zlule@skynet.be
Vize komedisi
28 Nisan 2009, Salı
Avrupa ülkelerinin, geçtiğimiz 20 şubat tarihinde Avrupa Adalet Divanı’nda (ABAD) karara bağlanan Soysal davasını “değerlendirme” süresi uzadıkça, ortaya Cem Yılmaz veya Yılmaz Erdoğan filmlerini aratmayacak senaryolar çıkıyor. Bu senaryoları her gün bizlere ulaşan telefonlardan, ya da gönderilen mesajlardan okuyoruz.
Bir okuyucumuz, “Ben kardeşimi görmeye Hollanda’ya gitmek istiyorum. Yazılarınızdan anladığım kadar vize gerekiyor. Ama bu arada, Amsterdam’daki meşhur vitrinli mahalleye gidip ziyaret etsem, hizmet alma ve vermeye girer mi? Vize gerekiyor mu?” diye soruyor.
Bir diğer okuyucum ise, Stutgart’ta yaşayan oğlunu görmek istediğini, vize almak zorunda olduğunu belirtip, “ABAD’ın hizmet alan ve hizmet verenlere vize muafiyeti olduğunu belirten kararını göz önüne alarak, oradaki hayvanat bahçesini görmeye gittiğimi söylesem ve de yakınındaki lokantada yemek yiyeceğimi belirtsem hizmet alıp vermeye uyar mı? Vizelerden yırtar mıyım?” diye, biraz da nüktedan bir şekilde derdini anlatmış. Aslında derdini anlatmamış, beni ve de vize uygulamasını Tİ’ye almış.
XXX
Buna benzer örnekleri sıralamak mümkün. Dedim ya, AB ülkelerinin vize olayını “değerlendirmesi” uzadıkça, ortaya komedi filmlerini aratmayan hikayeler, senaryolar çıkıyor.
Çünkü ortada sadece ABAD kararı yok, aynı zamanda Berlin İdari Mahkemesi’nin de bir kararı var.
Neydi o karar? Hatırlayalım…
Berlin İdari Mahkemesi, Almanya’ya çocuklarını görmeye gelmek isteyen Elazığlı Kemal Ayar’ın başvurusunda, “Katma Protokol’ün 41. maddesi gereği, hizmet alanlar ve verenler vizesiz seyahat edebilir” görüşünü savundu. Ancak davacı Kemal Ayar, çocuklarını görmek için Almanya’ya gelmek istediği için bu seyahatinin “vizesiz seyahat” kapsamına giremeyeceğini belirtti.
25 şubat tarihli bu kararın iki önemli unsuru var. Biri, akraba ziyaretleri için Almanya’ya gelişlere vize muafiyeti olmadığı, yani vize alınması gerektiğini vurgulaması. İkincisi ise, Türk vatandaşlarının vizesiz seyahat etmelerinin “pasif hizmet” almak isteyenler için geçerli olacağını belirtmesi… Yani bir mekanı görmek için yapılan “turistik ziyaret”, “hizmet alma” hükmüne giriyor.
Sizin anlayacağınız kafalar tam karıştı.
XXX
Peki ne yapmalı?
Önce Almanya’da Eylül ayı sonunda yapılacak olan seçimler beklenecek. Belli ki Almanya bu tarihten önce hiç bir adım atma niyetinde değil.
Sonra eğer Avrupa ülkelerinden ya da Brüksel’den bir ses çıkmazsa ilk etapta, iş adamları şirket ziyaretleri için, öğrenciler okullardan kazandıkları burslar ya da stajlar için, gazeteciler “röportaj” amaçlı, sporcular ise müsabaka gerekçesiyle “VİZESİZ” olarak uçaklara doluşup belirli ülkelere seyahat edecekler. Daha sonra ise tamamen turisüik amaçlı seyahat edecekler uçaklara doluşacak.
Eğer uçak şirketleri “vize olmadığı” gerekçesiyle uçağa almazsa, önce bu şirketlere karşı dava açılacak. Uçağa biniş mümkün olup kapıda sorun yaşanırsa, söz konusu ülke hakkında dava açılacak. Zaten bu ülkelerin mahkemeleri, ABAD kararını “içtihat” kabul edip ilgili ülkeyi mahkum edecek. Bir, iki, üç, dört derken, yüzlerce davaya ulaşıp, hukuk yoluyla istenilen alınacak. Umarım bu noktaya gelmez. Ama gelirse başka çaresi var mı?
Bir yanıt yazın