ORAMS KOMPLOSU
Orams davasını araştırdıkça ve gelişmeleri gördükçe, bu davaya KKTC’ye karşı hazırlanmış bir komplo gözü ile bakmaya başladım.
Yarın ATAD, yani Avrupa Topluluğu Adalet Divanı, Orams davası ile ilgili kararını açıklayacak.
Orams davası özet olarak, Kıbrıslı Rum Meletis Apostolidis’in, Girne yakınlarındaki Lapta’daki “1974 öncesinde kendisine ait arsa üzerine villa inşa ettikleri” gerekçesiyle İngiliz David-Linda Orams çifti hakkında açtığı dava.
Dava ilk başta basit bir mülk davası gibi gözükse de, aslında Rumların 15 değişik formatta ATAD’a ve AİHM’ye taşıdıkları mülk konularından bir tanesi.
Rumlar, KKTC egemenlik alanı içindeki taşınmazlar üzerinde hak iddia edebilmek için 15 ayrı bakış açısı ile 15 ayrı konuyu, 15 ayrı pilot dava şeklinde AİHM’ye götürdüler.
Bunların içinde Loizidou ve Arestis davası, ki Bayan Myra Arestis’in kocası Yorgos Arestis de bir ATAD yargıcıdır, bu 15 dava içinde iki ayrı değişik talep ile AİHM’ye aktarılmış ve Rumlar tarafından kazanılmış davalardır.
Türkiye Cumhuriyeti her iki davada da taraf yapılmış ve tazminata mahkûm edilmiştir.
Orams davası ise önce Lefkoşa Rum Mahkemesinde sonra da İngiltere’de açılmış bir dava. Orams ailesinin İngiliz olmaları nedeni ile Orams ailesinden arazisi üzerine konut yaptıkları için tazminat isteyen Rum M. Apostolidis önce Lefkoşa Rum Mahkemesinden bir tazminat kararı çıkartmış sonra da bu tazminatı tahsil edebilmek için Orams’ların İngilterte’deki mal varlıklarına el koyabilmek amacı ile davayı İngiltere Yüksek Mahkemesine taşımıştı.
İngiltere Yüksek Mahkemesi de önüne gelen Orams dosyasındaki Rumların İngiltere’de bir İngiliz vatandaşının mülküne el koymak taleplerini reddetmişti. Bundan sonraki süreçte Rumlar davayı istinaf ettiler ve İngiliz İstinaf Mahkemesine götürdüler.
İngiltere’deki usule göre İstinaf Mahkemesinin kararı da Lordlar Kamarası tarafından onaylandıktan sonra nihai şeklini alır ve hiçbir makam da bu kararı artık değiştiremez.
İngiltere’deki yüzyıllardır uygulanmakta olan geleneğe göre çok ender konuların dışında İngiliz İstinaf Mahkemesi, bir alt mahkeme olan İngiltere Yüksek Mahkemesinin kararına saygı duyar ve değiştirmez. Sonuç olarak da söz konusu Orams davası İngiltere Yüksek Mahkemesinin aldığı red kararı doğrultusunda önce İngiliz İstinaf Mahkemesi sonra da Lordlar Kamarası tarafından bir daha görüşülmemek üzere reddedilmiş olacaktı.
Bunu hisseden Rumlar bu aşamada konuyu ATAD’a taşımak amacı ile ATAD’dan görüş alınmasını talep ettiler. Rumların bu talebine, davaya taraf olan KKTC devleti “Hayır” deseydi, ATAD bu davaya gene müdahil olamayacaktı ama nedense, iddialara göre, Cumhurbaşkanı Talat’ın onayı ile “Evet” dendi ve İngiliz İstinaf Mahkemesi, Avrupa Birliği hukukunun kendisine verdiği yetkiye dayanarak, 44/2001 sayılı AB Tüzüğü’nün ve 10. Protokol’ün yorumlanmasını bu konuda yetkili olan ATAD’dan istemeye karar verdi.
Konu böylece Rum yargıçların at oynattığı ATAD’ın kucağına itildi.
ATAD’ın başkanı Yunanlı Vasilios Skouris, üyelerden birisi de Bayan Myra Arestis’in kocası Yorgos Arestis’dir.
Maalesef, İngiltere’de davayı yürüten ekibimiz yasal itiraz süreci içinde ne ATAD’ı oluşturan yargı heyetinin başkanının Yunanlı olmasına, ne de heyet üyelerinden birisinin, Bayan Myra Arestis’in kocası Yorgos Arestis olmasına itiraz etmediler. Oysa itiraz hakkımız vardı.
ATAD’a giden C-420/07 no.lu dava için Başsavcı-Raportör Juliena Kokott bir rapor hazırladı ve 18 Aralık’ta da bu raporunu açıkladı.
Tamamen egemenliğimizi Rumların insafı altına sokacak olan bu raporda Başsavcı Kokott, özetle Kıbrıs Rum mahkemelerinin ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin KKTC sınırları içinde her tür sivil ve ticari konularda hüküm verme yetkisi olduğu ve Kıbrıs Rum mahkemelerinde alınan kararların, AB hukuku gereği, tüm Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tanınarak uygulanması gerektiği yönünde görüş belirtti.
Yarın çıkacak olan ATAD kararının da bu yönde veya benzer içerikte olacağından hiç şüphe yoktur. Üstelik bu karar “Birincil Hukuk” sınıfında olacak yani üye devletlerin kendi hukuk yasalarının üzerinde bir geçerliliğe sahip olacak.
Sonuca ve davanın gelişimine baktığımda aklıma maalesef, bu sürecin KKTC aleyhine dahice tezgahlanmış bir “Komplo” olduğu gelmektedir.
İngiltere’de, Mağusa’da ve Yeni İskele’de yaşayan Larnaka ve Baf asıllı Kıbrıslı Türklerden edindiğim bilgiye ve iddialara göre, davayı yürüten kişilerden Hasan Vahib’in, 1958 -1974 yılları arasındaki Milli mücadele yıllarında Larnaka’da babası Türkler tarafından vatan hainliği ile suçlanan ve bu nedenle de İngiltere’ye kaçan kişinin oğlu olduğu ve İlker Kılıç’ın da aynı dönemde gene Türk İdaresi tarafından vatan haini ilan edilen ve ölene dek Makarios’un danışmanlığını yapmış olan Dr. İhsan Ali’nin kardeşi oğlu olduğudur. Ben, söz konusu her iki avukatı da tanımıyorum. Bu iddialar aslen Larnaka’lı ve Baf’lı olan kişilerin söylemleri ve sözlü verdikleri bilgilerdir.
İnsanın aklına ister istemez sanki bu dava kaybedilsin ve Kıbrıslı Türklerin yıllardır verdikleri ölümüne mücadelenin ve kendi devletlerine sahip çıkma isteklerinin aksine, Rumlara KKTC üzerinde egemenlik hakları verilsin ve 1974 Mutlu Barış Harekatı ile hepimizin hayatını kurtaran Türk Barış Kuvvetleri de Rum Mahkemeleri kararı ile hukuken adayı terk etmek zorunda bırakılsın diye her ortamın hazırlandığı ve her yolun denendiği geliyor.
Umarım doğru çıkmaz.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın