” (Milliyet, 7 Mart 2005, s. 17).
Halil Berktay, bu tezini Atatürk’ü incelemeden, hatta Atatürk’e söyle bir göz atmaya gerek görmeden uydurmustur. Çünkü uydurmak zorundadir. Bir yalani ispatlamak gibi bir psikolojik savas görevi üstlendigi için, baska bir çaresi yoktur.
Atatürk’ün tehciri savunan tek bir demeci yok imis. Atatürk’ün Ermeni tehcirini savunan bir demeci degil, iki demeci degil, üç yazisi degil, bes konusmasi degil, onlarca demeç, yazi, konusma, telgraf ve hatta Bakanlar Kurulu Karari ve imzaladigi kanun bulunmaktadir. Bunlardan bazilarini yerimiz izin verdigi oranda bu sayimizda bulacaksiniz. Tamamini Teori dergisinin önümüzdeki sayilarinda okuyabilirsiniz.
Atatürk, Ermeni tehcirini savunan demeçler vermenin ötesinde, eger tehcir suçlamasiyla “vatan evlatlari” idam edilecek olursa, kendisinin de Ingiliz Yarbayi Rawlinson’u ve diger Ingiliz esirleri asacagini, Ahmet Izzet Pasa’ya bildirmistir (12 Agustos 1920 tarihli telgraf için bkz. Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 9, s. 168).
Yine Atatürk’ün basinda bulundugu Bakanlar Kurulu (Heyeti Icraiye), “tehcir vesaire dolayisiyla Istanbul hükümetince kurulan Idarei Örfiye Divani Harbi”ni lagvetmistir (16 Agustos 1920 tarihli karar için bkz. Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 9, s. 195).
Tabii bütün bu bilgileri arastirmak ve degerlendirmek için tarihçi olmak, en azindan gerçege sadakat gerekir.
Tarihçiler uydurmaz, nesnel tarihsel olgulara dayanirlar.
ÜÇÜNCÜ BÜYÜK UYDURMA: “MÜSLÜMAN NÜFUSTAN ÖLEN BIR-IKI ON BIN”
Halil Berktay’in üçüncü uydurmasi, Birinci Dünya Savasi sirasinda bölgedeki Müslüman nüfusun kaybini “bir-iki on bin” olarak göstermesidir.
Müslüman nüfusun kaybini 10-20 bine indirmek için, tarihçi degil, fakat görevli olmak gerekir. Örnegin tarihçi Mc Charty’ye göre, Birinci Dünya Savasi ve hemen sonrasinda ölen Türklerin sayisi, 2,5 milyon dolaylarindadir. Osmanli Arsivi Daire Baskanligi tarafindan yayimlanan “Arsiv Belgelerine Göre Kafkasya’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi” baslikli 4 ciltlik kitapta, 1914-1921 döneminde Ermenilerin katlettigi Türk ve Müslümanlarin sayisinin 517 bin 955 oldugu ileri sürülmektedir. Diyelim bu sayilar abartilidir. Ancak Halil Berktay’in 10-20 bin sayisi, gazetecinin sorusuna o anda verilen uydurma bir yanittir.
DÖRDÜNCÜ UYDURMA: LOS ANGELES TIMES’IN IMALATI
Halil Berktay’in dördüncü uydurmasi, Atatürk’ün 22 Haziran 1926 günü Los Angeles Times gazetesi muhabirine verdigi söylenen demeçtir. Halil Berktay, burada emperyalistlerin uydurdugu bir demeci, dogrulugunu incelemeden seslendirmektedir. Bu demecin Türkiye kaynaklarinda, Çankaya Arsivi’nde, Türk gazete ve yayin organlarinda vb bir kaydi bulunmamaktadir. Oysa Atatürk’ün yabanci gazetecilere verdigi bütün söylesi ve demeçlerin tutanaklari veya en azindan izlerini buralarda bulmak mümkündür.
Kaldi ki, bir tarihçi Atatürk’ün yillardir söylediklerine bakarak, o sözleri söylemesinin mümkün olmadigini görür. Birakalim Atatürk’ün bu konudaki onlarca açiklamasini, o demeci verdigi iddia edilen günden üç gün sonra Ermeni kiyimi yaptiklari gerekçesiyle idam edilen “sehitlerin yakinlarina” tasinmaz mal veren kanunu imzalamisti. 27 Haziran 1926 günü Resmi Gazetede yayimlanan bu kanunun adi: “Ermeni komiteleri tarafindan sehit edilen ve Kürt Mustafa Divaninca ölüme mahkum edilenlerin ailelerine verilecek arazi ve emlâk hakkinda kanun”dur. Kanun 16 Aralik 1925 günü önerilmistir. Kanuna 29 Mayis 1926 günü yazilan hükümet gerekçesinde, Ermeni kirimi sorumlusu olduklari suçlamasiyla sehit ve idam edilenlerden “yüksek zevat” diye söz edilmekte ve “emsallerini yüreklendirmek (tesci) ve kendilerine milletin sükran hislerini açiklamak ve saglamlastirmak” için bu kanunun kaleme alindigi belirtilmektedir. Örnek kahramanlar olarak, kanunda isim isim sayilanlar arasinda Halil Berktay’in soykirim suçlusu ilan ettigi Talat ve Cemal Pasalar ve Eski Bogazlayan Kaymakami Kemal Beyler vardir (Bkz. Türk Parlamento Tarihi, 1923-1927, c. I, TBMM Vakfi Yayinlari, Ankara 1993, s. 511 vd). Kanunu, Resmi Gazetede yayimlanmasindan iki gün önce imzaladigi düsünülürse, Los Angeles Times’in imal ettigi demeç ile Atatürk’ün imzasi arasinda yalnizca üç gün bulunuyor.
Kaldi ki, Ermeni soykirimiyla suçlanan devlet adamlarinin ailelerine, Atatürk, iki yil önce, “Vatani hizmet tertibinden” maas baglayan kanunu imza etmis ve yürürlüge sokmustu. 13 Nisan 1924 günü kabul edilen o kanunun gerekçesinde ve görüsmelerde de Talat Pasa ve arkadaslari övülmüstü (Bkz. Türk Parlamento Tarihi, 1923-1927, c. I, TBMM Vakfi Yayinlari, Ankara 1993, s. 505 vd).
Tabii bütün bu bilgileri arastirmak ve degerlendirmek için en azindan gerçege sadakat gerekir.
Tarihçiler uydurmaz, nesnel tarihsel olgulara dayanirlar. Uydurmacilar da tarihçi olamazlar.
HALIL BERKTAY’LARIN BESINCI UYDURMASI: ATATÜRK’ÜN AGZINDAN SAHTE AÇIKLAMA
Halil Berktay’lar diyoruz. Berktay’in Ermeni soykirimi uydurmalarinin piri, kendisi gibi 40 yasindan sonra profesör yapilan, Alman Istihbarati’nin Ermeni soykirimini arastirma masasinin yönetimindeki Hamburg Incelemeler Enstitüsü görevlilerinden Taner Akçam’dir. Hasan Yalçin, Dönekler kitabinda Taner Akçam’in “bilimsel” uzmanlik alanini söyle saptamisti: “Türkiye düsmanligi profesörü”. Iste o Taner Akçam’in Alman Istihbarati tarafindan kendisine ismarlanan kitaplari yazarken uydurduklarini, Halil Berktay bir papagan gibi tekrar etmektedir.
Taner Akçam, o kadar rahat uydurmaktadir ki, örnegin Atatürk’ün agzindan açiklamalar bile imal edebilmektedir. Atatürk’ün de Damat Ferit Pasa gibi 800 bin Ermeni öldürüldügü yolundaki görüsleri “tekrar ettigi” uydurmasi bunlardan biri (Taner Akçam, Insan Haklari ve Ermeni Sorunu, s. 301).
Atatürk’ün böyle bir açiklamasi bulunmadigi gibi, Hâkimiyeti Milliye gazetesinde bu rakamlari verenleri, “hiyanet ve yalancilik”la suçlamistir. Tipki bugün bizim yaptigimiz gibi. Basyazilarini Atatürk’ün yazdigi ve Atatürk’ün önderliginde yayimlanan Hâkimiyeti Milliye, 800 bin rakamini veren Damat Ferit’in Dahiliye Vekili Ali Kemal hakkinda bu konuda aynen söyle yazmaktadir: “Herif Türklerin 800 bin Ermeni katlettiklerini Allah’tan korkmayarak ve sirf Türk ve Müslümanlara hiyânet için resmen söyledi. Bu müthis yalani derhal düsmanlarimiz kaydetti.” (Hâkimiyeti Milliye, 2 Eylül 1920 için bkz. Devrim Yazarlarinin Kalemiyle Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal, c. I, Hazirlayan: Mehmet Kaplan ve arkadaslari, Kültür Bakanligi Yayinlari, Ankara 1992, s. 332)
“DAYANAMIYORUM”
Dönek olunmaz, dönek yapilir demistik. Elbette sonuç olarak, dönek kendi kisiligindeki bozukluklara ve zayifliklara teslim olarak dönek olmustur.
Dogu Perinçek anlatiyor: “1987-88 yillari. Halil Berktay ile Kadiköy vapurunda Karaköy’e geçiyoruz. O zaman içten bir insandi. ‘Ben siyaseti birakayim, üniversitede örnegin Korkut Boratav gibi Bilimsel Sosyalist bir bilim adami olayim. Ben senin gibi degilim. Iradem yetmiyor. Dayanamiyorum.’
“Ona ‘Artik kendisinin üniversitede Bilimsel Sosyalist bir bilim adami olamayacagini, bu karardan sonra Bilimsel Sosyalist olarak duramayacagini, bu egilimin aslinda bilimden vazgeçme egilimi oldugunu, teorisiz bilim yapilamayacagini en çok kendisinin söyleyip yazdigini’ anlattim. ‘Korkut Boratav, kendisine öyle bir hayat yolu çizmis ve bulundugu yerde kök salmis. Ama sen bir karardan vazgeçiyorsun ve Boratav’in on yillardir bilim yaptigi yerde yeniden kendine kök yapamazsin. Yuvarlanan bir insanin orada tutunma sansi yoktur. Bugüne kadar yuvarlananlar içinden orada tutunan da çikmamistir. Kendini uçurumun dibinde bulursun’ diye anlattim. Kabul eder göründü.
STEPANOV’UN MARIFETLERI
“1987 yili bahar aylari. Nasil tanismislarsa, Pravda’nin Türkiye muhabiri Andrey Stepanov, Halil’in evine gelip gitmeye basliyor. Halil, Stepanov’un KGB’nin Ortadogu Masasi Sefi oldugunu ögrenmis. Biz de sorusturduk, gerçekten de öyleymis. Biz Halil’e güveniyoruz elbette. Ancak bir süre sonra bakiyoruz, Halil’in görüslerinde 360 derece dönüsler basliyor. 20 yildir Sovyetler Birligi’nin kapitalizme döndügünü, sosyal-emperyalist bir ülke haline geldigini kararli olarak savunan Halil Berktay, birden bire Stepanov’un irsatlariyla Rusya’nin sosyalist bir ülke oldugunu, kapitalizme falan dönmedigini kesfetmeye basliyor. Tam da Gorbaçov-Yeltsin yönetimlerinin Rusya’nin kapitalizme döndügünü ilan etmek üzere oldugu bir sirada.
“Halil’e anlatmaya çalisiyoruz, ancak Ortadogu Istihbarati Sefi Stepanov’un ikna kabiliyeti ve getirdigi kanitlar anlasilan bizden çok daha güçlü! Stepanov, Halil’in aktardigina göre, hemen her Pazar Halil’lerin eve geliyor, Halil’in küçük kizini seviyor, çok sicak aile iliskileri. Bu arada Halil’in hidayete eris süreci de büyük siçramalarla devam ediyor.”
“TKP’NIN BASINA GEÇELIM”
Bir gün Halil, 2000’e Dogru dergisinin Istanbul’daki merkezinde Dogu Perinçek’in odasina geliyor ve çok önemli bir önerisi oldugunu söylüyor. Halil’e göre, dagilmakta olan Rusya güdümlü TKP’nin genis bir tabani ve Rusya’dan sagladigi önemli olanaklar var. Bizde ise, kuvvetli bir önder kadro bulunuyor. Bizim beynimizi götürüp TKP’nin tepesine oturtsak, olaganüstü sonuçlara ulasirmisiz. Stepanov da bu görüsteymis vb vb.
Dogu Perinçek, Halil Berktay’a, bu öneriyle ilgili olarak kendisinin sirdasi olamayacagini, önder arkadaslarin bu öneriyi dinlemeleri gerektigini söylüyor ve yönetici arkadaslari topluyor. Halil bu kez, önder kadrolara anlatiyor önerisini, biraz utangaç tabii. Halil’in o siralarda yüzü kizarabiliyordu. Hele Sovyetler Birligi’nin tam da resmen kapitalizme döndügünü ilan etmek üzere oldugu bir sirada, devrimci programdan ve ayaklarimizi Türkiye topraklari üzerine basmaktan vazgeçmek anlamina gelen bu öneriye herkes sasiriyor.
GORBAÇOV ÜZERINDEN ABD MUHIPLIGINE
Bu olaydan sonra Halil’in kesifleri pes pese geliyor. Arkadaslari tepkilerini, “Yine Stepanov’un irsatlari mi” diye ifade ediyorlar. 40 yasindaki bilim adami Halil Berktay, Pravda muhabirinin “bilimsel ve teorik” güdümüne giriyor ve Sovyet yandasligi üzerinden hizla neoliberal bir düzleme yerlesiyor.
Bir süre sonra Sovyetler Birligi dagiliyor ve Stepanov’un rahlei tedrisinde liberalizmin faziletlerini ögrenen Halil Berktay, ABD-Avrupa mecrasina giriyor. Hasan Yalçin’in Dönekler kitabinda, “Halil Berktay, Gorbaçov üzerinden geçti Amerika’ya” dedigi olay budur (s. 124).
EMPERYALISTLERIN “ERMENI SOYKIRIMI” SEMPOZYUMLARININ DEGISMEZ KADROSU
Bir süre sonra Halil Berktay’in, Amerika, Avrupa ve ta Avustralya’larda düzenlenen “Ermeni Soykirimi Sempozyumlari”na bir sepet gibi tasindigini görüyoruz. Halil Berktay, artik, “Türkiye devletinin Ermeni ve Rum soykirimiyla kuruldugu fabrikasyonunu imal eden” bir psikolojik savas aygitinin eline düsmüstür. Ve bütün dönekler birbirlerini o aygitta bulmuslardi. Alman gizli servisinin Kafkas Masasi Sefi Tessa Hofmann’larin ve Türkiye masasi Sefi Udo Steinbach’larin yönlendirdigi Hamburg Incelemeler Enstitüsü’nde yüksek maaslarla yetistirilen Taner Akçam, yine ayni Enstitü’nün yetistirdiklerinden Oral Çalislar ve Ermeni meselesini onlardan ögrenen Prof. Dr. Halil Berktay ve digerleri.
Halil Berktay, Türkiye’nin Kurtulus Savasini, Kemalist Devrim’i incelemis degildi. Ögrendiklerini de çoktan bordadan atmisti. Alman istihbaratinin “Ermeni Soykirimi” kürsüsünün elemanlarindan Taner Akçam’dan duydugu kulaktan dolma safsatalari, arastirmadan incelemeden, sirf Türkiye ve Türk Devrimi düsmanligina yaradigi için, “bilimsel gerçektir” diye sagda solda tekrar eder hale düstü. 40 yil önce “ihanet” sözcügünü olur olmaz kullanan Halil Berktay, artik ihanetin kucagina oturmustu.
IHANET MEVCUTTUR
Halil Berktay nereden nereye geldi? 1968 yili sonbahari, Aydinlik dergisinin kuruculari, yayin hazirliklari içinde. Kizilirmak sokak 39/1’de Dogu Perinçek’in kaldigi ev, ayni zamanda Aydinlik’in bürosu. Aydinlik kurucularindan Sahin Alpay geliyor (Karen Fogg’un ünlü Kör Agop çetesinden). Elinde bir mektup ve bir yazi. Halil Berktay, Amerika’dan yazmis. Halil, o sirada Yale Üniversitesi’nde lisans üstü çalisma yapiyordu. Önce bir müjde veriyor: Halil Berktay, ABD üniversitelerinde doktora yapmaktansa vatana dönüp devrimci mücadeleye katilmaya karar vermis. Güzel bir karar, herkes seviniyor. Sonra Sahin Alpay, Halil’in yazisini uzatiyor Perinçek’e. Devamini Perinçek’ten dinleyelim:
“Basligi okuyorum: ‘Ihanet mevcuttur’ denmis. Merakla ve hizla göz gezdiriyorum satirlara. Halil Berktay, Vietnam Savasi’nin büyük devrimci önderi Ho Si Minh’in ihanet içinde oldugunu anlatmaya çalisiyor. Çünkü revizyonist imis. ABD’de yayinlanan Liberation dergisi öyle yaziyormus. Ve Berktay, yazisinda Ho Si Minh’den M. Ali Aybar’a atliyor ve onun da hain olduguna hükmediyor. Elimde olmayarak yaziyi masanin üzerine atiyorum. Sahin’e soruyorum. O da Halil’e hak veriyor gibi.
“Kendilerine ihanetin o kadar kolay olmadigini, ihanetin agirligini anlattim. O zaman anlamak istiyorlardi. Çünkü devrimci olmayi seçmislerdi. Kiymetlerini hiçbir zaman inkâr etmem. Onlar dönek olarak kendilerini inkâr etmislerdir. O uygar Cumhuriyet çocugu Sahin Alpay, yuvarlana yuvarlana Fethullah Hoca’nin Zaman gazetesine kadar düsmüstür. Devrimcilikten döndükten sonra ilim ve edep tedrisati, Fethullah Hoca’nin dizinin dibinde oluyor veya vatanin ipini satmayi ögreten emperyalist sempozyumlarinda.
“Cemal Süreya, Halil 1990 yilinda Bilimsel Sosyalizmden vazgeçtigi zaman, ‘Dogu bos yere üzülüyorsun, o, aslina döndü” saptamasinda bulunmustu. Asli neydi? Robert Kolej’lerde okumak. Yale üniversitelerinde egitilmek miydi, bu görüsü kabul edemezdim, etmedim. Bugün de etmiyorum.
“Erdogan Berktay agabey gibi bizlere çok sey ögretmis olan vicdanli ve ahlâkli bir devrimcinin oglu olmak bile Halil’i kurtaramamisti. Halil, yalniz vatanini, halkini, partisini degil, babasini da inkâr etti.”
TARIHÇI HALIL BERKTAY’DAN BUGÜNE
Tarihçi Halil Berktay, 1990 yilinda ölmüstür.
1990 öncesindeki tarihçi ve devrimci Halil Berktay’i eserler ürettigi halde, gazeteler vermezdi, ekranlar göstermezdi. O Halil Berktay, hapislere atilir, üniversite kürsülerinde barindirilmazdi.
Bugün ABD güdümlü holding medyasinin 1914-1922 yillari arasindaki vatan savunmamizi “Ermeni soykirimi” ilan ettirmek için, gazete sayfalarindan çarsaf çarsaf konusturdugu Halil Berktay, tarihçi Halil Berktay degildir; tetikçi Halil Berktay’dir. Sistem, kendi milletine kursun sikacak tarihçiyi muhafazakâr veya liberal tarihçiler arasinda yetistiremiyor, yetistiremez. Çünkü onlar yine de bu milletin bir parçasidirlar. Millete kursun sikmak için, devsirilmis olmak gerekir; ruhunu, cigerini, beynini, her seyini bosaltmis olmak gerekir.
Eger Halil Berktay’in tarihçiliginden bir dirhem kalmis olsaydi, bilirdi ki, bugünler geçicidir, Türk milletinin esir olmasi mümkün degildir. Türkiye’nin Kurtulus Savasi’nin “Anadolu’nun yeniden isgali” diye mahkum edilmesi imkânsizdir. Halil Berktay, bu kadar cahillesmenin, bu kadar hesapsiz ve bu kadar çilginca gitmenin sonuçlarini göremiyor mu? Iste, psikolojik savas memurlugu, bu hesaplara, bu ihtiyatli tavirlara izin vermiyor.
Döneklik, ancak bir seçenege izin verir. Yarinin bagimsiz ve halkçi Türkiye’sinde Halil Berktay, sahhafa gidip buldugu kendi eski kitaplariyla bagimsiz Türkiye’nin üniversitelerine gelip, “Ben 42 yasimdan sonra büyük bir bunalim geçirdim, aslinda ben bilim adamiydim. Bana Talat Pasa Üniversitesi’nin Devrim Tarihi Enstitüsü’nde ne görev verseniz yaparim” diye baslayan dilekçeler vererek, yeni bir dönüs yapmak disinda bütün imkan ve kabiliyetlerini yitirmistir.
Bagimsiz ve halkçi Türkiye’de özel üniversiteler olamayacagina göre, kamulastirildiktan sonra Talat Pasa Üniversitesi adini alacak olan bugünkü Sabanci Üniversitesi’nin rektörlügü, acaba Halil Berktay’lari affedecek midir?
Bir dönegin içini bosaltmak mümkündür. Ancak içi bosaltilmis bir dönegin içine yeniden beyin, yürek ve ciger yerlestirmek mümkün degildir. |
|
Bir yanıt yazın